Ersönmez Yarbay'dan Çarpıcı Açıklamalar
TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu üyesi Ersönmez Yarbay, Akit’e çarpıcı açıklamalarda bulundu. Güldal Mumcu’nun kitabında, eşinin katili diye cezaevine konulan şahıslara değinmemesini anlamlı bulan Yarbay, dönemin TBMM Başkanı’nın, hazırladıkları raporu görmezden geldiğini vurguladı.
24 Ocak 1993’teki Uğur Mumcu suikastı, eşi CHP Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’nun yazdığı kitap vesilesiyle yeniden gündemde.
Yeni Akit, 1997’de TBMM bünyesinde oluşturulan Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu üyesi ve AK Parti eski Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’la konuştu. Bayan Mumcu’nun kitabında, eşinin katili diye cezaevine konulan şahıslara değinmemesine dikkat çeken Yarbay, dönemin TBMM Başkanı’nın hazırladıkları komisyon raporunu görmezden gelmesinden yakındı. Mumcu cinayeti konusunda kafaların bulandırıldığını ve gerçek faillerin yakalanmadığını kaydeden Yarbay, 91 ile 95 arasındaki olayların, bir bütün olarak yeniden araştırılması gerektiğini vurguladı.
Güldal Mumcu’nun kitabını okudunuz. Cinayetten 20 yıl sonra kaleme alınan kitapta sizi şaşırtan bilgiler var mı?
Güldal Hanım, bizim komisyondan sonraki olaylardan da bahsetmiş. Orası bizim için yeni olan bölümdür. Ama geri kalanı, komisyonumuza verdiği bilgilerle aşağı yukarı aynı. Yani öyle sürpriz bir şey yok.
Sizin için yeni olan bölümde dikkat çekici ayrıntılar var mı?
Dikkat çekici ayrıntı yok da, sadece bu Uğur Mumcu davasından yargılananlar ve mahkum olanlarla ilgili biraz az bilgi vermiş.
Nasıl az bilgi vermiş?
Zannediyorum o konuyu çok önemsememiş. Esas konu o.
Güldal Hanım, bu önemli hususu es geçmiş ama komisyonunuzun bir diğer üyesi Fethullah Erbaş, gazetemize yaptığı açıklamada, o dönem polisin belgeleri tahrif ederek, cinayeti ellerindeki hırsızlara yüklediğini söyledi. Buna ne diyorsunuz?
O bilgi daha önce da vardı. Ama kamuoyunda pek yankı yapmadı.
Güldal Mumcu, suikastı ilk araştıran DGM Savcısı Ülkü Coşkun’un görevini yerine getirmediğini ifade ediyor. Sizin de hazırladığınız raporda, dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve Ülkü Coşkun, soruşturmayı savsaklamakla suçlanıyor.
97’de bu raporu Meclis’e sunduk ama bugüne kadar bir işlem yapılmadı.
Sebebi ne olabilir? Raporu hazırlayıp vermişsiniz.
Meclis başkanları bu işi takip etmiyor. Bizim komisyonumuzun görevi nihayetinde 4 ay içinde bitiyor. Bu süre içinde o raporu Meclis başkanına sunuyorsunuz.
Bunu o dönemki Meclis Başkanı’nın raporu tam olarak önemsemediği şeklinde okuyoruz.
Tabii takip etmeleri gerekiyor. Görevi bitip dağılan komisyon, bir konuda suç duyurusunda bulunuyor. Onu kim takip edecek? Meclis başkanlarının takip etmesi gerekiyor. Komisyonun talepleri Meclis başkanı tarafından takip edilmedi.
Bir de Yeşil olayı var. Güldal Mumcu kitapta, ‘Yeşil cinayetten sonra evime ziyarete geldi’ diyor.
Devlette yeşil, kara diye lakaplar olmaz. Adamın gerçek ismi olur. Mahmut Yıldırım… Şimdi bazı faili meçhul olaylarda, ne varsa bir kişinin üzerine fatura edilir. Ne kadar faili meçhul varsa mesela Yeşil… Ne kadar faili meçhul varsa mesela Çatlı… Böyle birkaç isim bulunur ve ne kadar açık dosya varsa bunlara fatura edilir.
Yeşil ismi o zaman gündeme gelmiş miydi?
Yeşil her zaman gündemdeydi.
Sizin komisyonunuza bilgi olarak geldi mi?
Yeşil de faillerden olabilir diye vardı. Neden olabilir? Çünkü devlet bu tür insanları kullanıyor. Mesela Yeşil eve geldi, ziyaret etti. Bu, olayın Yeşil tarafından işlendiğini göstermez ama Yeşil’in bir şeyler bildiğini gösterir. Keşke Güldal Hanım, o sırada haber vermiş olsaydı.
Araştırma yaparken dikkatinizi çeken hususlar oldu mu?
Hiçbir şey olmadı. Çünkü doğru yol üzerinde değildik.
Neden?
Uğur Mumcu’nun failleri evraklar arasında kaybolmuştur.
Ne demek bu?
Şimdi cinayet işleniyor. Cinayet işlendikten sonra her kafadan bir ses çıkıyor. Bu sesler arasında hükümet de zayıf bir hükümet. Koalisyon hükümetlerinde iktidar kanatları birbirine karşı kullanılır. Birisi yahu şuraya gidelim derken, öbürü bu tarafa değil, o tarafa gidelim der.
Asıl katillerin tam olarak kim olduğu…
Evraklar arasında kaybolmuştur.
Farklı kişiler yaptı diye evraklar mı tanzim ediliyor?
Bir sürü evrak var. Bunlar içerisinde kaybolmuştur. 2002 yılında Hablemitoğlu cinayeti işlendi. O cinayet işlendiği zaman dedim ki; bu cinayet eğer istihbarat örgütleri tarafından işlenmediyse faili bulunur. Nitekim AK Parti hükümeti döneminde sadece o cinayetin faili bulunamadı.
O zaman istihbarat parmağı mı var Hablemitoğlu cinayetinde?
Evet yani Güldal Mumcu’nun kitabını baştan sona okuduğunuz zaman işte Uğur Mumcu Genelkurmay’la görüşüyor, MİT’le görüşüyor, savcılarla görüşüyor, İsrail elçiliğiyle görüşüyor. Bütün bu görüştüğü yerler istihbarat örgütlerinin cirit attığı yerlerdir. Dolayısıyla böyle bir karmaşık… Sonra 93’te yalnız Mumcu öldürülmemiş. Özal var, rapor o şekilde çıkarsa. Eşref Bitlis var, Sivas var, Başbağlar var. Dolayısıyla bu olaylar o tarihte birbirinden bağımsız gibi gözükse de, şimdi bugün baktığımız zaman o olayların birbirleriyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. Nedir olay? Vatandaşı kutuplaştırma.
Komisyon olarak devletin ilgili birimlerinden gerekli yardımı aldınız mı?
Yargı gelmedi. İşte savcılar, hakimler gelmedi. Askeri kanat da gelmedi.
MİT, Emniyet geldi mi?
Geldiler. Sadece askeri kanat, yargı gelmedi.
Mumcu cinayeti için bir çağrınız var mı?
Mumcu cinayeti konusunda kafalar o kadar bulandırıldı ki, gerçek failleri bulsak, gelsek bile kamuoyu bunlar mı diye tereddüt eder. İnsanların güveni kalmadı. Devlet nezdinde Mumcu dosyası kapanmıştır. Şu anda onun failleri cezaevinde yatıyor. Mumcu cinayeti resmiyette faili meçhul değildir. Ama o yargılanıp ceza alan failler, kamuoyunu tatmin etmemiştir. Kamuoyu demiştir ki; bunlar onlar değil. Dolayısıyla 91 ile 95 arasındaki olaylar bir bütün olarak yeniden araştırılmalıdır.
Anarşi dönemlerinde hep o var
Mumcu öldürüldüğünde iktidarda Süleyman Demirel vardı. Siyasi iktidar cinayetin çözülmesi noktasında görevini yerine getirdi mi?
Demirel hiçbir zaman görevini yerine getirmemiştir ki o dönem getirsin. Yani bütün anarşi dönemleri Demirel’in dönemidir. İşte 75-80 arasında yine Demirel iktidardadır, binlerce genç ölmüştür. Ondan sonra 91-95 arası Demirel ve partisi iktidardadır, yine 3 bine yakın faili meçhul cinayet işlenmiştir. Demirel’in genel yapısında bu tür olayları, böyle belalı olaylara hiç müdahil olmama tavrı var.
Demirel görevini yerine getirmeyip ihmalkar mı davrandı?
Yani o tür olaylardan korkuyor. Nedense üzerine gitmiyor. O işleri çok karmaşık buluyor. Risk almıyor.
Perde arkasını araştırmaya yanaşmıyor mu?
Evet. Bu tür anarşik olaylar hep onun döneminde artmıştır.
Demirel, “Özal’ın öldürüldüğüne inanmıyorum, bunların hepsi safsatadır” diye bir çıkışta da bulundu. Bu tartışmalı çıkışı nasıl yorumluyorsunuz?
Demirel, o sırada başbakandı. Şimdi bir başbakanın döneminde bir cumhurbaşkanının suikasta maruz kalması, öldürülmüş olması Demirel’in eksikliğidir. Çünkü başbakanlar aynı zamanda cumhurbaşkanının sağlığı ve güvenliğiyle de çok yakından ilgilenmek durumundadır. Bu suikastsa Demirel orada da görevini yapmamıştır. (Kaynak: Yeni Akit)