ABD'nin kırılgan fay hattı: Irkçı bölünme
ABD'nin Virginia eyaletinde haftasonu meydana gelen ırkçı şiddetin ardından, ülkedeki gerilim arttı. Silahlı grupların sokaklara döküldüğü ülkede yaşananlar ise son dönemde artan yabancı düşmanlığının ve İslamofobia'nın bir sonucu. ABD Başkanı Donald Trump'ın sessiz kalmakla suçlandığı olayların ardından ülke yeniden siyahiler ile beyazların karşıtlığı ile karşı karşıya geldi.
Batılı ülkelerdeki ırkçılık, İslamofobia ve yabancı düşmanlığı her geçen gün daha da artmaya başladı. Özellikle 2000’li yıllarda aşırı sağın yükselişe geçmesi, popülizmin ve milliyetçiliğin artması ile birlikte uluslararası toplumda yeni bir kırılma yaşandı. Dünyada artan çatışmalara, şiddet olaylarına, siyasi ve iktisadi krizlere paralel şekilde artmaya başlayan kırılganlıklar, bir çok ülkedeki toplumsal düzeni de tehdit etmeye başladı. Bunun en görünür hali ise Avrupa ülkelerinde ve ABD’de artan yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve göçmen karşıtlığı oldu.
Batılı ülkelerin son dönemde karşı karşıya kaldığı krizler, demokratik kurumları, sosyal yapıyı ve refah düzenini olumsuz etkiledi. Özellikle 2008 Euro krizi, göç ve mülteci akımının artan etkisi, Avrupa toplumundaki farklılıkların derinleşmesi, kimliksel ve dini farklılıkların çatışma aracına dönüşmesi bu olumsuz etkileri görünür hale getirdi.
Aşırı sağcı gruplar belirleyici konuma yükseldi
Bunun Batının siyaset kültürü üzerindeki en büyük etkisi ise radikal görüşlü aşırı sağ partilerin güçlenmesi oldu. Avrupa ve ABD’nin siyasal tarihinde uzun yıllardan bu yana yer alsalar da etkileri zayıf olan aşırı sağcı, milliyetçi partiler veya figürler, son dönemde belirleyici konuma yükselmeye başladı.
Belçika, Fransa, Almanya, Macaristan, Polonya, Hollanda ve ABD’de siyasal alanı etkileyen bu partiler, artan etkileri ile birlikte toplumsal alanı da dönüştürüyor. Bunun en net fotoğrafı ise Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalan ve yüzde 34’e yakın oy alan Le Pen’in ve ABD’de seçimleri kazanan ABD Başkanı Donald Trump’ın toplumsal etkisi, Hollanda siyasetinde belirleyici bir isim olmaya başlayan Wilders ve Almanya’da yükselişe geçen aşırı sağcı parti AfD’nin etkileri üzerinden görülebiliyor.
Obama'dan Trump'a: ABD'nin artan kırılganlığı
ABD’nin toplumsal ve siyasal alanındaki son 10 yıllık değişimi ülkenin geldiği noktayı da gösteriyor. 1960’lı yıllara kadar siyahilerin ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü ve beyazların daha fazla siyasal ve sosyal haklara sahip olduğu ülke, 2008 yılında siyahi bir
ismi Barack Obama’yı Başkan seçerek uluslararası topluma ülkedeki değişimi gösterme imkânı buldu. Siyasi tarihinde ırk ayrımının olduğu, uzun yıllar boyunca siyahilerin dışlandığı ABD, Obama’nın seçimi ile son 50 yılda geçirdikleri dönüşümü de büyük bir başarı olarak sunmaya başladı. Ancak aynı toplumsal yapı, Obama’nın 8 yıllık başkanlık sürecinin ardından geçirdiği siyasal dönüşümü yıkma pahasına kullandığı söylemlerde beyazların üstünlüğünü vurgulayan, ayrımcı bir dil kullanan ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren bir ismi –Donald Trump’ı- Başkan olarak seçti.
Trump taraftarlarının ideolojisi
2016 Başkanlık seçimlerine giden süreçte hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar farklı aday adayları ile sahneye çıktığında, en güçlü başkan adayı Hillary Clinton’dı. Ancak kullandığı popülist söylemlerle birçok kesimi etkileyen Donald Trump’ın önlenemez yükselişi, beraberinde büyük bir değişim getirdi. ABD basını ve diğer birçok aktörün muhalefetine ve hatta Cumhuriyetçi Parti içerisindeki muhalefete rağmen Trump, Beyaz Saray’ın merdivenlerinden çıkmaya başladığında arkasında yükselen büyük bir kırılmada bıraktı. Göreve başladığı Ocak ayından bu yana içeride büyük sorunlarla karşılaşan ve yönetimi içerisinde büyük bölünmeler yaşayan Trump’a olan toplumsal destekte ise gözle görülür bir azalma yaşanmadı.
Irkçı gruplar silahlarla meydanlara indi
ABD kamuoyu Rusya’nın seçimlere müdahale ettiği iddiasıyla başlatılan soruşturmaya kilitlenirken, toplumsal tabandaki devinim, ABD’yi yeni sayılan ancak tarihsel olarak yabancısı olmadığı bir kriz ile karşı karşıya getirdi. Irkçı grupların Cumartesi günü Virginia’da silahlarla sokaklara çıkması ABD’deki toplumsal gerilimi artırdı.
Trump'ın beyazların üstünlüğüne inanan ekibi
Bu durum ABD kamuoyunda ve siyasetinde gerilimi artırdı. ABD medyası, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler ABD Başkanı Donald Trump’ı yaşanan olaylara karşı sessiz kalmakla suçlarken, Trump, şiddet olaylarına neden olan tüm gruplarını kınadığını iddia etti. Ancak, Trump’ın olaylara verdiği tepki ülkede yeterli bulunamadı. Bundaki en önemli etkenlerden biri ise Trump’a en yakın isimlerden olan Stephen Bannon, Stephen Miller ve Sebastian Gorka’nın beyazların üstünlüğünü savunan aşırı ırkçı fikirlere sahip olması oldu. Trump’a danışmanlık yapan bu isimlerin Beyaz Saray içerisindeki etkileri de göz önüne alındığında, ABD kamuoyunda ırkçılığın yükselişinin içeriden de destek aldığı iddiaları tartışılmaya başlandı.
Trump’ın ekibinde yer alan bu isimlerin yanı sıra Trump’ın kullandığı söylemler de içerideki ayrışma üzerinde büyük bir etkiye sahip. Kampanya sürecinden bu yana yabancıları hedef alan söylemler kullanan, ülkedeki camilere yönelik saldırılara sessiz kalan, göçmen ve mülteci karşıtı uygulamaları devreye sokan ve Meksika sınırına duvar örme planını uzun bir süre gündemde tutan Trump’ın siyahileri de ayrıştıran bir söylem kullanması ABD içerisindeki kutuplaşmayı derinleştirdi. (Ajanslar)