Akdoğan: Öcalan'ı diri diri gömdüler
6-8 Ekim olaylarında Abdullah Öcalan'ın rölünü özardı ederek, "Öcalan’ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var. Mesajları sürecin geleceğini düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor." ifadeleriyle tepki toplayan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, PKK/HDP'nin, Öcalan'ı İmralı Adası'na diri diri gömdüğünü iddia etti.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çözüm sürecinin geleceğine ilişkin mesajlar veren Akdoğan, şu anda PKK ile mücadele edildiğini ve İmralı'ya görüşmek için şartların yeniden oluşması gerektiğinin altını çizdi.
Başbakan Yardımcısı Yalçı Akdoğan'ın canlı yayında Ahmed Arpat'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Seçim gecesi bazı yöneticilerin AK Parti Genel Merkezi'nde bu sonuca çok şaşırdığı okuduk. Siz bu kadar şaşırdınız mı?
Ben geçen haftada söylemiştim bir sessizlik var ve seçmen sandığa gitmeyecek anlamında değil millet kararını vermiş ve sürpriz sonuçlar çıkabilir demiştim bizim lehimize. Nitekim öyle oldu. Biz de 46-47’lerde bir sürpriz bekliyordum bu daha yüksek bir sürpriz oldu. Biz 2011’de de yüzde 49 aldık o yüzden yüzde 49 da çok sürpriz değil. 41’e düşünce bir takım yorumlar yapıldı sonun başlangıcı gibi. Bunun öyle olmadığı çıktı. Muhteşem bir geri dönüş. Partilerin ömrü vardır aşağı doğru gider, geçmiş dönem partileriyle benzerlik kurmak filan AK Parti’nin kaderinin böyle olmadığı anlaşıldı. 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşananlar seçmen kanaatinin üzerine etkili oldu. Hükümet kurma girişimlerinden yaşananlar, terör hadiselerinden sonra partilerin takındıkları tavırlar ve seçim sonuçlarından seçmenin mesajını kim doğru anladı kendini yeniledi. Bu üç faktör önemli değişikliklerin meydana gelmesine sebep oldu. Vatandaşımız istikrar istiyor. Partilere baktı bir araya gelemiyorlar, taşın altına elini koyamıyorlar. 2023 hedefleri diyorsunuz Türkiye büyüyor derken birden bir türbülans. Birbirileri ile anlaşamayan görüşemeyen siyasi partiler, iktidar ortağı olmak istemiyor filan. Vatandaş bundan dolayı onlara bütünlemeyi geçirmedi. Burada iktidar ortağı olmak açısından bir şans verildi onlara ama bu şansı geri teptiler. Tek başınıza zaten olamıyorsunuz o zaman siyaset yapma derdiniz yok demektir.
AK Parti’ye yapılan eleştirilerden birisi de 'bir kaos ortamı yarattılar ve ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler' yaklaşımı var. Bu yaklaşımı nasıl görüyorsunuz?
Bunlar çok ucuzcu yorumlar. Daha önce koca koca profesörler televizyonda oturmuşlar istikrar AK Parti’ye kazandırdı diyorlardı. Şimdi aynı kişiler istikrarsızlık AK Parti’ye kazandırdı diyorlar. Daha önce çatışmasızlık diyorlardı şimdi çatışma kazandırdı diyorlar. Bir karar verin. Ülkeyi yönetme sorumluluğuna sahipseniz bu tür şeyler size yaramaz. AK Parti’ye yaramasın diye bunlar yapıldı. Tek başına iktidar olmasın diye yapılan şeyler. AK Parti altında kalsın diye yapılan şeylerin üzerine çıktı. Ankara’da bomba patlatıldı kampanya yapamadı. Kampanya yapan tek parti AK Parti zaten. Seçime gölge düşürmek demek orada bomba patlatmak, kampanya yapılmasın demek hatta seçimler yapılmasın demektir. Bu süreci hükümetin doğru yönetmesi bunlar AK Parti’ye karşı hamle olarak yapıldı. Vatandaş terör hadisesine bakarak değil ondan sonra yaşananlara bakarak kararını veriyor. Siz yıllarca terör siyaseti yapıyorsunuz sonra görüşmeye tenezzül etmiyorsunuz veya ilk gün devleti katil ilan ediyorsunuz. Siyasi partilerin takındıkları tavırlar ve hükümetin bu süreci başarıyla yönetmesi puan getirmiştir. Yoksa ola olaylar değil. Bu olaylar AK Parti’ye karşı yapılmış hadiselerdir. Siz bir ülkeyi yönetiyorsanız bu algıları idare etmesi gereken sizsiniz ve istikrarın olduğu ülke hükümetlere yarar. Terör mücadele operasyonları için milliyetçi kesimin oyunu çekti diyenler var. Terör örgütleri saldırıya geçti ve sizde operasyonları başlatarak kaos planının önüne geçtiniz. Burada elbette milliyetçi kesim size sempati ile bakabilir. Ama AK Parti sadece Türk milliyetçilerin oyunu almadı ki Kürtlerin de oyunu aldı. Burada hem Kürtlerin hem milliyetçilerin oyunu alması AK Parti’nin burada demokrasi ve güvenlik dengesini ortaya koyduğu anlamına gelir. Ama bunları oy almak için yapmış değildir. Bu devlet olmanın gereğidir.
Seçmen ne dedi?
İstikrar dedi. İstikrarın sürmesi çok önemli. Devam eden projeler, yatırımlar, Türkiye'nin büyümesi buna bağlı. Tek tek vatandaşlar eğer istikrar bozulursa bütün aileler bundan kaybediyor. Güçlü bir iktidarın Türkiye için ne kadar önemli olduğu anlaşıldı. Burada AK Parti seçmenin mesajını alması kendini yenilemesi vatandaşın hoşuna giden bir şey. Zaten az oy almışsın seçmen sana az vermiş ama aynı yanlışla devam ediyorsun. Yeni projelerle kaşına çıktım demiyorsun. Yüzde 10 alan bir parti çıkıp ben zafer kazandım diyor. Kendimi yenilemem lazım, şurada hata yaptım diyemiyor. AK Parti bunu yaptığı için başarılı oluyor. Empati yapıyoruz oy vermeyenleri de anlamaya çalışıyor. Geride yüzde 90 oy var bunları anlamaya çalışın. Millette AK Parti’nin vaatlerinin hemen gerçekleşebilir olduğunu gördü. Diğer partilerde ekonomik vaatler yapıyor ama etkili olmuyor. AK Parti bugüne kadar ne dediyse yaptı. AK Parti’nin vaatleri şuanda hemen hayata geçecek adımlar olarak gazetelerde takdime diliyor. Bunların hepsini yapacağız. Sayın Başbakanımız dün MYK’da talimat verdi. 100 günde hangi adımlar atacağız, acil eylem planı planlıyoruz. Bu vaatlerin hepsini takvimleyerek bir eylem planı hazırlanıyor. Türkiye'nin kaybedecek bir günü yok.
7 Haziran’da AK Parti’ye de verilen bir mesaj vardı seçmen tarafından. 7 Haziran’daki mesaj okundu ama yüzde 49’luk büyük zaferle o 7 Haziran’ın mesajı unutulur mu endişesi var?
Ben bunu dünde söyledim 7 Haziran ve 1 Kasım biz bu iki seçimi birlikte analiz ediyoruz. Yüzde 49 alırken bu geri dönüş yaklaşık 5 milyona yakın ilave oy aldık biz. Şuralarda eksiklerimiz var dediğimiz ne varsa bu bizim için ahlaki bir görevdir. Üslupta, politikada, söylemde ne varsa nerede yanlış yapıldıysa bundan sonra da yapısal dönüşümler gerekiyorsa bunların yapılması için çalışmalarımız olacak. 63 ilde AK Parti birinci olmuş, 6 ilde Cumhuriyet Halk Partisi 12 ilde HDP birinci olmuş. Bizim milletvekili çıkaramadığımız il üç tane. Cumhuriyet Halk Partisi 35 ilde milletvekili çıkaramamış. HDP ile Milliyetçi Hareket Partisi 57’şer ilde milletvekili çıkaramamış. Sen 57 ilde milletvekili çıkaramıyorsan söylemlerini, politikalarını hepsini masaya yatırman lazım. Cumhuriyet Halk Partisi ana akım parti olarak görülüyor 35 ilde milletvekili yok. Ege kıyısına ve Trakya’nın batısına sıkışmış bir parti. AK Parti tekrar bütün bölgelerde birinci parti oldu. Bunlara cevap aramaları gerekir.
Bir beşinci parti çıkar mı çıkmaz mı bir partiden kopma yaşanır mı yaşanmaz mı çok tartışılıyordu. Hatta AK Parti içinde böyle bir hareket beklentisi vardı muhalefetin. Bu saatten sonra muhalefet cephesinde belki 5. parti bekler misiniz?
Bunlar zaten hedef saptırmaydı. Milliyetçi Hareket Partisi’nde çok ciddi tepki vardı. AK Parti’de böyle bir şey olmaz onlar şimdi kendilerine bakacaklar. Tabanda farklı partilerin seçmenleri bir araya geldiler. AK Parti’nin hem Kürtlerden hem ülkücü tabadan aynı anda oy alabilmesi bence doğru bir politika izlediğini gösteriyor. Türkiye'nin AK Parti siyasetine ihtiyacı var. Muhalefet göz dolduramadı, umut veremedi. Kendilerini yenilemeye dönük bir çabalarının olmadığı da anlaşılıyor söylemlerinden.
Örneğin Milliyetçi Hareket Partisi’nde bir kopma ya da ayrışma bekler misiniz?
Biz diğer partilerin içişlerine karışmıyoruz çok da ilgilendirmiyor bizi. Birisi 12. diğeri 7. seçim mağlubiyetini aldı. Onlar kendi içlerin tartışırlar ama keşke muhalefette kendisini yenileyebilse. Bunlar olduğu sürece AK Parti yüksek oylar almaya devam edecek. Biz ondan rahatsız değiliz ama Türk siyaseti için kayıptır.
7 Haziran seçimi öncesi süreç rafa kalkmıştı 7 Haziran sonrasında raftan direk buzdolabına alındığını gördük. Sonrasında etkin bir terörle mücadele politikası uygulanmaya başlandı. Bu sebeple milliyetçi oyların geldiğin, gördük AK Parti’ye. Bir yandan 7 Haziran öncesine dönmek isteyen Kürt seçmenin de oylarını döndüğünü görüyoruz. Bu dengeyi nasıl sağlayacak AK Parti?
2003’te PKK Türkiye'yi terk etmedi ve yapması gerekenleri yapmadı. Daha sonra Kobani olayları bir kırıma oluşturdu süreç koptu o zaman. Ondan sonra bunlar tekrar süreç başlasın dendi. Biz iç güvenlik paketi çıkarttık. Bununla birlikte Türkiye'yi terk etme ve tamamen eylemsizliğe geçme. Bunu da örgüt yapmadı. 7 Haziran’dan sonra da devrimci halk savaşı ilan etti terör olaylarına başladı. Bu operasyonlar bundan sonra hayata geçti. Seçim için bu operasyonlar başlamadı. Çözüm sürecinin sahibi, mimarı bizi ve neticeye ulaştırmak için çaba gösteriyoruz. Demokratik açılım dedik Habur’la sabote ettiler. Milli birlik kardeşlik dedik Silvan’la sabote ettiler. Aynı şeyi Kobani’de ve seçimde bozmaya çalıştılar. Bunu biz devam ettirteceğiz ama bunun devam ettirilebilmesi için bu süreci zehirleyen unsurların devre dışı kalması gerekiyor. Sen yol kesersen, haraç alırsan, karakol basarsan bu süreç nasıl devam edecek? Bu yüzden terör olduğu sürece terörle mücadele de sürecek. Ama çözüm süreci de önemlidir. Süreci zehirleyen faktörlerin tasfiye edilmesi gerekiyor. Biz demokratikleşmeden, reformlardan, hizmetten, yatırımdan geri durmuyoruz. Halkımızın can güvenliği için, hak ve hukuk için gerekli olduğu kadar bu süreç içinde önem taşıyor. Vatandaşımız burada sadece çözüm süreci başlasın diye vermedi operasyonlara destek yüzde 70’ler civarında. Vatandaş örgüte tepki gösterdi sen benim başıma bela oldun diye. İnsanların günlük yaşantısını bozmaya başladı PKK’nın yeni stratejisi. Eskiden kırsalda bir takım şeyler olurdu ama sen geldin şehre ve buralarda bomba patlatıyorsun, kantonlaşma filan benim başıma bela oldun dedi. Bunun esareti altında Kürtler yaşamak istemez. Bununda doğrudan bir tesiri olduğunu düşünüyorum ben. HDP’liler özgür bir seçim olmadı filan diyorlar bu kadar sükunet içinde geçen bir seçim olmamıştır. Baskı ve şiddet olmayınca değişti her şey tabi. Biz Doğu ve Güneydoğu'da tekrar birinci parti haline geldik.
Süreç kamu düzeni saplandıktan sonra devam edecek ama mutlaka kuralları yeni baştan yazılacak. Sürecin yeni kodları ne olacak?
Burada nasıl PKK sürece ihanet ettiyse silahla ben amacıma ulaşırım gibi bir yanılgı ile demokratik çözüme nasıl isyan edip silahla bir yere varmak için bütün bunları yaptıysa HDP’de bence sürece ihanet etti. Barajı geçmek için geçen sefer statüko bloğu ve çözüm düşmanı paralel yapıyla işbirliği yaptı. Süreci açık şekilde bozan, ihanet eden bu anlayışla, bu aktörlerle yürünmesi mümkün değil. Biz HDP yönetimi ile genel yapısı teşkilatları ve oy veren kitleyi de birbirinden ayırıyoruz. HDP’nin de içinde bu durumdan rahatsız olan insanlar var. Kandil’in esareti altına girdiniz. Çıkacaksın devlet katil diyeceksin. İnsanlar gidecek birbirinin dükkanını basacak bu toplumsal ayrışma örgütünün planının bir parçasıydı ve HDP bunun esareti altına girdi. Önce süreci bozdular sonra da Kandil’in bu yaklaşımları ile başka bir yola girdiler. Tam bir hayal kırıklığı oluşturdular.
HDP denklem dışı diyorsunuz peki İmralı hala denklemin içinde mi?
Bizim şu anda konsantrasyonumuz PKK’nın bu hamlelerini boşa çıkartmak. Özerklik ilanı çöktü, devrimci halk savaşı çöktü, kurtarılmış bölgeler çöktü, büyük gruplarla saldırı eylemleri çöktü. Bunların çökertilmesi ve geriletilmesi terörle mücadelede mesafe alınması çok büyü önem taşıyor. Şimdi eş zamanlı olarak bizim diğer reformlarımız, hizmetlerimiz, yatırımlarımız çalışmalarımız devam ediyor. Ama onun ötesinde belli şartların oluşması lazım. PKK’nın Türkiye'yi terk etmesi, tam anlamıyla eylemsizlik ve bütün bu illegal şeylere son vermesi lazım. Ondan sonra diğer meseleler konuşulabilir. Devletin ilgili kurumlarının İmralı ile görüşmesi vesaire bu daha önceki hükümetler döneminde de olan bir şeydir. Çözüm süreci bağlamında bir noktaya gelebilmemiz için bu bahsettiğim şartların olgunlaşması gerekir. Bu süreçte çok kötülük yaptılar ve Öcalan’ı da diri diri oraya gömdüler. O kısmı bizi şu an ilgilendirmiyor kendi yol haritamız ve yapacaklarımız bizi ilgilendiriyor.
Paralel yapı ile ilgili bugün İzmir’de bir operasyon düzenlendi. İzmir’deki askeri casusluk davasını o soruşturmayı yürüten isimlere yönelik bir operasyon.
Bu operasyonun mahiyetini bilmiyorum ama o dönemde bununla ilgili eleştiriler getirmiştik. Bu devletin istihbarat teşkilatına, milli ordusuna, seçilmiş hükümetine kumpas kuran yapı gibi eleştirim de olmuştu benim. Bunlar ancak belli bir amaçla başka bir ülkeye hizmet etmek için böyle bir şey olabilir. Siz bir casusluk faaliyetinin parçasısınız demektir. Bu paralel yapı böyle bir ihanet şebekesi. Türkiye teröristlere yardım eden bir ülkedir, otoriterleşme var, eksen kayması var gibi bazı oluşturulmaya çalışılan algılar var bir kaç senedir. Bütün bunlar “one munite”den sonra bir takım lobiler harekete geçti. Türkiye'nin büyümesinden rahatsız olan bir takım odaklar var ve bu paralel yapı bir konsorsiyum oluşturdu ve bir algı operasyonu yürütüyor. Bu Türkiye düşmanlığıdır sadece. Deniz kuvvetlerini çökertmeye çalıştılar. Yüzlerce kişi bir komutanlıkta casus olabilir mi? O zaman toplumun vicdanı burada sızlıyor. Doğru bir şey yapılıyor gibi görünerek başka bir birilerinin önünü açmaya çalışıyorsunuz. Biz o dönemde de eleştirdik sanıyorum bu kapsamda bir takım operasyonlar.
Paralel yapı tartışması basın özgürlüğü açısından da tartışmalı bir düzlemde gidiyor. Yönetimine el konulan bazı medya grupları var. Bunun yanında Nokta dergisinin son sayısı daha basılmadan toplatıldı.
Kutuplaşma vesaire deniliyor burada. AK Parti 1 Kasım’da büyük bir zafer kazandı ama başı önünde tevazu içinde geri kalan yüzde 51’i anlamaya çalışıyor. Ama birileri beyninizi alın oy kullanmaya giderken diyor. Pazartesi günü Türkiye iç savaşın başlama tarihidir diyor. Bunlar sürekli millette hakaret eden, milleti tahrike edelim, iç savaş çıkartalım diyorlar. Bu fikir özgürlüğü, yayıncılık faaliyeti değil. Nokta’nın yaptığı da yenilir yutulur bir şey değil. Demokrasiye uyan bir şey midir iç savaş tahriki vesairesi. Medya demokrasinin önemli bir parçasıdır ama taşıdığı muhteva ile önemli bir parçasıdır. Sen demokrasiye mi hizmet ediyorsun, darbeye mi, iç savaş çığırtkanlığı mı yapıyorsun? Amerika’dan batıdan açıklamalar geliyor bir takım. Amerika’da ulusal güvenlik dendiği anda akan sular durur. Türkiye'de çarşaf çarşaf yayınlanmayan bir şey kalmadı. Hükümete sayın cumhurbaşkanımızı, sayın başbakanımıza denmedik hangi cümle kaldı mesela? Yani kimsenin susturulduğu filan yok. Bunun adı da basın özgürlüğü filan değil basın ahlakı ile basın özgürlüğü birlikte gider. Sizin bir takım sorumluluklarınız hassasiyetleriniz olur. Terör meselesinde bir hassasiyetiniz olur, ülkenizin genel gidişatı ile ilgili milletinizin geleceği ile ilgili takım hassasiyetleriniz olur. Ama bunların öyle bir hasiyeti de yok. Bu mesele biraz önce bahsettiğim algı operasyonlarının bir parçası olan bir konudur. Birçok şirketlerin olduğu bir gruba kayyum atandı. Bunu hükümet yapmıyor. Kayyumda hakimin emrinde faaliyet gösteriyor hükümetin emrinde değil. Bunları da birbirine karıştırmamak lazım. Bir şeyin içine medya girdiği zaman dokunulmazlık kazanmıyor. İster hakim ol suç işleyen ister savcı ol ister medya mensubu ol. Sen herkese söveceksin, hakaret edeceksin, suç işleyeceksin, hükümetleri devirmeye çalışacaksın o dönemde Türkiye'nin en büyük şirketlerine eş koymaya çalışacaksın şimdi de bağırıp çağıracaksın.
Geçtiğimiz dönemlerde bir anayasa komisyonu kurulmuştu eşit katılımla ve dört siyasi partinin tam uzlaşısı aranmıştır. Yeniden böyle bir yöntem mi göreceğiz yoksa 1-2-3 parti bir araya gelip bir anayasa mı çıkaracaklar?
Yeni bir anayasa sadece bizim bir tahayyülümüz olmasının ötesinde Türkiye'nin ihtiyacıdır. Daha büyük hedeflere ulaşabilmesi için Türkiye'nin yapısal bir dönüşüm gerçekleştirmesi gerekiyor. Önümüzdeki aylarda AB ile sürecimiz hızlanacak. Burada da anayasal değişiklikle reformlar çok büyük önem taşıyor. Topyekün değiştirebilmek için bizim sayımız yetmiyor. Diğer partilerle arayış içine girmek bir uzlaşı zemini oluşturabilmek için her türlü çabayı sarf edeceğiz. Geçen sefer nasıl olmazı göstermek için bir takım şeyler oldu. Bu sefer birlikte bir şey yapalım, becerelim. Bu seçim sonuçlarının en önemli şeyi; anlaşamadınız, görüşemediniz... Vatandaş buna tepki gösterdi. Artık 1 Kasım’dan alınacak ders artık partilerin bir araya gelmeleri. Cumhuriyet Halk Partisi ile bir çok konuda farklı görüyoruz ama oturduk konuştuk. Oyunu artıran iki parti olduk. Her şeye olumsuz bakan görüşmekten kaçan partiler kaybetti. Yeni anayasayı da görüşmek için bir fırsat bilelim. Burada önemli olan bütün siyaset kurumunun bir noktaya gelebilmesidir. Gelemezse kiminle gelinebiliyorsa bunu yapmamız lazım. Cumhuriyet Halk Partisi ile o görüşmelerimiz buna bir kapı açabilir belki. Bir uzlaşı kültürü oluştu bu belki bir fırsata dönüştürülebilir. Hep birlikte bütün Türkiye'nin anayasasını yapacağız. Biz bu arayışın içinde olacağız. Başkanlık sistemi de bunun bir parçası olan konu. Bizim temel felsefemizin içinde olan bir konu. Bu sistem Türkiye'ye dar geliyor. Yeni anayasa ne kadar Türkiye'nin büyümesi için öneliyse başkanlıkta böyle.
Uzlaşamamanın gerekçesi olarak gösterilmişti muhalefet partileri açısından yine ısrarcı olacak mı AK Parti?
Burada bunun çerçevesi önemli. Başkanlı diyince farklı modeller var. Türkiye’ye özgü, Türkiye'nin şartlarını dinamiklerini gözeten bir şekilde bir noktada uzlaşılabilir diye düşünüyorum ben. Bu da bizim vazgeçmeyeceğimiz konulardan birisi.
Artık 4 partili bir Meclis var. Geri kalan partilere baktığımızda çok etkili olmadıklarını görüyoruz. Baraj çok anlamlı olmuyor sanki bundan sonra.
Sadece baraj değil seçim sistemini tamamen ele almak lazım. Dar bölge sistemini daraltılmış bölge sistemini önerdik baraj filan kalmasın dedik. Kabul görmedi. Son dönemde de sayın başbakanımız dile getirdi biraz daha aşağı çekilebilir gibi. Siyasi partiler kanunu, seçim sistemi, idari sistem bütün bunları masaya yatırmamız lazım. (NTV)