Batının Matematik Hocası Müslümanlar
Matematik ilminin temeli sayılan ‘sıfır’ rakamı bir yandan hiçliği anlatırken, diğer yandan olmazsa olmaz bir değer. Batı dünyası ise İbn-i Ahmed’in ‘sıfırı’ keşfinden iki yüz elli yıl sonra sıfır kullanmaya başladı.
İslam matematik bilgisinin Batı’ya yayılmasından önce Avrupa kültürü bu konuda çok ilkel bir durumdaydı ve rakam sisteminden bile mahrumdular. Profesör Risler’in ‘La Civilisation Arabe’ adı ile 1955’te yayınlanan eserinin 161-162’nci sayfalarında bir İslâm icadı olan sıfırın keşfi işte şöyle izah edilir; “Her halde hiç tereddüde kapılmadan denilebilir ki sıfırın icadı insan ırkının en büyük keşiflerinden biridir.” Aynı eserin 161’nci sayfasında rakam sisteminin en zarurî (zorunlu) esası olan sıfırın bir İslâm icadı olduğu da şöyle anlatılır: “Eski insanlar hep parmaklarıyla sayı saydıkları için, Batı âleminde hesap ilmi İbn-i Ahmed’in sıfırı keşfinden iki yüz elli yıl sonra sıfır kullanıncaya kadar inkişaf edememiştir.” Bugünkü sayı sisteminde sıkça kullanılan sıfır, bir niteliğin yokluğunu temsil eder. ‘Sıfırı’ matematiksel işlemlerde ilk defa El-Harezmi kullanmıştı.
Avrupa rakam sisteminden mahrumdu
Profesör E. F. Gautier, 1955’te yayınlanan ‘Moeurs et coutumes des Musulmans’ adındaki eserinde şu kesin hükmünü veriyor: “Hiçbir itiraza imkân yoktur; her ne kadar Öklid’in ismi büyükse de, bizim rönesansımızın matematik hocaları Yunanlılar değil, Müslümanlardır.” İslâm matematik bilgisinin Batıya yayılmasından önce Avrupa Kültürü bir rakam sisteminden bile mahrumdu. Eski Yunan-Latin Kültürü rakamsız olduğundan sayılar rakamla değil harfle anlatılıyordu. Roma rakamlarında her sayı bir harfle ifade edilir. Meselâ bir (I) harfi ‘bir’ adedini, (V) harfi ‘beş’ adedini, (X) harfi ‘on’ adedini ve (C) harfi de ‘Yüz’ adedini gösterir. Fakat, bu sistemde en zorunlu rakam olan ‘sıfır’ yok. Sıfırsız Roma rakamları ile de matematik ilimler kurulmayacağı açıktı.
İçi boş daire ‘sıfır’
Milâdî 976 tarihinde Mehmet bin Ahmed ‘Mefatihul Ulum’ adındaki eserinde, “eğer onlar basamağında hiçbir sayı mevcut değilse, sırayı muhafaza için küçük bir daire yani ‘sıfır’ konulması” yazılıydı. İşte bu daire Arapçanın ‘boş’ manasına gelen ‘sıfır’ kelimesinden Latince’ye geçen ‘Zero’nun kaynağı. Eski Yunanlılar da, Romalılar da sağlam bir rakam sistemi keşfedememişlerdi. Eski insanlar hep parmakları ile sayı saydıkları için, Batı âleminde ilim Mehmed bin Ahmed’in sıfırı keşfinden iki yüz elli yıl sonra ‘sıfır’ kullanılıncaya kadar gelişemedi.
Avrupa ‘sıfırı’ tehlikeli görmüştü
Hıristiyanlığın İslâm’a karşı Haçlı Seferleri düzenlediği, Arap fikirlerinin, matematikte bile olsa, yaygın şüphe ve güvensizlikle karşılaştığı bir dönemde Avrupa’ya geçmişti. 1299’da Floransa’da diğer bütün Arap rakamlarıyla birlikte sıfır da yasaklandı. Gerekçe ise sıfırın kolayca dokuza dönüştürülerek, rakamların sonuna birkaç sıfır eklenerek fiyat şişirme yoluyla sahtekârlık yapılmasıydı. Üstelik negatif sayılara geçit olduğu için sıfır tehlikeli görülüyordu. Negatif sayılar borç alma ve verme olgusunu meşrûlaştırıyordu. (Yeniasya))