'80 vekil çıkardığımız fırsatı kaçırmamalıydık'
Sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilen Mardin Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ahmet Türk, "7 Haziran’da Kürtler 80 vekil çıkardığında Türkiye hükümeti olan Barış sürecini tıkamak ve bitirmek istedi. Bunu elbette ki iyi okumamız lazım ancak bununla beraber bu fırsatı elden kaçırmamız lazımdı" dedi.
Ahmet Türk, hakkında açılan bir dava kapsamında tutuklandıktan yaklaşık iki buçuk ay sonra dün tahliye edildi. K24’te yayımlanan Basi Roj (Günün Konusu) programında gazeteci Cemal Batun’un sorularını cevaplayan Ahmet Türk, önemli açıklamalarda bulundu.
Ahmet Türk’ün konuşmalarından satır başları şöyle sıralandı:
KÜRTLERE STATÜ HAKKI VERİLMELİ
“Orta Doğu’da çok sorun var elbette ki biliyoruz ancak en başlıca problemi Kürt sorunudur. Biz Kürt sorununu barış ve diyalog yoluyla ve ortak bir akıl vurgusuyla çözülmesinden yana olduk. 40 milyonluk Kürt Orta Doğu’da hala statüsüz durmakta. Eşit haklara sahip değil. Kürtler haklarına kavuştuğunda bu, Türk halkının da kazancına olacaktı. Ancak Kürtlere karşı bir susturulma politikası uygulanmakta. Kürtlerin dili, kültürü, kimliği üzerine oyunlar oynanıyor hatta Kürt realitesinden duydukları endişenin bile dile getirilmesinden çekinilmiyor. Bunlar da bölgede istikrarsızlık ve huzursuzluk meydana getiriyor.
KÜRTLERİN KAZANIMLARI TÜRKİYE’NİN YARARINADIR
Demokratik siyaset zihniyetini ileriye taşımak ve genişletmek için özel çaba sabretmeliyiz. Çözümün diyalog yoluyla gelmesi için sabırlı davranmamız lazım. Türkiye devleti Kürtlerin kazanımının kendine tehdit yaratacağı algısına kapılmamalı. Bugün yürütülen politikalar mantıklı değil ve demokrasi çerçevesinde değil. Kürtlere biraz rahat nefes alabilmesi ve taleplerini dile getirmesi için bir fırsat tanınmalı. Tabi öte yanda biz kütler de eksikliklerimizi de görmek zorundayız.
TEK BAŞIMA DA MÜCADELE VERECEĞİM
Hapiste olduğum zamanlarda çok düşündüm. 74-75 yaşlarındayım. Diyalog ve barışta rol almak istiyorum. Her zaman için silahlı mücadeleyi ortadan kaldırmak ve engin bir siyaset için çalıştım. Tek kişilik bir çalışmanın ne kadar etkisi olur bilmiyorum. Bugün yalnız ben değil Türklerde de vicdan ve ahlak sahibi kişiler var. Onlar da barışa ve diyaloga götüren yol için bu problemi çözmek istiyorlar. Onların da bu yönde çalışmaları var. Bu çalışmaları genişletmek istiyoruz. İyi biliyoruz ki savaş yüz yılda sürse iki yüz yılda sürse barış ve diyalog için çözüm yolu muhakkak geliştirilir. Kürdistan’ın Kuzeyinde de, Türkiye’de de hükümet ile siyasetçi ve partiler arasında görüşmeler yapılırsa aradaki düşmanlıklar ortadan kalkar. Bugün özgürlük yolunda, demokrasi yolunda ne kadar imkanım olanağım varsa üstüne çalışacağım.
BAŞKAN BARZANİ’NİN ROLÜNÜ CANI GÖNÜLDEN DESTEKLİYORUM
Saygıdeğer başkan Mesut Barzani, diyalog ve barış için şimdi her zaman olduğundan daha fazla etkin rol oynamalı. Barzani, Kürt halkının başkanıdır. Kürtlerin geleceği için Kürtlerle ve diğer devletlerle görüşmelerde bulunmalıdır. İlerlemek için çalışmalarını genişletmelidir. Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin bu yoldaki çalışmalarını belirginleştirmesini ve aktif rol oynamasını can-ı gönülden destekliyorum.”
80 VEKİL ÇIKARDIĞIMIZ FIRSATI KAÇIRMAMALIYDIK
7 Haziran’da Kürtler 80 vekil çıkardığında Türkiye hükümeti olan Barış sürecini tıkamak ve bitirmek istedi. Bunu elbette ki iyi okumamız lazım ancak bununla beraber bu fırsatı elden kaçırmamız lazımdı ve onlara da fırsat vermememiz gerekiyordu. Onlar barış sürecini bitirmek istediğinde bizim de tüm gücümüzle ve geniş, kapsamlı bir akılla sesimizi dünyaya duyurabilmemiz lazımdı. Doğrusu en büyük eksikliklerimizden biri, Kürtler arasında da çözüm için diyalog için bir araya gelme durumu meydana gelmiyor. Bugün Kürt siyasetinde ortak bir amaç ve düşünce olsaydı eksikliklerimiz ve hatalarımız da azalırdı.
ÇOĞULCU SİYASETE TAHAMMÜL ETMELİYİZ
Şunu çok iyi anlamamız lazım: Kürtler bugün Orta Doğuda çok büyük bir rol oynayan önemli bir konumdadır. Dolayısıyla bugün bizimle sorunu olanların bu gerçekten büyük bir endişe duyuyor. Kürtlerin statü sahibi olmasını istemiyor. Bunları bilmemiz görmemiz lazım. Çoğulcu geniş siyasete de tahammül etmeliyiz. Aksi halde sorunlar yaşamaya devam ederiz.
KENDİMİZİ DE ELEŞTİRMELİYİZ
Kedimizi elbette ki eleştirmemiz lazım nerede hata yaptık neyi yapmamamız gerekiyordu diye. Ancak bir de karşımızdakinin niyetini de iyi okumalıyız. Bunu yapmadığımız sürece de Kürt halkı olarak sorun yaşamaya devam edeceğiz. Şu an elde edilen kazanımların kaybedilmesi için de özel bir çaba yürütülüyor. Bunları da görmemiz gerek. Dolayısıyla bugün diyalog günüdür diyorum.
KÜRTLER, NE ARAPLARA NE DE TÜRKLERE TEHDİTTİR
Bugün Orta Doğu’da çok büyük problemler sıkıntılar yaşanmakta ve bunların müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesi lazım. Kürt halkı, ne Türk halkına ne Arap halkına ne de diğer halklara üzerinde bir tehdit oluşturmuyor. Onların düşmanı değil. Kürtlere dostluk eli uzatıldığında kendilerini çok iyi ifade edebilir ve bu dostluklarını devam edebilir.”
"Silah ve çatışma asla sorunu çözmüyor"
Elazığ Cezaevi'nden cuma akşamı tahliye edilen eski Mardin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Türk, Mardin'in ve Kızıltepe'nin Kasrı Konca'daki evinde ziyarete gelenlere şöyle konuştu:
Arkadaşlarımızın, benim gözaltına alınmayacağıma ilişkin düşünceleri vardı. Ama ben tam tersini düşünüyordum. Selahattin Demirtaş gibi çok sayıda kişiyi aldılar, bunu bizi sindirmek için yaptılar. Bundan dolayı gözaltına alınacağımı tahmin ediyordum.
BAYKAL VE BAHÇELİ’YE TEŞEKKÜR
Ben mahkemedeyken Deniz Bey’in (Baykal) geldiğini avukatlar söyledi bana. Ailemi ziyaret edip, savcılığa gelmişti. Fakat o ortamda görüşme imkanımız olmadı. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Tutuklandıktan sonra, sağdan sola kadar, her insan büyük bir duyarlılık gösterdi. İdeolojik bir tartışmaya girmeden. Türkiye'deki en sağcı, en solcu vicdan sahibi herkes tutuklanmama karşı tepkilerini ortaya koydular. Tahliye edilmem konusunda kamuoyunda yoğun bir baskı oluştu. Bu konuda emeği olan herkese teşekkürlerimi iletiyorum.
Sayın Bahçeli, vicdani bir sorumluluğu yerine getirdi. Bir parti hesabı yapmadan, vicdani sorumluluğu yerine getirdi. Kendisine teşekkür etmek istiyorum. İmkanım olursa kendisini ziyaret edeceğiz. Akademisyenler de aynı tepkiyi gösterdi. Sonuç olarak, bir bütün olarak şunu gördük, biz biraz daha demokrasiyi insan haklarını, hukuku, ortak yaşamı biraz daha ciddi bir şekilde ele alırsak, inanıyorum ki her taraftan da destek gelir, sorunları da çözmüş oluruz.
“DİYALOGDAN BAŞKA SEÇENEK YOK”
Tabii bir şahsın bırakılması meseleyi çözmüyor. Genel Başkanlarımız, belediye başkanlarımız, hemen hemen bütün yöneticilerimiz içerde. Türkiye'nin normalleşmesi, yeni bir dönemin başlaması için sorunların barışçıl yöntemlerle çözüm için umut ediyoruz. 12 Eylül sürecini yaşadım, 1994 yılları yaşadım. Sonuç olarak diyalogdan başka bir seçenek yok. Umut ediyorum ki kısa bir süre içinde ortak bir akıl ortaya çıkar, silahlar tamamıyla Türkiye'nin gündeminde çıkar. Barış içerisinde bu toplumda gelişen öfkeyi ortadan kaldırmış oluruz. Halklar arasında bir sorun yok. Yürütülen yanlış siyasetler, halkların arasında bir öfkenin bir gerginliğin büyümesine neden olmuş. Ama biz gerçekten tüm halkımızı kucaklayacak, özgürlükleri esas alacak, demokrasiyi esas alacak bir yaklaşımı ortaya koyabilirsek, bu yaşadığımız olumsuzluklar ortadan kalkar. Çünkü biliyoruz, silah ve çatışma asla sorunu çözmüyor. Ne olursa olsun, bedeli çok ağır olmuş olabilir, Türk, Kürt ve Arap halkı için, sonuçta oturup ortak bir formül bulma dışında başka bir seçenek yok.
“KELEPÇE TAKILMADI”
Beni mahkemeye de hastaneye de götürdüler. Tabii hastaneye giderken, askerler çok nazik davrandılar. Hastaneye giderken kelepçe takılmadı. İki jandarma koluma girdi. Yerler buzlu olduğu için ben de önüme bakıyordum. Ondan dolayı böyle bir fotoğraf ortaya çıktı. Dürüstçe konuşmak lazım. Bana karşı zorlayıcı bir yaklaşımları olmadı. Tam tersine çok insani bir yaklaşım sergilediler. Beni götüren ekip, görevini yapıyordu. İnsani bir yaklaşım sergilediler. Bir sıkıntım olmadı. Kelepçe de takılmadı. Sonra da Adli Tıp'a gittiğimizde kimse koluma bile girmedi. Ben onlarla şakalaşıyordum, beni bıraksanız da kaçmam diye şakalaştım. Onlar da bana kaçmayacağımı bildiklerini, biri bana saldırmaması için, bir şey olduğunda onlar zor duruma düşeceklerin söylediler.
“YETER Kİ BİRBİRİMİZE GÜVENELİM”
Şu an zaman zaman insanlar umutsuzluğa kapılıyor. Ama düşünüp tartıştığımız zaman başka seçenek de yok. Türkiye'nin demokratikleşmesinde, sorunları tartışma dışında başka bir seçenek yok. Mutlaka bu bir gün gelişecektir diye düşünüyorum. Bugün Ortadoğu'da yaşananlar görüyoruz. Kürdün Türkü, Türkün Kürdü kucaklayacağı bir sürecin başlaması zorunludur. Ben şunu iddia ediyorum; Kürt ve Türk'ün bin yıllık ilişkisi var. Türkiye biraz da dostane davransa, inanın Irak Kürdü de Suriye'deki ve buradaki Kürdün de dostu olur. Milliyetçi anlayıştan kendimizi kurtarmamız lazım. Bugün Ortadoğu'da, Rojava'da görüyoruz, bütün sıkıntılara rağmen Kürtlerden Türkiye'yi rahatsız edecek bir şey gelişmedi. Kürtler orada Araplara da bir saldırı yapmadı. Kendilerini koruyorlar. Ama Türkiye'de Kürtlerin ve Türklerin geçmişi çok fazla. Osmanlı İmparatorluğu'ndan günümüze gelen. Yeter ki birbirimize güvenecek bir ortam yaratalım.
“KÜRTLER, POTANSİYEL BİR TEHLİKE DEĞİL”
Kürtler potansiyel bir tehlike değildir Türkiye için. Bunu kavratmak gerek. İnsanlarımıza bunu anlatmak lazım. Öyle bir süreçte yaşıyoruz ki artık herkesin nefes almaya ihtiyacı var. Herkesin yeniden düşünmeye ihtiyacı var. Biz de eksik ve yanlışlarımızı ortaya koymalıyız. Ama devlet de gerçekten kucaklayıcı bir anlayışı ciddi bir şekilde ortaya koymalıdır. (K24 / DHA)