Türkiye'yi içinden çıkılmaz bir bataklığın...
Kudüs Tv Genel Yayın Yönetmeni Nureddin Şirin, Amerika'dan medet uman Müslümanların, siyonistlerin baharlarına baharlar kattığı uyarısında bulunarak, "Amerika ve siyonist rejim baharlarına bahar katmak için, Türkiye'yi içinden çıkılmaz bir bataklığın içine itiyor..." dedi.
Nurettin Şirin'in 30 Haziran'da Twitter hesabı üzerinden paylaştığı çarpıcı mesajları sizler için derledik:
"Merhum Erbakan hocanın yıllar öncesinden yaptığı uyarı adım adım gerçekleşiyor. Önce Suriye savaşı, ardından da Türkiye'de kaos...
2011 yılı Şubat ayı itibariyle "ARAP BAHARI" ilan edilmişti; 2015'te ise "ABD-İSRAİL BAHARI"nı yaşıyoruz...
Siyonist rejim savaş bakanlığı müsteşarı Amos Gilad: "Uzun yıllar çok büyük bir sıkıntıyı yaşıyorduk: şimdi ise en iyi dönemimizi yaşıyoruz. İsrail'in etrafındaki düşmanlar dağılıyor; size Suriye'nin ölümünü müjdeleyebilirim."
Amerika ve siyonist rejim baharlarına bahar katmak için, Türkiye'yi içinden çıkılmaz bir bataklığın içine itiyor...
Siyonist rejim savaş bakanı müsteşarı Gilad, "Suriye'nin ölümünü müjdeliyorum" derken "Suriye halkının dirilişi"ni müjdelemiyor elbet...
Siyonistler 1980'lerde kendi gelecekleri (Büyük İsrail) için "Etnik ve Mezhebi Eksenlere Dayalı Parçalanmış Ortadoğu Haritası" çizmişlerdi.
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice 7.Ağustos.2003'te "Türkiye dahil 22 ülkenin sınır ve rejimi değişecek" dediğinde falcılık yapmamıştı.
ABD ve İsrail yıllardır kendi planlarını uygularken, bize de "kendi aranızda dövüşün" ödevini verdiler. Onlar işini biz de ödevimizi yaptık.
Biz dövüştük onlar kazandılar, biz dövüştük onlar kazandılar... Derken ABD-İSRAİL BAHARI'na geldik...
Türkiye'ye sürekli sanal güçler izafe ettiler, şimdi ise sınırdaki alevi söndürmek için eli ayağı birbirine karışan bir Türkiye görüyoruz.
İşin acı yanı şu; etrafımızda olup bitenlere ABD senatörü John McCain kadar etkili ve belirleyici miyiz? Niçin her şey ters gidiyor?
Kendi yalın gerçekliğimizle baş başa kaldık. Kulağımız bir Kandil'den gelen açıklamaya, bir de Salih Müslim'den gelen açıklamaya döndü...
Biz Suriye'den gelebilecek (!) saldırdılar için, Füze kalkanı ve Patriotlar getirip kurduk. Şimdi ise kiminle/kimlerle karşı karşıyayız.
Bölgemizdeki emperyalist projelere karşı halkların emperyalizme karşı savaşını sürdürmemiz gerekirken, halklarla halkların savaşına girdik.
Biz şimdi ne yapacağız; sınırımızın ötesine kuracağımız 10 km'lik koridor ile Türkiye'nin dört bir yanına taşınacak ateşi mi önleyeceğiz?
Eğer bugün siyonistler "İSRAİL BAHARI"nın kadehlerini tokuşturuyorsa, "ABD-İSRAİL ŞEYTAN EKSENİ" ile savaşı terk ettiğimizden dolayıdır.
Eğer bugün siyonistler "İSRAİL BAHARI"nın kadehlerini tokuşturuyorsa, halkların devrimci ve asil gücü üzerinden siyaset üretmediğimizdendir.
Sözün özü ve kısacası; düşman bize fena vurdu, derinden ve içten vurdu...
Cemal Abdunnasır İhvan'a darbe indirmek ve İhvan liderlerini idam sehpalarına çıkarmak için kalleşçe bir plan yapmıştı. Cemal Abddunasır, bir miting düzenleyerek görevlendirdiği bir kişiye de miting içinden kendine ateş etmesi görevini verdi. Nasır mitingte konuşma yaptığı sırada, görevli kişi elindeki tabanca ile silahını ateşler, tabi ki vurmak için değil. Fakat ortaya suikasta maruz kalan "milli bir Arap kahramanı" fotoğrafı çıkar. Nasır konuşmasını keser ve haykırmaya başlar. Saldırının kendisine değil Mısır halkına olduğunu haykıran Nasır "Öldürün, beni, öldürün Nasır'ı! Ama Mısır halkını öldüremeyeceksiniz" der. Böylelikle Mısır halkının ve tüm Arap dünyasının büyük kahramanı Cemal Abdunnasır, Mısır'da muhaliflerini tutuklayıp idam etmeye başlar.
Bugün emperyalizm Ortadoğu'da uyguladığı mizansenlerle, halkların öfkesini başka yerlere yönlendirirken, kendi planlarını adım adım uygular.
Nasır'a suikast yapıldığında meydanda toplanan halk da "Çok yaşa Nasır" diye coşar... Biz de çok yaşa, çok yaşa dedik ama, sonucunu gördük.
Amerika kurtarıcı oldu, iyilik meleği kesildi... Artık zihinler ve gönüller Amerikan düşmanlığını bir kenara atmaya başladı…
Hillary Clinton kalktı "Suriye Dostları" diye bir platform oluşturdu. Kalkıp bu Amerika ne zamandan beri "dost"muz oluverdi, diye sormadık…
Amerika dün önümüze "Suriye halkının kurtuluşu" yemini attı, şimdi ise Türkiye'ye yönelik projelerin sahibi oldu...
Halbuki Amerika "Suriye halkının kurtuluşu" derken bile Türkiye'ye vuruyordu. Ama Nasır stratejisi iyi işledi...
"Kurtuluş" ve "özgürlük" adına gözlerimiz Washington'a dikildi, Brüksel'deki NATO karargahına döndü. Dillerimizde dua ve niyaz oldu...
Şimdi diyoruz; "IŞİD'in arkasında Amerika var" "PYD'nin arkasında Amerika var" İyi de bunlar bir gecede olup bitmedi ki....!
Amerika kendini Müslüman halklara (tabi ki bize de) alkışlattırdıktan sonra, Amerikan kuluçkasından çıkan yumurtalara ne diyebiliriz ki?
Allah'tan dileğim bu Amerikan kumpasından çıkma bilincini kuşanabilmek. Onca acı ve yaradan sonra, yine de bir yol vardır elbet. Önce "Çok yaşa Nasır" deme durumuna düşmekten kendimizi kurtarmamız gerek. İlk adım bu olmalı..." (Hürseda Haber)