Şehit Selami Yurdan (Eyyamullah)
Balkanlar dünyada az rastlanan çok ilginç bir etnik yapıya sahiptir. Balkan toplumlarının siyasi, coğrafi, etnik, dilsel, kültürel ve dini açıdan heterojen bir yapısı var. Bu heterojen yapıda toplumların davranışlarını kültürel, siyasi, etnik ve dinsel boyutlar belirlemekte ki biz buna kimlik diyoruz.
Balkanlardaki kimliğin en önemli belirleyicisi, öncelikle ırk ya da dil değil, dindir. Bu coğrafyada dinden sonra etnik kimliğin en önemli belirleyicisi, dil olmuştur. Balkan milliyetçiliği, Avrupa milliyetçiliğinden farklı olarak dinsel hüviyetin ağır bastığı “teolojik bir milliyetçilik” türü olarak gelişmiştir. Bununla beraber siyasi, kültürel ve toplumsal boyutları olan Balkan milliyetçiliği özellikle 1980lerden sonra iyice belirginleşmiş Yugoslavya’nın dağılması sürecinde Balkan toplumları kendi kaderini tayin etme noktasında karar verici konuma gelmişti. Aliya Izzetbegoviç, lideri olduğu SDA (Demokratik Eylem Partisi) 1990 yılındaki seçimleri kazandı ve Aliya devlet başkanı seçildi. Mart 1992’de yapılan referandumla da Bosna Hersek Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlık ilanından sonra özellikle Sırplar bunu hazmedemedi. Müslümanlar aleyhine yoğun bir kampanya başlattılar. Federal ordunun desteğini de alarak silahlı saldırı ve katliamlara başladılar. Sırplar tarihte işlenmiş katliamlara rahmet okutan cinsten eylemlere giriştiler.. Sırplar bütün bu katliamlarının göz ardı edilmesi için, Avrupalı ve Amerika’nın desteğini alabilmek için çeşitli medya araçları yoluyla, sürekli olarak şu mesajı veriyorlardı;
“Avrupa’da, İsrail karşıtı bir İslam Devleti’nin oluşmasını istemiyorsanız; bize, Bosna-Hersek ’deki askeri yaptırımlarınıza yardımcı olunuz, en azından engel olmayınız.”
Müslüman Bosna halkı soykırıma uğrarken şüphesiz Müslüman toplumlar buna duyarsız kalamazlardı.
Zira Müslümanlar kardeştir ve tek bir ümmettir. İnananlar bir zulme ve saldırıya uğradıkları zaman, birlik olup ona hep birlikte karşı dururlar. Türkiye’den giden ilk şehit olan Selami Yurdan, kardeşlik bilinci ile davranarak ümmetin bir ütopya olmadığını bir kez daha göstermiş oldu.
Selami Yurdan 1966'da Ağrı'nın Patnos ilçesinde dünyaya geldi. Ailesi ile birlikte İstanbul’a geldi. İstanbul’da ayakkabı imalatçılığı yapmaya başlayan Selami Yurdan burada sevilen sayılan bir kişilik olarak göze çarptı. Yaşamını sadece işine endeksleyen Müslümanlardan olmadı. İslam dünyasının dertleriyle dertleniyor, elinden geldiği kadar İslam mücadelesine destek veriyordu. Selami Yurdan, İslami duyarlılığından dolayı Türkiye’nin birçok yerinde mazlumlar için düzenlenen miting, protesto ve destek eylemlerine katıldı. Yurdan sık sık kabristana gider dertlerini/yalnızlığını ölülere anlatırdı. Zira ölüler sırları ifşa etmez, anlatmazlardı. Şehadetinden sonra not defterinde şunlar yazılıydı:
“Bu gece efkarım umumidir, hususi değil. Şimdi Eyüp mezarlığından geldim. Duygu ve düşüncem ölüm üzerinedir. Ey gecem, tüten sigaram. Tasavvur ediyorum dün ölenleri, yaşamaktan tiksiniyorum. Acaba ben nasıl bir müslümanım, inancımı yargılıyorum. Mezar taşlarındaki manaları düşünmeye çalışıyorum. Dün bizim gibi yiyen, içen dünya hırsıyla koşan, hiç ölmeyecek gibi mal hamallığı yapan insanları uykulu halimle düşünüyor ve kahroluyorum. Önündeki engel fark edilmeyecek kadar kamuflajlı, ne yapsın mı diyelim. Binlerce yıl insanlar gelmiş, gitmiş. Ama bir şeyler bırakmış, ama götürmüş, her zaman götüren karlıdır. Bizler de inşaAllah götüren kervanda olacağız. İnşaAllah yarabbi beni de götüren kıl ne olur?”
“Ey gecem, ey gecem, ey gecem, ey gecem. Sorgu zincirlerimi, hasret duygularımı bırak. Bırak benim duygularımı, bırak hayat taşıyan davamın erlerini. Tuzak kurma bana. Benim davama. Benim yoluma dikenler döken zalimler, zorbalar, habisler, sizin zindanlarınız ve işkenceleriniz varsa bizim Allah’ımız var.
Beynimin kiracılarını çıkarmalıyım. Kalbimin fesadına dur diyebilmeliyim. Feryadımı dinleyen ey halklar, sokaklar, mezarlık ruhlu insanlar, ölü bedenler. Benim ümmet anlayışım parçalanmış. Kitap mahkûm, İslam esir, ben esir, ben mağdur bırakılmış bir insan.
İdeoloji uğruna mal, can ve kan vermek şiarımız olmadıkça bizim zafer anlayışımız aydınlanamaz.”
Selami, ellerinde hiçbir şeyleri olmayan Müslüman Boşnaklara saldırıp Bosna-Hersek'in hemen hemen her yerinde Müslüman katliamlarını sürdüren Sırplara ve destekçileri olan müstekbirlere/emperyalistlere karşı savaşmak için Bosna’ya gitme kararı alır.
Selami Yurdan katliamların başlamasının ardından Bosna-Hersek'e gelen ve en ön saflarda kahramanca savaşan mücahitlerden sadece birisi idi.. Günümüzden Selami ağabeyin yaptığı fedakarlığa, duyarlılığa baktığımızda garipseyebiliyor, belki de gereksiz olarak yorumlayabiliyoruz. Yüzyılı aşkın süredir ulus-devlet deneyimini yaşayan biz Müslümanlar farklı toplumsal kesimlerle birbirimize o kadar yabancılaştık ki ulus devlet bize kendi çeperimizdeki dertlerimizle dertlenmeyi kabul ettirdi. Selami Yurdan şehit olmadan evvel yazdığı şiirde bizi mücadele etmeye çağırıyordu.
“Sen! Gözyaşını silerek devrilmeye
Vurulup, kanlar içinde dönmeye
Sevdiğini ve sevdiklerini terk etmeye
Benimle birlikte olmaya hazır mısın?
Kanlar içinde boğuşup dövüşmeye
Kanayan yaranı, karlarla dağlamaya
Olmaz olsun bütün emperyalizm demeye
Benimle birlikte olmaya hazır mısın?
Ey Sen! Gecelerini uykusuz sabah
Gündüzlerini, gecesiz gün
Halk içinde Hak için, sabahsız uykuya yatmaya
Benimle birlikte olmaya hazır mısın?”
Rahmetli Aliya Izzetbegoviç’in ‘’İslam korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.’’ sözünün tecessümü haline geldiğini davranış ve tavırlarıyla göstermişti. Şehit Selami Yurdan Bosna direnişine destek vermek için en önde giderek atılgan olduğunu göstermekle birlikte ölümden korkmayarak savaş sırasında çatışmanın en şiddetli ve yoğun olan bölgesine gitmek istemesiyle de cesur olduğunu bizlere göstermiştir.
Şehit Selami 22 Ağustos 1992 yılında Bosna’da şehit düştü. Selami, vasiyeti üzerine, Travnik’de Osmanlı’dan kalma Hacı Ali Begova Camii mezarlığına defnedildi, 28 Ağustos Cuma günü on binlerce kişinin katıldığı gıyabi cenaze namazı kılındı. Selami Yurdanın muhterem babası Ferman Amca şu veciz sözleri söylüyordu:
“Selami'nin düğününe hoş geldiniz. Bu gıyabi cenaze namazını, oğlum Selami'nin düğün merasimi olarak kabul ediyorum. Ey nüfus kâğıdında İslam yazanlar, bu dava hepimizin davasıdır. Ben bugün oğlum Selami'nin Bosna-Hersek'te şehid olmasının gururunu taşıyorum. Benim bir Selami'm gittiyse, geride daha beş Selami'm var. Şehidlik Cenab-ı Allah'ın lütfudur. Eğer beş yüz oğlum değil, beş milyon oğlum olsa bile, onları da Allah yolunda feda etmeye hazırım. Davamıza, hep birlikte sahip çıkalım.” (İslamianaliz)