Erdoğan: Bağımsız Filistin devleti kurulmalı
Ortadoğu'da kalıcı barış için tek yolun, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulması olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bunun için Uluslararası toplumun Filistin'e verdiği desteği artırması şarttır." dedi.
Erdoğan, Parlamentolararası Kudüs Platformu: Kudüs ve Sürecin Problemleri Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Kudüs'ün kardeşi İstanbul'dan, gözlerini ve gönüllerini Türkiye'ye çeviren, tüm mağdur ve mazlumlara selamlarını yolladığını söyledi.
Filistin'in kahraman gençlerini, Ramallah'ın ve Gazze'nin her biri cesaret abidesi olan vakur insanlarını, "Kudüs namusumuzdur" diyerek Kudüs'e canı pahasına sahip çıkan kadınları, genç kızları selamladığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu salondan, Filistin'den koparılmanın acısını 10 yıllardır gönüllerinde bir kor gibi taşıyan tüm mültecileri selamlıyorum. Dünyanın dört bir tarafından Filistin için gözyaşı döken Kudüs aşığı bütün kardeşlerime, Filistin davasını sahiplenen tüm insanlara en derin selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum. Milletimizin adeta ikinci istiklal harbi olan 15 Temmuz'da bizim için ellerini semaya açan, Türkiye'deki kardeşleri için Gazze'deki Harem-i Şerif'te, El Halil'de, Nablus'ta ve daha birçok yerde sokaklara, meydanlara koşan tüm Filistinlilere şahsım ve milletim adına minnettarlığımı ifade ediyorum. 'Biz kahramanlarız/ Biz ki boyun eğmeyen kahramanlarız' mısralarıyla, milletimizin hissiyatına tercüman olan Filistinli şairlere, 'Gazze'den Türkiye'ye selam' diyerek bizi yalnız bırakmayan kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel bir önem taşıyan Kudüs-ü Şerif'e ve bu mukaddes şehrin temsil ettiği değerlere sahip çıkmak amacıyla İstanbul'da bir araya geldiklerini belirterek, "Sizler Filistin'de yarım asırdır süren işgalin, Filistin halkına yapılan büyük adaletsizliğin davacısı ve takipçisi olarak buraya geldiniz. Temsil ettiğiniz milletlerin vicdanının sesi olarak İstanbul'dasınız, buradasınız. Bir barış, adalet ve huzur davasının savunucuları olarak İstanbul'a geldiniz. Ben hepinize, bu kutsal davaya omuz verdiğiniz için teşekkür ediyorum." diye konuştu.
"Toplantı büyük manalar taşıyor"
Filistin halkı ile Uluslararası Dayanışma Günü'nde, katılımcıları Türkiye'de misafir etmenin iftihar vesilesi olduğunu dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'ya sahip çıkmak, sadece sıkılı yumruklarından ve ellerindeki taşlarından başka hiç bir silahı olmayan Filistinli çocukların görevi değildir. Filistin davasını sahiplenmek, Kudüs'ü korumak, tüm Müslümanların müşterek davasıdır, müşterek vazifesidir. Çünkü Kudüs, Hazreti İbrahim, Hazreti İshak, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf, Hazreti Harun, Hazreti Musa, Hazreti İsa, Hazreti Zekeriya gibi nice peygamberin vatanıdır. Kudüs, İbrahimi dinlerin tevhid geleneğinin, ortak mukaddes mekanıdır. Kudüs, darüsselamdır yani barış ve esenlik yurdudur. Tüm insanlığın aynası, insanlık tarihinin özeti olan Kudüs, miraç hadisesiyle biz Müslümanların da arş-ı alaya açılan kapısıdır. Bu şehrin manasını değerli üstad Nuri Pakdil ne güzel ifade ediyor; 'Kalbimin bir yarısı Mekke, diğer yarısı Medine/ Üzerinde bir tül gibi Kudüs vardır.' Kudüs'ü, zaman ve mekan olarak bölme gayretlerinin arttığı, Harem-i Şerif'e yönelik saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde icra edilen bu ilk toplantı büyük manalar taşıyor. Bu toplantı, yalnızca Filistin davası için değil, tüm bölge için kritik öneme sahiptir."
Parlamentolararası Kudüs Platformu'nun, yıllardır kendi yurtlarında var olma mücadelesi veren Filistinlilere güç kaynağı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Sizler gayretlerinizle, Filistin'in sorunlarını gündeme taşıdınız. Filistin'in yalnız olmadığını dost, düşman herkese ilan ettiniz. İnşallah bu toplantının akabinde çalışmalarınızın, farklı alanları da içerecek şekilde genişleyeceğine, platformun daha da güçleneceğine inanıyorum. Filistin'e meftun bu güzide topluluğu bir araya getiren, bu tarihi toplantının düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.
"Filistin'de her gün kendini tekrar eden zulüm ve baskı düzeni var"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının, başta Parlamentolararası Kudüs Platformu olmak üzere Filistinlilere ve tüm insanlığa hayırlı olmasını dileyerek, şunları aktardı:
"Bir çocuk düşünün; her gün namlusu kendine çevrilmiş silahların gölgesinde okula gidiyor. Bir genç düşünün; geleceğe dair hayalleri beton duvarların soğukluğunda, dikenli tellerin vahşiliğinde kayboluyor. Bir kadın düşünün; yıllarca gözü gibi baktığı el emeği çeyizleriyle içini donattığı evi, bir anda buldozerlerle üzerine yıkılıyor. Bir baba düşünün; sudan sebeplerle çocukları hapse atılıyor, evlatlarının geleceği çalınıyor. Bir millet düşünün; yüzyıllardır meskunu oldukları topraklarda, kendi öz yurtlarında horlanıyor, parya muamelesi görüyor. Filistinli çocukların, gençlerin, kadınların, babaların hemen her gün yaşadıkları hayat işte budur. Filistin'de her gün kendini tekrar eden bir zulüm ve baskı düzeni vardır. Maalesef bu adaletsizlik bütün dünyanın gözü önünde, sayısız Birleşmiş Milletler kararına rağmen, yarım asırdır katmerlenerek devam ediyor. Bir milyar 700 milyonluk bir büyüklüğe sahip İslam aleminin içini yaralayan bu tablo değişmediği müddetçe, coğrafyamızın kalıcı huzura ve istikrara kavuşması da mümkün değildir. Nitekim bölgede yaşanan gerilimin temelinde, Filistin meselesinin, buradaki hak gasbının yattığı aşikardır."
Alınan Birleşmiş Milletler kararlarının, bu haksız durumu gidermeye yetmediğini ifade eden Erdoğan, çünkü hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun geçerli olduğu mevcut küresel sistemde bu kararların hiç birinin uygulanamadığını söyledi.
Erdoğan, Parlamentolararası Kudüs Platformu: Kudüs ve Sürecin Problemleri Sempozyumu'nun açılışındaki konuşmasında, 1948 yılından bu yana Filistinlilere yönelik bu baskı, tehcir ve ayrımcılık politikalarının artarak devam ettiğini anlatarak, Filistin meselesinin BM Güvenlik Konseyi için bir turnusal kağıdı işlevi gördüğüne inandığını söyledi.
Filistin gibi hayati bir konuda yıllardır aldığı kararları hayata geçirmekten aciz bir kurumun bugünün meselelerine çözüm bulma ihtimalinin olmadığını, bunu beklemediklerini vurgulayan Erdoğan, bu durumun, bilhassa Müslümanlar nezdinde uluslararası sisteme ve kuruluşlara karşı büyük bir güven kaybı oluşturduğuna dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "BM Güvenlik Konseyi gibi çatı kuruluşlara yönelik güven sorunu DEAŞ gibi sapkın akımlara istismar zemini sunuyor. Dünyanın birçok ülkesinde dini kavramları kendine maske yapan terör örgütlerinin en kullanışlı söylemleri, Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı baskıdır, işgaldir, zulümdür. Ortadoğu'nun kalbindeki bu yara tedavi edilmeden bölgenin huzur ve sükuna kavuşması düşünülemez." diye konuştu.
Buna karşılık gerek İsrail yönetimi gerekse uluslararası kamuoyunun, işgali durduracak adımlar atmak yerine gerilimi tırmandıracak politikalara yöneldiğini anlatan Erdoğan, işgal ortamından cesaret alan yerleşimcilerin, Filistinlere yönelik giderek pervasızlaşan saldırılarının bunun en çarpıcı örneği olduğunu kaydetti.
Erdoğan, "Bizim beklentimiz, bırakın Filistinlilere bu tür baskılar yapılmasını, tarihi olarak kendilerine ait olan toprakların iadesi için gereken adımların derhal atılmasıdır. Müslümanların ibadetlerini kısıtlayan Harem-i Şerif'in kutsiyetine zarar veren mütecaviz eylemlere sessiz kalamayız. Kudüs'te 3 dinin kutsal mekanları vardır ama Mescid-i Aksa'nın Kubbet-üs Sahra'nın içinde yer aldığı Harem-i Şerif, sadece Müslümanlara aittir. İlanihaye öyle kalacaktır." ifadelerini kullandı.
"Böyle bir tartışmanın varlığı dahi akıl ve vicdan dışıdır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle yakın dönemde ezan konusunda yaşanan tartışmaları da son derece tehlikeli bulduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Bu yönde parlamentoda karar alınması bir yana böyle bir tartışmanın varlığı dahi akıl ve vicdan dışıdır. Ötekileştirmeyi derinleştirecek din ve inanç hürriyetini ayaklar altına alacak bu tartışmanın kimseye faydası yoktur. Bu tarz bir uygulamaya gidilmesi sadece Filistinlileri değil, onlarla birlikte tüm Müslümanları rencide etmektedir. Bölgemizin yeni gerilimlere, yeni provokasyonlara değil, barışa katkı sağlayacak hamlelere ihtiyaç var. Bu konuda endişelerimizi böyle bir tasarının yasalaşması halinde ne tür tepkilere, sonuçlara sebep olabileceğini çeşitli kanallardan İsrailli yetkililere ilettik. Önceki gün ülkesindeki yangınları söndürülmesi için yaptığımız yardımlara teşekkür etmek üzere şahsımı arayan İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin'e de bu hususu açıkça ifade ettim. İsrail parlamentosunun aklıselimle hareket edeceğine inanıyorum. Ezan, bir çağrıdır, bu çağrıyı engellemeniz sıkıntılara neden olacaktır."
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın dönem başkanı olarak bu meselenin de yakın takipçisi olmaya devam edeceğini dile getirdi.
Ortadoğu'da kalıcı barış için tek yolun, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulması olduğunu anlatan Erdoğan, "Bunun için Uluslararası toplumun Filistin'e verdiği desteği artırması şarttır. Filistin'i tanıyan devletlerin sayısını halihazırdaki 137'nin çok üzerine çıkarmamız gerekiyor." dedi.
"Filistin'i tanıma her şeyden öte bir insanlık vazifesi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'deki 193 ülkenin tamamının 10 yıllardır işgale karşı onurlu bir mücadele veren Filistin'i tanımasının her şeyden öte bir insanlık vazifesi olduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Filistin'in uluslararası kuruluşlarda İsrail'le aynı şekilde temsil edilmesi yönündeki çabaları da artırmalıyız. Buradan tüm dünyaya henüz Filistin devletini tanımamış tüm ülkelere, bir an önce bu adımı atmaları çağrısında bulunuyorum. Müslümanlar olarak uluslararası plandaki bu tür çalışmalar yanında Kudüs'teki binlerce yıllık kültürel ve tarihi mirasımızın da üzerine titremeliyiz. UNESCO Yürütme Kurulu ve başkanlığını yürüttüğümüz UNESCO Dünya Miras Komitesi'nin Harem-i Şerif'in İslami niteliğini vurgulayan kararlarını memnuniyetle karşılıyorum. TİKA'nın Kudüs'teki kardeşlerimizin evlerini ve dükkanlarını restore etmesini çok kıymetli bir adım olarak görüyorum. Aynı şekilde arşivlerimizdeki Kudüs tapularını Filistinli kardeşlerimize verdik. Bu suretle başta vakıflar olmak üzere mülkiyet konusundaki çalışmaları için ihtiyaç duyulan tarihi belgeleri kendilerine sağlamış olduk."
Filistinlilere yardımcı olmaya dönük çalışmaları artırmaları gerektiğini belirten Erdoğan, "Bu noktada bir üzüntümü ifade etmek istiyorum; Az önce değerli kardeşim İsra suresinin bir bölümünü okudu. Rabbim İsra suresinde Mescid-i Aksa'nın etrafını nurlandırdığını ve bereketlendirdiğini beyan ediyor. Hazreti Peygamber Efendimiz ise 'Yolculuk ancak şu üç mescitten biri için yapılır, benim mescidim Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa' diye buyurarak, Müslümanlara sarih, açık ve net bir bir hedef gösteriyor." şeklinde konuştu.
"Mescid-i Aksa'ya gitmeyenleri yadırgıyorum"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müslümanların Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı yeteri kadar ziyaret etmediklerini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Kimi kardeşlerimiz İsrail'in sınırlamaları sebebiyle Mescid-i Aksa'yı ziyaret edemiyor olabilir ancak böyle bir manisi olmadığı halde Mescid-i Aksa'ya gitmeyenleri yadırgıyorum. Filistinli kardeşlerimizin çoğu zaman bizden beklentileri maddiyat değildir. Onların ihtiyacını hissettikleri en büyük husus tüm insanlığın elbette en başta Müslümanların kendileriyle dayanışma sergilemesidir. Filistinli kardeşlerimiz bize şunu diyor; 'Lütfen buralara gelin, zira siz gelince işgalciler yalnız olmadığımızı görüyor.' diyerek bizden onlara sahip çıkmamızı bekliyorlar. Özellikle Batı'da yaşayan Müslümanların ömürlerinde bir kez muhakkak, imkanı olanların ise her fırsatta Kudüs'ü ziyaret ederek, Filistinli kardeşlerimize yalnız olmadıklarını hissettirmelerini istirham ediyorum. Unutmayınız ki gitmediğiniz yer sizin değildir.
Mehmet Akif İnan ne diyor, bu gerçekten çok çok farklı, tam bir aşkın tecellisi. 'Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde/Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu/Varıp eşiğine alnımı koydum/Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu/ Gözlerim yollarda bekler dururum/Nerde kardeşlerim diyordu bir ses/İlk kıblesi benim ulu Nebi'nin/Unuttu mu bunu acaba herkes/Mescidi Aksa'yı gördüm düşümde/Götür Müslüman'a selam diyordu/Dayanamıyorum bu ayrılığa/Kucaklasın beni İslam diyordu.' Kudüs'ü tek başına koymamalıyız. Merhum İnan'a özellikle Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Bizler, kardeşlerim işte Ona 'nerede kardeşlerim' dedirtmemeliyiz. Gerek maddi gerekse manevi olarak Kudüs'ü tek başına koymamalıyız. Barış ve adaletle 400 yıl boyunca Kudüs'e hizmet etme bahtiyarlığına nail olup şehre binlerce eser kazandıran ecdadın torunları olarak bizler, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Kudüs'e bütün desteğimizi bütün imkanlarımızla vermeye devam edeceğiz. İhtiyaç duydukları her zaman Filistinli kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Filistin'i ayağa kaldırmak için, Mescid-i Aksa'nın kutsiyetini muhafaza etmek, onu mahzun, boynu bükük koymamak için var gücümüzle çalışacağız."
Erdoğan, "Parlamentolararası Kudüs Platformu: Kudüs ve Süreci̇n Problemleri̇ Sempozyumu"ndaki konuşmasında, katılımcılara, "1 milyar 700 milyon Müslümanın, dünyada 193 devletin olduğu Birleşmiş Milletlerde (BM) temsil edildiğine inanıyor muyuz?" diye sorarak, "Bu çok önemli. Hayır. Onun için her uluslararası toplantıda 'Dünya 5'ten büyüktür' derken bir şey kastediyorum." ifadelerini kullandı.
BM Güvenlik Konseyinde 5 devlet bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, "Diğer 15 tane geçici üyenin orada hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. 5 devlet... Dünyanın kaderi, bu 5 devletin elindedir, iki dudağının arasındadır. Bir tanesi bir şeye 'Hayır' dediği anda, oradan karar çıkaramazsınız. Peki 1 milyar 700 milyonluk İslam dünyasının BM'de bunu zorlayacak bir adım attığını hiç duydunuz mu? Böyle bir gayret var mı? Ne yazık ki yok. Hepsi ürkeklik, korkaklık içerisinde 'Acaba böyle bir şey yaparsak ne olur?' endişesini taşıyor. Dünyada birçok yer, 'Demokrasi, demokrasi, demokrasi' diyor, öyleyse demokratik hakkımız neyse bu demokratik hakkımızı almanın mücadelesini vermemiz lazım." diye konuştu.
Erdoğan, 2. Dünya Savaşı'nın şartları içerisinde oluşturulmuş bir BM ve Güvenlik Konseyi olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Artık o günün şartlarını yaşamıyoruz. Bugün şartlar değişti. Bugün şartlar değiştiğine göre, bugünün şartlarına göre BM Güvenlik Konseyinde 20 üye mi var geçiciyle beraber, şimdi daimi geçici ayrımı olmayacak. Ya ne olacak? 20 tane üyesi olacak ve bu dönerli olacak. Diyelim 2 yılda bir, süre değişebilir, ama 2 yılda bir bu üyeler değişecek. Dönerli... Bu 20'nin 10'u 2 yılda bir değişebilir, hafıza sağlam kalsın diye. Sürekli bu değişiklik yapılarak hem kıtaların orada temsil edilmesi sağlanmalıdır hem dünyadaki tüm inanç gruplarının orada temsil edilmesi sağlanmalıdır. Dolayısıyla 'Biz BM Güvenlik Konseyinde yokuz' kimse dememeli. Bunun sağlanması lazım. Eğer BM adalet tesis edecekse, adalet dağıtacaksa bu böyle olur. Ama şu andaki haliyle ben BM'den adalet beklemiyorum, böyle bir adalet de oradan çıkmaz, bunu bilin. Suriye meselesinde BM Güvenlik Konseyi bir adım atabiliyor mu? BM'den Suriye'de, Irak'ta bir şey görebildiniz mi?
Şu anda 600'lü rakamlar konuşuluyor ama hayır. Bana göre Suriye'de 1 milyona yakın insan öldü. Bu ölüm hala devam ediyor. Çocuk, kadın, erkek ayrım yapmaksızın bu devam ediyor. Nerede BM, ne yapıyor? Irak'ta var mı? Yine yok. Biz 'Sabır, sabır, sabır' dedik en sonunda dayanamadık ve Suriye'ye Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Niçin girdik? Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Mesele toprağın gerçek sahipleri topraklarına sahip olsunlar, bunu sağlamak için. Yani orada bir adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed'in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil."
"Korkaklığa devam edersek, bizi daha çok ezerler"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ırki milliyetçilik yapılmaması gerektiğini belirterek, "Çünkü bizim asabi bir milliyetçiliğe asla olumlu bakmamız mümkün değil. Irkçılığı bir kenara koyacağız, mezhepçiliği bir kenara koyacağız. Bizim dinimiz İslam, belirleyecek olan İslam'ın ta kendisidir. Eğer biz İslam'ın dışında başka belirleyici bir akım arıyorsak, Allah muhafaza çok kötü bir yere doğru gideriz." dedi.
Irak'ta ve Suriye'de mezhep çatışmaları olduğuna işaret Erdoğan, katılımcılara, "Buna seyirci kalalım mı? Şu anda İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak söylüyorum, 'Gelin, el ele verelim ama dik duralım, hissi davranmayalım, duygusal davranmayalım, atmamız gereken adımları da atalım. Bir yerlerden çekinmeyelim. Bizim için hüküm bellidir, la tahzen innallahe meana. Biz buna bakacağız. Eğer biz buna bakmaz da hala korkaklığa devam edersek, bizi daha çok ezerler. Ama ben inanıyorum ki bu buluşmalar, bu toplantılar işte bir ayağa kalkışın inşallah işaretleridir." şeklinde konuştu.
"Ülkelerinde FETÖ'ye zemin hazırlıyorlar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimine değinirken, şunları söyledi:
"İşte biz 15 Temmuz'da yaşadık. 15 Temmuz'da milletim F-16'ların, bomba yağdıran helikopterlerin, tankların, topların, modern silahların insanoğluna işlemediğini, işlemeyeceğini gösterdiler. Niye? Onlar hep şehadete yürüdüler. 248 şehit verdik. 2 bin 193 gazimiz oldu. Ama elhamdülillah o FETÖ denilen terör örgütü bu ülkede hedefine ulaşamadı ve ulaşamayacak. Ama bu arada şunu söyleyeceğim. Benim birçok Müslüman kardeşlerim kendi ülkelerinde bu FETÖ'ye zemin hazırlıyorlar. Bu da benim serzenişimdir. Birçok ulemadan insanlar buna zemin hazırlıyorlar. İsminin yanında hoca varmış. Ne hocası? Bu bir şarlatandır. Hoca falan değil. Bu kadar insanın ölümüne neden olan ve çok daha enteresan, diyorlar ki 'O bize şah damarından daha yakındır.' Bunun mensupları diyor. Tweet atanın da önünde profesör yazıyor. Profesör olsan ne olur. Bize şah damarından daha yakın olan sadece Allah Celle Celalühü'dür. Başka yok. Ama ne yazık ki bunlar işi ta buralara kadar getirdiler. Temenni ediyorum ki İslam dünyasındaki kardeşlerimiz bu yanlışın düzeltilmesinde bize yardımcı olur."
Konuşmasının ardından Parlamentolararası Kudüs Platformu Başkanı Hamid Bin Abdullah el-Ahmar ve Başkan Yardımcı Nureddin Nebati, Erdoğan'a Mecid-i Aksa maketi hediye etti. (AA)