Erdoğan: Putin'le S-500 görüşmelerimiz de oldu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sırbistan dönüşü uçakta, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ukrayna ve Sırbistan gezisi dönüşü uçakta açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya'dan S-400 alımıyla ilgili herhangi bir sıkıntı olmadığını belirtti.
Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde:
S-400'lerin ortak üretimi ve Rusya'da buna karşı bir direnç var mı?
S-400'lerle alakalı herhangi bir sıkıntı yok. Birinci pakette ortak üretimimiz olmayacak. Ama ikinci paketten itibaren artık ortak üretimin adımlarını inşallah atacağız. Sayın Putin'le görüşmelerimizde işi S-400'lerle bitirmeyi düşünmüyoruz. S-500'lerle ilgili de görüşmelerimiz oldu.
YPG heyeti Moskova'da ağırlandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İçeriğini tam bilmiyoruz. Sadece ağırlandığını duyduk. YPG şu anda Amerika ile ortak çalışmanın içerisinde Suriye'de. Nedir gerekçesi? Bunun bilgisini istihbarattan alırız.
Sırbistan seyahatiniz bazı Avrupa ülkelerinde tuhaf karşılandı.
Bazı AB üyesi ülkeler buraları arka bahçeleri olarak gördükleri için biliyorum ki rahatsızlıklar olacaklardır. Ama onlar istedikleri kadar rahatsız olsunlar. Biz, birilerinden izin alarak bu ziyaretleri yapacak değiliz.
ABD ile vize konusunda bir gelişme, ABD'nin tavrında bir yumuşama, yeni öneri söz konusu mu? Tutuklunun avukatı ile görüşmesi bir adım olabilir mi?
Sayın dışişleri bakanı (ABD Dışişleri Bakanı RexTillerson), Dışişleri Bakanı'mıza (Mevlüt Çavuşoğlu) "Komisyon oluşturalım" demiş. Onun için bu komisyonun nasıl olacağına ilişkin metni bizim tarafa ileteceklerdi. Bana gelen bilgilere göre 10 Ekim'e kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılmış herhangi bir görüşme müracaatı yoktur. Ne aile ne de avukatları tarafından, bunu özellikle bilmenizi istiyorum. Böyle bir şey olursa zaten tavrımız bellidir. Ailesi de avukatı da elbette görüşebilir. Bu konularda savcılarımız olumlu düşünüyor. Adalet Bakanı'mız (Bekir Bozdağ) olumlu bakıyor. (Bakan Çavuşoğlu: "Bugün kendisi (M. Topuz) ‘Avukatımla görüşmek istiyorum' diye savcılığa başvurmuş, cuma günü de görüşme olacakmış.")
'KRİZİN SEBEBİ BÜYÜKELÇİ'
ABD ile vize meselesinin çözümü için komisyon kurulduktan sonra "Artık yavaş yavaş kriz aşılacak" diyebilir miyiz?
Krizle ilgili olarak sayın başkan veya Dışişleri Bakanı Tillerson'ın bu konuda yapması gereken şey komisyonun kurulması veya kurulmaması değil ki. Bir defa krizin sebebi büyükelçidir (ABD'nin Ankara Büyük Elçisi John Bass). Bir ülkenin Türkiye gibi bir ülkede büyükelçisi olacak, bu büyükelçi iki ülke arasında bir krize neden olacak ve bu krizi bir büyükelçi yönetecek. Böyle bir şey, bakanın kendi durumunu da zayıflatır. Hele hele başkana da saygısızlık olur. Biz niye hemen mütekabiliyet kuralını işlettik? Burası Türkiye. Kabile devleti değiliz. "Bizim büyükelçiliklerimizde, konsolosluklarımızda çalışan Türk personeli gözaltına almak, tutuklamak böyle bir şeyin olmaması lazım. Bunlar aramızdaki sözleşmelerde yer almalı…" tarzında bir yaklaşım olamaz. Biri suç işlemişse, pekâlâ soruşturmaya da maruz kalır, gözaltına da alınır.
'BENİM VATANDAŞIMI TUTUKLADILAR, KORUMALARIMA TUTUKLAMA KARARI ÇIKARDILAR'
Gözaltının misilleme olduğunu, bir başka deyişle hukuki olmadığını iddia edenler var.
Türkiye bir hukuk devletidir, misilleme olamaz. Ama onların neler yaptıklarını da biliyoruz. Örneğin benim vatandaşım (işadamı Rıza Sarraf) eşiyle beraber kapılarına gitmiş, gözaltına almışlardır. 2 yıl oldu neredeyse, daha mahkemeye çıkarmadılar. Kefalet; onu da kabul etmiyorlar. Arkadan Halkbank Genel Müdür Muavini 6 kere ABD'ye giriyor, çıkıyor; 6'ncı veya 7'nci girişinde kalkıyor gözaltına alıyor, sonra da tutukluyorlar. Benim 13 korumamla ilgili gözaltı, tutuklama kararı çıkarıyorlar. Öbür taraftan, terör örgütünün bana saldıran bir iki elemanını göstermelik olarak alıyorlar ama, o saldırganlara karşı çıkmış vatansever vatan evlatlarından 2 kişiyi de tutup içeri alacaklar. O 2 evladımız hâlâ içeride, o PKK'lılar ise bırakılmış durumda. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil.
'BUNLAR DİPLOMAT DEĞİL AJAN'
Konsolosluklarının içerisinde FETÖ faili ajanlar bulunuyor. Bunlar diplomat değil, bunlar ajan. Benzer ajanlar şu anda Amerika'da da var. O ajanlar da kongre ile çok sıkı ilişki içinde. Bütün bunlar bir gerçek olarak ortada. Zaten FETÖ'nün baş ajanı Pennsylvania'da. Sene 1999, oraya yerleşti. 400 dönümlük arazi üzerinden oradan dünyadaki 170 devleti bu adam yönetiyor. Size 85 koli getiriliyor, teslim ediliyor. Ondan sonra arkadan mahkeme kararları gönderilmeye başlanıyor. Bütün bunlara rağmen ABD'nin bu işlerde seyirci kalmaya devam etmesi, kusura bakmasınlar, stratejik müttefiklikle bağdaşan bir tavır olarak değerlendirilemez. Ayrıca şu anda Suriye'de yaşadıklarımız da ortada. Orada bir terör örgütünü yanlarına almışlar, onunla bir başka terör örgütü ile savaşma derdindeler. Bunun için bir terör örgütüne, 3 bin 500'ü aşkın TIR silah, zırhlı araç, tank, top hepsini verdiler. "Bu silahların seri numaralarını alıyoruz. İş bitince toplayacağız" diyorlar. İnandırıcı değiller! Nitekim Irak'ta toplayabildiler mi? Hayır. Bu yaptıkları, Kuzey Suriye'deki terör koridorunu güçlendirmekten başka bir şey değildir. (Sputnik/HaberTürk)