Latin Amerika'da Müslüman nüfusta artış
Dünyada en hızlı büyüyen din olan İslam, Latin Amerika kıtasında da büyümesini sürdürüyor. Yapılan son bir araştırmaya göre, dört yıl içerisinde Müslümanların sayısı bölgede yüzde 25 oranında büyüme gösterdi.
İngilizce yayın yapan Breitbart'ın haberine göre, Latin Amerika'daki büyüme oranına en fazla etki eden faktörlerin başında, Suriye, Yemen, Irak, İran ve Pakistan gibi ülkelerden yoğunlaşan göçler geliyor. Bununla birlikte nesiller önce Filistin'den Latin Amerika ülkelerine yerleşen Araplar ve ihtida eden Latinler de nüfusun büyümesine önemli katkıda bulunuyor.
Uluslararası Din Özgürlüğü Raporları'na göre de, 2015 yılı itibariyle bölgede en az 2 milyon 990 bin Müslüman bulunuyor.
Pew Research Center tarafından yapılan dünyadaki Müslüman nüfusu ile ilgili araştırma sonucu şöyle:
Ne kadar Müslüman var, nerede yaşıyorlar?
Pew Research Center’ın tahminine göre, 2010 itibariyle dünyada 1 milyar 600 milyon Müslüman var. Bu dünya nüfusunun yüzde 23’üne tekabül ediyor. Yapılan son araştırmlara göre İslam şu anda Hristiyanlıktan sonra dünyadaki en büyük din konumunda bulunuyor. Bununla birlikte en hızlı büyüyen dinler sıralamasında yine İslam birinci sırada.. Ve şayet mevcut demografik eğilimler bu şekilde devam ederse, Müslümanların sayısı, bu yüzyılın sonuna kadar Hristiyanların sayısını aşmayı bekliyor. Yedinci yüzyıldan bu yana Müslüman olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin ağırlığı Müslüman olmasına rağmen, bu ülkeler dünyadaki Müslüman nüfusun sadece yüzde 20’sine ev sahipliği yapıyor. Küresel anlamda Müslümanların yüzde 62’si İran, Türkiye Endonezya, Pakistan ve Bangladeş’in de dahil olduğu Asya-Pasifik bölgesinde yaşıyor. Endonezya ayrıca dünyanın tek ve en fazla Müslüman nüfusa sahip ülkesi. Ancak PRC’nin araştırmasına göre 2050 yılına kadar çoğunluğun Hindu olduğu Hindistan, 300 milyondan daha fazla Müslümanla Endonezya’yı geçecek.Ve yine Avrupa’daki Müslüman nüfus da büyümektedir. Yaptığımız araştırmalara göre, 2050 yılına gelindiğinde Avrupa’nın yüzde 10’u Müslüman olacak.
ABD'DE ne kadar Müslüman var?
En iyi tahminimize göre, Müslümanlar ABD yetişkin nüfusunun sadece yüzde 1’inden daha azını oluşturmaktadır. 2014 yılında İngilizce ve İspanyolca olarak yapılan çalışmada, ABD nüfusunun sadece yüzde 9’u kendini Müslüman olarak tanımladı. İngilizcenin yanında Arapça, Farsça ve Urduca gerçekleştirilen araştırmalarda 1.8 milyon yetişkin ve her yaştan da 2.75 milyon Müslüman bulunuyordu. Bu anket aynı zamanda Müslüman nüfusun yüzde 63’ünün göçmen olduğunu tespit etmiştir. Bizim demografik çalışmalarımızdaki tahminlerde – hangi dinden olduğunu söylemek istemeyen insanlar dahil edilmemiş haliyle – 2050 yılına gelindiğinde Amerika’daki Müslüman nüfusu yüzde 2.1 ile ülkedeki en büyük ikinci din olan Yahudiliği geride bırakacak. Ve ABD’deki en büyük ikinci din grubu haline gelecek. Son zamanlarda Pew Araştırma Merkezi’nin raporunda green kart ile ikamet statüsünde bulunan Müslümanların oranı 1992 yılında yüzde 5 iken, 2012 yılında yüzde 10’a yükselmiş durumda. Bu yaklaşık 100 bin Müslümanı temsil etmektedir.
Dünyadaki Müslüman nüfus neden artıyor?
Dünya genelinde Müslüman nüfusunun artmasında iki önemli faktör vardır. Ve her ikisi de basit demografik unsurları içerir. İlki Müslümanların, diğer dini grupların üyelerinden daha fazla çocuk sahibi olmasıdır. İstatistiklere göre dünyanın hemen her yerinde, her Müslüman kadın ortalama 3.1 çocuğa sahiptir. Karşılaştırma yapıldığında diğer grupların oranı 2.3’tür.Müslümanlar 23 yaş ortalaması ile dini grupların en küçüğü durumundadır. Müslümanlar diğer Müslüman olmayanlardan yedi yaş daha gençtir. Sonuç olarak, büyük Müslüman nüfusu ile birlikte doğurgan nüfusun fazla olması Müslüman nüfusun büyümesine katkı sağlayacaktır. Kısacası genel nüfus değişmezken bile Kuzey Amerika ve Avrupa’nın dahil olduğu bölgelere Müslüman göçlerin artması buradaki Müslüman nüfusunu arttırıyor.
Müslümanlar IŞİD hakkında ne düşünüyor?
Müslüman ülkelerde IŞİD’le ilgili yapılan anketlerin çok büyük bölümünde, insanların çoğunun IŞİD’le ilgili olumsuz görüşlere sahip olduğu gözlemlendi. Ürdün’deki anketlerde bu oran yüzde 94’a çıkarken, Lübnan’da bu oranın yüzde 99’lara çıkabildiği görüldü. Yapılan anketlerde IŞİD’le ilgili çok az olumlu görüşler gözlemlenirken, Pakistan gibi ülkelerde ankete katılanların yüzde 66’sı IŞİD hakkında herhangi bir fikir sunmadı.Müslüman ülkelerde IŞİD’le ilgili en olumlu görüş beyan eden ülke yüzde 20 oranla Nijerya oldu. Nijerya anketinde dikkat çeken noktaysa, ankete katılan Hristiyanların yüzde 7’sinin IŞİD’e olumlu baktığı gerçeğiydi. Öte yandan Nijerya’da son yıllarda Boko Haram güçlendiği ve bu örgütün IŞİD’e bağlılık yemini etmesi söz konusu olmuştu. Sivillere karşı İslam adına yapılan intihar saldırılarını, Endonezyalıların yüzde 92’si ve Iraklıların yüzde 91’i hiç haklı bulmuyor. ABD’de 2011 yılında yapılan aynı ankette bu oran yüzde 86 olarak tespit edilmişti. Genel olarak intihar saldırılarıyla ilgili elde edilen oran, yüzde 7 ‘nadiren haklı’ ve yüzde 1 ise ‘haklı’ olarak tespit edildi. Yapılan anketlerde bazı Müslüman ülkelerde yapılan şiddet eylemleri haklı görülebiliyor. Bu ülkelerden bazıları: yüzde 40 oranla Filistin, yüzde 39 Afganistan, yüzde 29 Mısır…Müslümanlarla ilgili ‘aşırıcılığın yükselmesi’ ile ilgili bazı Müslüman ülkelerde de endişelerin olduğu görüldü. Bu oran mesela Nijerya’da yüzde 68 oranındayken, Lübnan’da yüzde 67 oranında olduğu tespit edildi.
Amerikalılar ve Avrupalılar Müslümanlara nasıl bakıyor?
Pew Research Center olarak 2014 yılında Amerika’da yaptığımız ankette çok olumlu ya da çok olumsuz görüşler almıştık. Bu görüşler genelde ankete katılan kişilerin bulunduğu dini gruba, inanca ve millete göre de değişmekteydi. Mesela ABD’de Müslümanlara yaklaşım yüzde 40 oranında olumsuz olarak tespit edilmişti. Ancak bu oran ateistlere karşı yüzde 41 idi. ABD’de Cumhuriyetçi partilere oy verenlerin Müslümanlara bakış açısı yüzde 47 oranında olumsuzken, Demokratlarda bu oran yüzde 33 civarında olduğu görülüyor. Ve 2015’in Aralık ayında yapılan başka bir ankette Müslümanların aşırıcılığı Cumhuriyetçilerin yüzde 83’ünde endişeye sebep olurken, bu oran Demokratlarda yüzde 65 oranındadır. Ankette ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 68’i İslam’ın şiddeti çağıran bir din olduğu algısı varken, Demokratlarda bu algı yüzde 30 oranındadır. Aynı şekilde Cumhuriyetçilerin yüzde 49’u Müslümanların dinlerini sorgulaması gerektiğini düşünürken, Demokratların sadece yüzde 20’si bunu düşünmektedir. 2015 yılında Avrupa’da Müslümanlara karşı olan algıyla ilgili yapılan anketler de önemli sonuçlar elde edildi. Başta Yunanistan, İtalya ve Polonya’da ankete katılanların en az yarısı kendi ülkesindeki Müslümanlara olumsuz bakıyor. Almanya ve İngiltere ankete katılanların çoğunluğu Müslümanlarla ilgili olumlu görüşlere sahip. Ama İspanyol kamuoyu bu konuda bölünmüş durumda. Bu ankete yedi ülke katılmıştı. Ve bu ülkelerden biri olan Fransa’nın nüfusunun sadece yüzde 1’i Müslüman. Fransa’daysa kamuoyunun yüzde 72’si Müslümanlara olumlu bakmaktadır.
Latin Amerika'da Hizbullah'ın yükselişi
Öte yandan Siyonist bir akademisyen tarafından 10 yıl önce hazırlanan bir analizde, Latin Amerika'da Hizbullah'ın yükselişine dair çarpıcı bilgilere yer veriliyor.
Siyonist Ely Karmon, analizinde şunları kaydetti:
23 Ekim 2006 yılında Baruta Belediyesi Venezüella’nın başkenti Karakas’taki Amerikan büyükelçiliğinin yakınında iki patlayıcı buldu. Bombalardan biri içersinde Lübnan Hizbullahı ile ilgili broşürlerin yer aldığı bir kutuya yerleştirilmişti. Yerel televizyon kanalı Globovision’un haberine göre patlayıcıların biri konsolosluk yanındaki bir saksıya, diğeri de konsolosluk binalarının yakınındaki bir okulun dışına konmuş.
Baruta polis şefi Wilfredo Porras “içersinde 100 kutu barut, kerpetenler, yapışkan bant, tutkal ve elektrik kablo bulunan” sırt çantası taşıyan bir kişiyi tutukladıklarını söyledi. Zanlının “patlayıcıların 15 dakika içersinde infilak etmeye ayarlı olduğunu” söylediğini belirten Porras, habercilere yaptığı açıklamada “Amaçlarının panik yaratıp mesaj vermek olduğu çok açık. Patlayıcılar kitapçıkları ortaya saçmak için yapılmış. İkinci patlayıcılı düzeneğin İsrail konsolosluğu önünde patlatılmak istenmesi fakat zanlının heyecanlanarak bombayı Amerikan elçiliğinin önünde düşürmüş olması mümkün ” dedi.
Tutuklanan kişinin Hugo Chavez tarafından finanse edilen Bolivya Üniversitesi öğrencisi 26 yaşındaki Jose Miguel Rojas Espinoza olduğu belirtildi.
Kendilerine Latin Amerika Hizbullahı adı veren bir grup, 25 Ekim tarihinde internet sitelerinin üzerinden saldırıyı üstlenerek eşzamanlı farklı saldırılar düzenleyecekleri sözünü verdi. Site Rojas’ı “Allah yolunda mücadelenin ilk örneği olan mücahid kardeş ve devrimci İslami hareket Venezüella Hizbullahı’nın ilk mahkumu” ifadelerini kullanarak övdü. Örgüt 18 Ağustos’ta ölümcül olmayan bombalı saldırılar düzenleyeceği tehdidinde bulunmuştu fakat şaşırtıcı olan şey planlarını tüm kamuoyuna açık açık ilan etmiş olmalarından dolayı kimsenin bu uyarıları ciddiye almamış olması. Bir Latin Amerika şehrinde, ABD müttefiklerinden birine ait bir hedefe saldırmakla örgüt kendi propaganda kampanyasını başlatmak istedi. Venezüella Hizbullahı bunu emperyalizm ve Siyonizm karşıtı savaşlarının başlangıcı ve Temmuz savaşı sonrasında Hizbullah ile olan dayanışmalarını göstermek için bir fırsat olarak görüyor.
Bu açıklamalarından önce, Latin Amerika Hizbullahı’nın (ve Venezüella) lideri olan Teodoro Darnott “Amerika’da Cihad 2007 Yılında Başlayacak” başlıklı stratejik bildirgesinde iki Latin mücahidin bir Latin Amerika şehrine iki patlayıcı yerleştirme emrini aldığını söylemişti. Örgüt eylemin gerçekleştirilmesinden önce vaktini haber verecekleri sözünü vererek, bunun, operasyonlarının amacının kamuoyunu emperyalizm ve Siyonizm karşısındaki savaşlarının başladığı noktasında uyarmak olduğunu ispatladığını ilan etti.
Venezüella Hizbullahı
Aylar önce, kendisini Latin Amerika Hizbullahı’nın sözcüsü olarak sunan bir site (http://groups.msn.com/%20autonomiaislamicawayuu/hezboallah.msnw) linki üzerinden yayınına başlamıştı. İlginç olan şey sitenin İspanyolca ve Kızılderili Maya dili ile eski İspanyolcanın karışımı olan Chapateka dilinde olması.
Site Latin Amerika Hizbullahı’nın Arjantin, Şili, Kolombiya, El Salvador ve Meksika’da faal olduğunu iddia etse de bu organizasyonun asıl omurgası Venezüella Hizbullahı. Bu kişiler kendilerini İslami Wayuu Otonom Gücü olarak adlandırıyorlar, önderleri ise Teodoro Rafael Darnott. Bu kişi aynı zamanda Latin Amerika şebekesini de yönetiyor. İkinci en aktif grubunsa Arjantin’de olduğu tahmin ediliyor. Hareketin diğer kısımlarının ise pratikte aktif olmadıkları -en azından internette- görülüyor.
Venezüella Hizbullahı oldukça sıra dışı bir şekilde gelişme kaydetmiş. Venezüellalı muhaliflerden Gustavo Coronel’e göre hareket 1999 yılında Wayuu kabilesinden bir grubun, Venezüella’da Maracaibo’nun kuzeybatısında bir mikro tarım projesi uygulaması ile başlamış. Bu küçük grubun lideri Teodoro Rafael Darnott da bu kabilenin bir üyesiydi. Proje otoritelerin dikkatini yeterli oranda celp etmekte başarısız kalmışa benziyor. Bu yüzden Darnott 2001 yılında Chavez’in politik partisine (MVR) katılma kararı alıyor. Darnott’a partinin bölgesel liderlerinden birisi tarafından verilen mektuplardan biri kendisini “ulusal bir otorite” olarak nitelendiriyor. Darnott tarafından “Benim Küçük Ülkem” olarak nitelendirilen bu proje hala arzulanan ilerlemeyi gösterebilmiş değil. Bu yüzden grubun adını İncilsi çağrışımları olan bir isimle değiştirerek kendisini “Komutan Teodoro” olarak adlandırdı.
Komutan Teodoro’nun Hizbullah’ın taraftarı olma kararını alarak dönüş yapmasının ne zaman gerçekleştiği belirsiz. Coronel, bazı radikal İslamcıların Teodoro Darnott’un Wayuu kabilesindeki liderlik kapasitesini görerek kendisiyle iletişime geçtiklerini tahmin ediyor. Coronel’e göre gözüken baş Teodoro Darnott gibi ama kendisi bazı profesyoneller tarafından kontrol ediliyor ve bu kişiler kendisine akıl hocalığı yapıyor.
Coronel “Venezüella Hizbullahı’nın kısa erimli hedefi ne?” diye soruyor. Kendisi “topluluğun şiddet uygulamaya çok ilgi duymadığını, bu yönde olmasına rağmen şiddeti daha çok blöf olarak, kendilerinin de ifade ettiği gibi tanınmalarına yetecek derecede düşük bir yoğunlukta uyguladıklarını” söylüyor. Coronel’e göre Venezüella Hizbullahı’nın asıl amacı psikolojik bir etki oluşturarak dünyaya kim olduklarını tanıtmaktan ibaret.
Bu değerlendirmeyi Jihad Monitor’daki İspanyol akademisyenler de paylaşıyorlar. Grubun internet sitesini inceleyen Manuel Torres Soriano’nun makalesi “Başarının Büyüsü: Latin Amerika Hizbullahı Olayı” adı altında yayınlanmış. Soriano makalesinde grubun devrimci sol kökenini ve söylemini ele alıyor.
Darnott, Venezüella Hizbullahı’nın geçmişini “Guaicaipuro Ulusal Özgürlük Hareketi- MGLN” adlı, Valle de Caracas adlı bölgedeki yoksul, yerli köylülerin hakları için mücadele eden küçük bir Marksist örgüte kadar dayandırıyor. Darnott kendisini tıpkı Meksika’nın Chiapas bölgesinde mücadele eden Zapatista hareketinin lideri Komutan yardımcısı Marcos gibi, “Komutan Teodoro” olarak adlandırıyor. MGLN’nin güvenlik güçlerinin baskısına dayanamayarak Kolombiya’ya çekildikleri belirtiliyor. Örgüt 5 yıl sonra, Hizbullah’a dönüşmüş olarak -bu dönüşümlerinin nedenini açıkça belirtmeden- Venezüella’ya geri dönüyor.
Soriano, grubun Venezüella’daki “Bolivarcı Devrim” hareketi ile olan birlikteliğine de önem atfediyor. Grubun yazılarından birinde Hugo Chavez rejiminin başarıları büyük bir takdirle övülüyor: “Latin Amerika Hizbullahı Venezüella devrimi sürecini takdir ediyor, bu devrimin yoksulların hakkını gözeten, anti- Siyonist ve anti- Amerikan politikalarını destekliyor.” Bununla birlikte grup kendini sosyalist kabul etmiyor, buna karşı oldukları için değil, Hizbullah’ın “ilahi kurallara uyma temeline dayandığı için”. Bu nedenle onlara göre “yeni bir Venezüella’nın ortaya çıkması için devrim ilahi ve ahlaki olanı hedeflemeli ve Hizbullah’ın politik ve askeri projesini sıkıca desteklemeli”.
Venezüella’yı değiştirme projesinin ipuçları sitede şu şekilde sıralanıyor: seks endüstrisinin toptan ortadan kaldırılması, “en çürümüş tabaka” olan üst sınıflara saldırı, hükümet ve tefessühün ortadan kaldırılması, sahte ilahların ve şeytani kültlerin hedeflenmesi.
Arjantin Hizbullahı
Arjantin Hizbullahı’nın sitesinin incelenmesi Venezüella Hizbullahı’nınkinden çok farklı bir tablonun açığa çıkmasını sağlıyor. Venezüellalı grup Wayuu Kızılderili kabilesinin solcu kökenlilerine ve bunların retoriğine dayanırken Arjantin Hizbullahı radikal sağ ile popülist sol unsurların karışımından oluşuyor. İki eğilim de yerel Şii Arap nüfus ve İran rejimi ile çok yakın ilişkilere sahip.
Sağcı etki, Norberto Ceresole tarafından yazılmış en anti-Semit ve anti-Amerikan-İsrail metinlerin yayınlanmasından açıkça belli oluyor. Örneğin “Yahudi Terörünün Coğrafi Atmosferinde Arjantin Gerçekliğinin Tahrifi” ve “Buenos Aires Saldırıları İsrail Karşı Casusluk Teşkilatının Ürünüdür” bunlardan ikisi. Arjantin Hizbullahı’nın sitesinde İsrail elçiliğine (1992) ve Yahudi Kültür Merkezine (1994) düzenlenen intihar saldırılarının fotoğrafları Yahudi terörü başlığı adı altında yayınlanıyor.
Norberto Rafael Ceresole, Peronizm akımına mensup Arjantinli bir sosyologdu (ö. 2003). 1970’lerin sol kanat Arjantin gerilla hareketi ERP üyesi sonraları holokost inkarcısı, anti semit ve anti-İsrail bir neo-faşiste dönüştü. Solculara olduğu kadar radikal sağ siyasetçilere ve ülkesindeki askeri liderlere de danışmanlık yaptı. Ceresole, kendi anlatımına göre 1994 yılındaki Yahudi kurumunun bombalanmasının ardından İran rejimiyle temasa geçerek kendilerine Yahudilerin ve İsrail gizli servislerinin bu saldırılardan sorumlu olduğu kanısını iletti. Ceresole İran’ı ve Lübnan’ı ziyaret etti ve kendi ifadesiyle “Güney Lübnan’da faaliyet gösteren önemli, entelektüel ve vatansever bir Arap hareketiyle” tanıştı. Hizbullah hakkında bir kitap yazarak İspanya’da bastı.
Ceresole “İranlı arkadaşlara” başlığıyla gönderdiği bir mektupta Şia inancıyla 2. Vatikan konsülü öncesi azınlık ve şuraya dayanan geleneksel Katoliklik arasında ortak noktalar bulunduğunu kanıtlamaya çalışmıştı. Ceresole, İran’ın İslam Devrimi’nden sonra “Yahudi saldırganlığı karşısındaki mücadelenin merkez üssüne dönüştüğünü” ve “Yahudi devleti karşısındaki mücadeledeki seküler Arap direnişinin yerini aldığı” belirterek “pek çok kişinin İran’ın karşı stratejisinin sadece İsrail saldırganlığı karşısında durmak değil her bir parçasını yok etmk olmasını tercih edeceğini” söylüyor ve “Yahudi devletiyle mücadelenin sadece Orta Doğu coğrafyasıyla sınırlandırılmaması gerektiğini” vurguluyor.
Daha popüler olan ve Hizbullah’a yakın duran küçük bir Arjantinli sol militan grup ise Quebracho adını taşıyor. Arjantin Hizbullahı sitesi, Eylül 2006 yılında bu gruba bağlı 20 militanın Yahudi bir topluluğun İran konsolosluğu önündeki gösterilerine karşı çıktıklarını gururla ilan ediyor.
Vatansever Devrimci Hareket (MPR)-Ouebracho “sosyal olarak adil, ekonomik yönden bağımsız ve siyasi olarak egemen bir ülke”, “ulusal anti emperyalist devrim” için savaşım verdiğini ilan ediyor. Örgüt militanları devrimci şiddetin, sistemin ve adaletsizliğin doğurduğu şiddet karşısında verilen bir cevap olduğuna inanıyorlar.
Quebracho militanları hareketlerini sağcı veya solcu olarak nitelendirmekten imtina ediyor, kendilerini “Latin Amerika özgürlük mücadelesinde çok önemli bir aşama olan ulusal mücadelenin” “devrimci vatanseverleri” olarak tanımlıyorlar. Grup esaslı değişimlerin gerekliliğine inandığı için devrimcilikte ısrar ediyor ve düşmanlarını “emperyalizm ve büyük sermaye: büyük finans tekelleri, IMF, Dünya Bankası, ABD, AB, Japonya ve İsrail” şeklinde sıralıyor.
Quebracho, Lübnan Hizbullahı ve Filistin halkının İsrail karşısındaki mücadelesiyle dayanışmasını da belirtiyor. Ayrıca Arjantin İslami Cemiyeti (ASAI) ve onun lideri Şeyh Abdullah Medeni’ye sempatisini izhar etmekten geri durmuyor. Bu teşkilatın bünyesinde Şiiliğe geçen Arjantinliler yer alıyor daha çok ve dini liderleri Şeyh Medeni İran rejimiyle aynı ortak değerleri paylaştığını açıkça ilan ediyor. (Dünyabülteni / Medyaşafak)