Ortadoğu, Türkiye ve İran masaya yatırıldı
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından bu yıl 8’ncisi gerçekleştirilen ‘Uluslararası İlişkiler Kongresi’nde Avrupa Birliği’nin ve Ortadoğu’nun geleceği tartışıldı.
Kongrenin açılış oturumuna katılan Başbakanlık Dış İlişkiler Başkanı Dr. Gürsel Dönmez, Avrupa Birliği ülkelerinde sağ görüşlü siyaset anlayışının her geçen gün daha fazla kendisini göstermeye başladığını belirterek, “Bu siyaset anlayışı ile birlikte Avrupa Birliği içerisinde ırkçılık her geçen gün bir virüs gibi yayılmaya devam ediyor.” dedi.
Başbakanlık Dış İlişkiler Başkanı Dr. Gürsel Dönmez, Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Doç. Dr. Mesut Özcan, ORSAM Başkanı Doç. Dr. Şaban Kardaş ve İRAM Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur’un konuştuğu kongrenin açılış oturumunu 150’den fazla akademisyen, araştırmacı ve uzman ile çok sayıda öğrenci takip etti.
Mete Cengiz Kültür Merkezinde düzenlenen kongrenin açılış oturumunda konuşan Dr. Gürsel Dönmez, Türkiye’nin 15 Temmuz sürecinde karşı karşıya kaldığı krizin çok daha üst seviyelerdeki bir örneğinin küresel düzende görünmeye devam ettiğini belirtti. Bu krizin ABD, AB, Rusya ve Çin denkleminde takip edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Gürsel Dönmez, şunları söyledi:
“Modern zamanlarda ortaya çıkan ulus devletlerinin ve bunların türevi olarak ortaya çıkan küresel ve bölgesel sistemlerin bir kriz içerisinde olduğunu görüyoruz. Milletlerin ilişkilerinde bu sistemlerin çok da çözüm olamadıklarını görüyoruz. İnsanların dertlerine derman olamıyorlar. Ötekileştirme kavramı üzerine bir sistem geliştirdiklerini görüyoruz. Ötekinin olmadığı yerde bir öteki oluşturma gayretine girdiklerini görüyoruz. Avrupa Birliği’nde ırkçılık ciddi bir virüs gibi yayılıyor. Avrupa Birliği içerisinde Avrupa Birliği’ne karşı olan düşünce yapılarının yönetimlere geleceklerini görebiliyoruz. İşte bu yönetimlerin de birlik içerisinde domino etkisi oluşturacağını söyleyebiliriz” dedi.
“Ortadoğu’da çökmüş devlet yapıları ile karşı karşıyayız”
Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Doç. Dr. Mesut Özcan, 2015 yılında Avrupa Birliği içerisinde Suriye ve Irak’tan gelen mültecilerle birlikte ırkçılığın ciddi bir artış gösterdiğini vurguladı. 2017 yılında AB üyesi ülkelerin bazılarında seçimler yapılacağına işaret eden Doç. Dr. Mesut Özcan, “Seçim yapılacak ülkelerde ciddi anlamda sağ anlayışa sahip fikirlerin iktidara gelebileceğini öngörüyoruz. Bu fikre sahip olan iktidarların da önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği’ni ciddi şekilde sorgulayan bir anlayışla hareket edeceklerini düşünüyoruz. Ortadoğu’da ise çökmüş devlet yapıları ile karşı karşıyayız. Burada devletler değil, devlet dışı aktörler kendilerini daha fazla gösteriyorlar. Bunun da bölgede yeni parçalanmaları meydana getireceğini görüyoruz. Rusya’da yaşanan gelişmeleri de ele aldığımızda bölgede ciddi bir güvenlik zaafının olduğunu söyleyebiliriz. Genel anlamda dünya genelinde iktisadi ve güvenlik sorunlarının hâkim olduğunu görüyoruz. Türkiye’de elbette bu gelişmelerden izole bir hayat sürmüyor. Dünya genelinde yaşanan bu sorunlar ülkemizi de etkiliyor.” diye konuştu.
“Türkiye’nin bölgedeki performansı gelecekteki rolünü belirleyecek”
Kongrede konuşan ORSAM (Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı Doç. Dr. Şaban Kardaş da Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere bakıldığında 2017 yılında bölgesel düzeydeki kırılmaların devam edeceğini söyledi. Bölgede bir geçiş sisteminin devam ettiğini aktaran Doç. Dr. Şaban Kardaş, şöyle konuştu:
“Eski düzenin ve eski sistemlerin bölgede artık kırılma noktasına geldiğini ve yeniye doğru artık bir evrilmenin olduğunu görüyoruz. Fakat görülen işaretler yeni bölgesel düzenin temel kurallarının tam olarak ortaya çıkmadığını gösteriyor. Bu ortamın oluşmaması da bölgede yaşanan kaosun bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Özellikle dış politika analizi açısından Türkiye gibi bölgede kendisine tarihsel bir sahiplik hisseden ülkelerin yaşanan bu riskleri yönetme zorunluluğu hissetmesine yol açıyor. Bundan sonraki dönemde Türkiye’nin nasıl bir aktör olacağı da bu sınavdaki performansına göre belirlenecek. Ortadoğu’da sınırlar artık giderek fonksiyonunu yitiriyor. Devlet otoritesi dışında devlet dışı aktörlerin sınırları yöneten ve aşan birimler olduğunu görüyoruz. Bölgede ayrıca sınırların değişme ihtimali de karşımıza çıkıyor. Bu ihtimal de ciddi şekilde tartışılır hale geldi.” şeklinde konuştu.
İran İslam devriminden sonra sürekli tehdit altında yaşayan bir ülke oldu
İRAM (İran Araştırmaları Merkezi) Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur kongrede yaptığı konuşmada İran’ın 1979 İslam devriminden sonra sürekli tehdit altında yaşayan bir ülke olduğuna dikkati çekti. Ülkede çok sıkı tehdit önlemleri aldığının altını çizen Dr. Hakkı Uygur, İran’ın bu konuda da haklı sebepleri olduğunu belirtti. Ülkede devrimci ve ayrılıkçı hareketlerin örgütlendiğine işaret eden Uygur, şunları söyledi:
“İran 37 yıldır tehdit algılarını iç ve dış siyasetinde gündemde tutan ve bu yönde politikalar uygulayan bir ülke. ‘Arap Baharı’ aslında hepsinin bir miladı olarak görülebilir. Ancak Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesinin ardından İran’ın hassasiyeti daha fazla arttı. Maliki döneminde ise katlanarak devam etti. İran, ‘Arap Baharı’nı önce kendisi için ciddi bir tehdit olarak algıladı. Suriye’ye yapılan müdahaleyi de kendisine gelecek bir müdahalenin ön hazırlığı olarak gördü. İran, uluslararası sistemde bir kırılma yaşadığını fark etti. Artık geleneksel tutumların çok fazla bir getirisi olmayacağını gördü. Bu dönemden sonra Türkiye ve İran arasındaki köprülerin tamamen atıldığını düşünmüyorum. Yapılacak ortak çalışmalar için halen bir zeminin oluşturulabileceği inancındayım.” dedi. (Zeki Aras –İLKHA)