Şehid Salih Kaya cinayetinde yeni gelişme
Geçtiğimiz Mayıs ayında Belçika'nın Charleroi kentinde PKK'lı Abdulhakim Kaya tarafından şehid edilen Salih Kaya cinayetiyle ilgili adli makamlar cinayet mahalinde incemelerde bulundu.
Edinilen bilgiye göre, Charleroi şehrinin A-54 otobanının yol ayırımında Perşembe günü yapılan olay yeri incelemesi sırasında, cinayetten sonra Belçika'dan kaçan ve 3 ay sonra Sırbistan’da yakalanan katil zanlısı Abdulhakim Kaya, avukatı ve mağdur ailenin avukatı hazır bulundu.
Yapılan incelemelere rağmen, olayın çözülmesinde fazla mesafe kat edilmediği açıklandı.
Diğer yandan cinayeti işlediği kesin olarak bilinen Abdulhakim Kaya, olayla bir ilgisinin bulunmadığını ileri sürdü. Kaya, Belçika'dan kaçmasıyla ilgili olarak da, polislerden kaçmadığını, herhangi bir misilleme olayına karşı kaçtığını iddia etti. Ancak Abdulhakim Kaya'yı tanıyan bir görgü şahidi, olay yerinde Kaya ile beraber 10 civarında şahsın olduğu belirtti. Cinayet mahalinden olan şahıslardan birinin de olayın azmettiricisi olduğu söylenen ve daha önce PKK'nın dağ kadrosunda olan Hakim K.'nın olduğu iddia ediliyor. Hakim K.'nın da cinayetten sonra İtalya'ya kaçtığı söyleniyor.
Olayın geçmişi
Charleroi’da fayans ustası olarak çalışan Mehmet Salih Kaya, çalıştığı inşaata giderken PKK'ya bağlı Kürt Toplum Merkezi üyelerinden Abdulhakim Kaya isimli PKK’linin sözlü hakaretine maruz kalmış ardından yaşanan tartışmada, bıçaklanarak şehid edilmişti.
Abdulhakim Kaya, işlediği cinayetin ardında kayıplara karışmış, Belçika polisi Kaya’yı yakalamak için çalışma başlatmıştı. Aradan geçen 3 aylık zaman zarfının ardından Kandil’e giderek PKK’ye katılma planları yapan Kaya, Sırbistan’da yakalanarak Belçika’ya iade edilmişti.
"Salih'in 'suçu' sadece Mü'min olmaktı"
O dönem Mehmet Salih Kaya'nın Cenaze namazında konuşan Belçika'daki kanaat önderlerinden Molla Abdurrahman Ortaç, şunları kaydetmişti: “Belki 40 yıla yakındır böyle bir mazlumun cenazesi Avrupa’dan Türkiye’ye gitmemiştir. Aynı zamanda adı gibi salih, vasfı gibi Mü’min, hiç kimseye çocukluğundan beri zararı dokunmayan mazlum bir insandı. Tanıyanlar zaten şahitlik ediyor, tanımayanlar da gidip onu tanıyanlardan sorsun. Onun ‘suçu’ sadece Mü’min olmasıydı. Geride kalan iki tane çocuğu var ve hastalar, zaten kendisi de tek böbrekle yaşıyordu.
“Bu mazlumun anası, babası, kendi kanından kardeşi yok burada. Salih’in esasen kardeşleri sizlersiniz. Mü’minler ancak kardeştirler. Bunun anlamı sadece sözde değil, esasta da olmalıdır. Biz onun aramızdan ayrılmasına üzülüyoruz. Biz onu yıkadık ve yine biz onun ardından ağlayacağız. Biz ona dua edeceğiz. İşte kardeşlik budur. Türk, Kürt, Arap kardeştir demek sözle değil, amelde de olmalıdır.
“Allah, hem dünyada hem ahirette onun hakkını alsın ve bunu bize göstersin. Her kim bir Mü’mini bilerek öldürürse o kıyamet gününde ebediyen cehennemdedir. Ya Rabbi! bu senin adaletindir. Ya Rabbi! Biz kul olarak aciziz. Dünyada da bu katillere ceza ver ki, başkalarına ders olsun. Bir daha mazlumların canına kıymasınlar. Suçu neydi, niçin öldürüldü? Biz şahidiz ki Mü’mindi. İsmi gibi salihti. Bugüne kadar yaklaşık yüz kişiyi yıkadım. 1992’de Diyarbakır’ın Silvan ilçesine bağlı Susa köyündeki camide PKK tarafından şehid edilen 10 kişinin naaşını da yıkadım. Vallahi o naaşlardaki vasıf işte bu naaşta da var. Ben şehadet ediyorum ki bu insan ruhu saf bir şekilde Allah’ın huzuruna gitti.” (Hürseda Haber)