‘Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü konusunda iklim korkutucu’
Sınır Tanımayan Gazeteciler Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 157’nci sırada yer alan Türkiye, yalnız basın özgürlüğü açısından değil ifade özgürlüğü açısından da her geçen gün daha da tartışmalı hale geliyor
Sınır Tanımayan Gazeteciler Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 157’nci sırada yer alan Türkiye, yalnız basın özgürlüğü açısından değil ifade özgürlüğü açısından da her geçen gün daha da tartışmalı hale geliyor.
Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi’nden Profesör Yaman Akdeniz’e göre, Müjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında yargı süreçlerinin işletilmesi toplumun tüm kesimlerine gözdağı niteliği taşıyor.
“Uluslararası raporlar yargının baskı altında olduğunu söylüyor, korkutucu bir iklim var”
Profesör Akdeniz, yargının çeşitli şikayetler için çifte standart olarak kabul edilebilecek kadar farklı yaklaşımlar gösterdiğine dikkat çekerken bu durumun uluslararası kurumlarda yargı kurumunun en azından ‘baskı altında’ bulunduğu izlenimi doğurduğunun altını çiziyor.
Özellikle insan hakları alanında çalışan hukukçu, “Yeni Akit’in dünkü manşeti, ‘Pezevenk Müjdat’a soruşturma açıldı’ gibi bir şeydi. Bu bir saldırıydı. Bunları veya Büyükada olayında sivil toplumcu arkadaşlar devlete yakın gazeteler tarafından hedef gösterildiğinde şikayet ettiğimiz zaman savcılar hep ‘ifade özgürlüğü’ dediler.
Daha hafif bir söylem için Cumhurbaşkanı ya da başkaları şikayet ettiği zaman ise hemen soruşturma açılıyor. Hemen ceza davasına dönüştürülüyor ağır yargılamalar yapılıyor. Venedik Komisyonu’nun çeşitli raporları var.
Avrupa İnsan Hakları Komiseri’nin raporları var. Buralarda Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı en azından baskı altında olduğu söyleniyor. Bütün bunlar beraber değerlendirildiğinde basın ve ifade özgürlüğünün baskı altında olduğu korkutucu bir iklim ortaya çıkıyor” dedi
“Cumhurbaşkanı’na hakaretten 60 bin kişi soruşturulmuş, bu korkutucu ve dondurucu bir etki yaratıyor”
Son iki yılda 60 bin kişinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten soruşturulduğunu, 600 binden fazla kişinin terör örgütüne üyelik ve yöneticilikten yargılandığını belirten Prof. Akdeniz, çok sayıda gazetecinin tutuklu olmasına rağmen iktidarın dünyaya Türkiye’de tutuklu gazeteci olmadığı yönünde bilgi aktarımında bulunduğuna dikkat çekiyor:
“Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili sorunları sadece 2018 yılıyla sınırlı değil, zaten çok uzun bir tarihçesi var. Türkiye zaten farklı farklı sansür dönemlerinden geçmiş. En son dönem ve en korkutucu dönem de 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten son iki yılda 60 bin kişi soruşturulmuş. 600 binden fazla kişi terör örgütü üyeliği ve yöneticiliğinden yargılanıyor. Bu rakamlar çok yüksek. İnanılmaz sayıda kişi Türkiye’de soruşturma ve ceza davalarıyla karşı karşıya. Bu da tabii gazeteciler üzerinde ürkütücü, dondurucu, korkutucu etki yaratıyor. Türkiye’nin yaklaşımı şöyle; Cemal Kaşıkçı gazeteci, Fatih Portakal gazeteci değil. Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı BBC’de ‘Türkiye’de tutuklu gazeteci yok, tutuklu olanlar gazeteci değil’ dedi. Bu kabul edilebilir değil. (VOA)