Yavuz: Türkiye'nin endişeleri yersiz
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Mehmet Yavuz, Eğitim Bir-Sen Kâhta şubesini ziyaret ederek burada iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere memleketi Adıyaman’ın Kahta ilçesine gelen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, Kahta İlçe Başkanlığı’ndan bir heyet ile birlikte Eğitim Bir-Sen Kâhta şubesini ziyaret etti.
Yavuz, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ile ilgili olarak “Adalet arayışı içine girmek elbette iyidir; ancak ‘kendim için adalet’ anlayışı için yola revan olmak samimiyet sorgulamasına yol açar.” dedi.
CHP’nin T.C’nin kurucu partisi olduğunu hatırlatan Yavuz, “Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni bir ulus inşa etmek için halka yaşatılan ve etkilerini bugün de devam ettiren haksızlık ve adaletsizliklerin altında imzası bulunan bir partinin genel başkanının bu haksızlık ve adaletsizliklerle yüzleşmeden adaletten dem vurması inandırıcı değildir. İstiklal Mahkemelerinin, Dersim’in, Zilan’ın, 'Sanığın idamına, delillerin sonradan toplanmasına' trajikomikliğinin ve tekçi bir ideoloji dayatmacılığının hesabını verememiş bir anlayışı sahiplenenlerin adalet söylemi, ancak sözde ve pankartlarda kalmaya mahkumdur. Çok değil, daha birkaç yıl önce bu memlekette vahşice ve barbarca katledilen ve vicdan taşıyan herkesin vicdanını yaralayan Yasin Börü ve arkadaşlarının ismini tek bir kere dahi ağzına almayan, katillerine lanet okumayan Sayın Kılıçdaroğlu’nun adalet arayışı, halk nezdinde elbette samimiyet sorgulamasına neden oluyor." dedi.
Türkiye’de siyasetin halen vesayet odakları tarafından yönlendirildiğini, en kutsal kelimelerden biri olan adaletin de buna alet edildiğini görmenin üzüntü verici olduğunu söyleyen, Yoksa şu an bile memlekette çok ciddi adaletsizliklerin olduğunu görüyor ve bizatihi yaşıyoruz. Ana muhalafet partisinin sayın genel başkanı gerçekten adalet istiyorsa önce sahiplendiği sistemin adaleti katleden uygulamalarıyla yüzleşmeli ve ideolojik yakınlık ya da farklı saiklerle aynı kulvarda bulunduğu çevrelerin zulümlerine karşı da sesini yükseltmelidir.” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere de değinen Yavuz, “İslam coğrafyasını dinî, siyasî ve iktisadî saiklerle yeniden dizayn etmek isteyen küresel şer cephesi, Suriye sahasında istediğini tam olarak elde edemeyince Katar üzerinden yeni bir oyuna girişti. Şeytan küresine el basarak Büyük Şeytan’la beraber dans eden ümmetin iç şeytancıkları, Katar üzerinden Kudüs’e bağlılıklarını bildikleri Türkiye, İran, Hamas ve İhvan’ı hedef tahtasına oturttular. Amaç, Siyonizmin “Büyük İsrail Devleti” şeklindeki birkaç milenyumluk rüyasının önünde engel teşkil eden bütün güçleri yok ederek Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksa’yı sahipsiz ve savunmasız bırakmak. Ama Allah’ın da bir hesabı var elbet. Bize göre malumun i’lamından öte bir anlam taşımayan Katar özelindeki bu gelişme karşısında İslam dünyasının geçici olduğunu düşündüğümüz bazı iç ihtilafları bir kenara bırakarak asıl gündemine odaklanacağı bir süreç başlamıştır. Bunu da bize gösteren Allah’a hamdolsun.” diye konuştu.
Irak Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık referandumuna ilişkin bir soru üzerine de Yavuz şunları söyledi:
“Daha önce de dile getirdik. Biz hiçbir İslam ülkesinin parçalanmasını istemeyiz ancak aynı çatı altında ‘birlik hususu’ zoraki bir dayatma haline gelmiş ve sürekli huzursuzluk sebebi oluyor, çatışmaya yol açıyor ve kan akma nedeni oluyorsa, farklı çatılar altında ‘beraberlik’ kurmakta fayda var. Aynı evde öz anne ve babası ile geçinemeyen çiftlerin ayrı eve çıktıklarında bizim yöresel ifade ile 'Dûrow, nûrow!' yani uzaktaki daha nurludur, daha sevimlidir, pozisyonuna geldiklerini görüyoruz. Bu meseleye de bu gözle bakıyoruz. 25 Eylül’de yapılacak referandum ile Irak Kürdistanı’ndaki fiili durum resmiyet kazanacak. Yani değişen bir şey çok olmayacak. Dolayısıyla başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin endişelerini yersiz görüyoruz. HÜDA PAR olarak bölge ülkelerinin Kürt halkının özgür iradesi ile alacağı bir karara saygı duyduklarını belirtip bundan sonraki süreçte belirleyici olan komşuluk hukuklarını kullanıp dini, siyasi, iktisadi ve sosyo-kültürel alanlarda güçlü ilişkilerin zeminini şimdiden hazırlayarak muhtemel emperyalist tesirler için ön almaları gerektiğini düşünüyoruz!” (İLKHA)