Erdoğan: Gazze’yi Ziyaret Etmek İstiyorum
Berlin dönüşünde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Erdoğan, Katar Emiri'nin Gazze'ye ziyaretine değinerek, "Çok olumlu buldum. Ben de Gazze'yi ziyaret etmek istiyorum, böyle bir planım var." dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Almanya gezisi dönüşü uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin birçok konuda sorularını cevapladı. Erdoğan, AB’den Suriye sorununa, seçilme yaşının düşürülmesinden barikat konusuna kadar gündeme ilişkin birçok konuda açıklamalarda bulundu. İşte sorular ve Başbakan’ın cevapları.
Almanya Başbakanı Merkel’le yaptığınız görüşmeden sonra Türk-Alman ilişkilerinin geleceğine ilişkin pozitif izlenim edindik? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Merkel’i daha pozitif gördüm. En azından bölücü terör örgütü ile alakalı olarak vize ve Türk Alman Üniversitesi konusunda gayet pozitif bir görüşme oldu. Üniversite meselesi rektör konusunda bir sıkıntı varsa mutabakatla aşılır. Çünkü parayı onlar verecek, biz yer tahsis edeceğiz İstanbul’da.
Almanya’nın Çin ve Rusya ile iyi ilişkilerinin olduğunu, bunun Suriye ilgili hassasiyetin artırılmasında kullanılabileceği önerinize Merkel’den ne cevap geldi?
Merkel, Rusya ve Çin ile bu konuyu görüştüklerini söyledi. Bu görüşmelerin devam edeceğini, hem kendisinin hem de oralardaki arkadaşlarının ilgililerle Suriye konusundaki temaslarının sürdüğünü beyan etti. Bizim de biliyorsunuz yoğun görüşmelerimiz var Çin ve İran ile. Bakü’deki zirvede Ahmedinejad’la görüşmemiz oldu. Bir hafta önce de yardımcısı ile görüştük.
Beşşar Esed’in şu anki pozisyonunu nasıl görüyorsunuz?
Görünen o ki Esed hayal aleminde yaşıyor. ‘Ben bu işi kotarırım’ diyor. Ama siyasi tarihe baktığımız zaman hiçbir siyasi iktidar halka rağmen kalıcı olamaz. Suriye halkını muhalif cephe olarak değerlendirecek olursak, bu halk hiçbir imkanı gücü olmamasına rağmen 20 aydır direnişini sürdürüyor. Hem de güçlenerek sürdürüyor. Kim daha güçlü hangi ilde diye bakıyorsunuz ki birçok yer muhaliflerin kontrolü altında. Bunu görüyoruz, rejimin elindeki tek imkan helikopter ve uçaklar ve onlarla vuruyor. En son olarak da herhalde ‘füzeleri, kimyasalları kullanırım’ diyor. Ona da insanlığın müsaade etmesi mümkün değil. Biz Almanlarla şunu da konuştuk: ‘Siz de, biz de NATO ülkesiyiz. Buradaki bir sıkıntı aynı zamanda NATO’nun sıkıntısıdır. Buradaki hassasiyeti gündemde tutacak yaklaşımları daha ileri dereceye taşımanız lazım.’
PYD ve ÖSO çatışması söz konusu. Bunun sonuçları ne olur? Suriye’de çıkacak bir etnik Kürt-Sünni-Arap çatışması Türkiye için nasıl sonuçlar doğurur?
Bu durum Irak’taki gibi değil; Suriye farklı noktada. Irak gibi olacağına ihtimal vermiyorum. Biz Türkiye olarak Irak senaryosunu çok iyi biliyoruz ama burada böyle senaryonun oynanmasına müsaade etmeyiz. Bunu Barzani’ye de söyledik. ‘Orada artık farklı gelişmeler olabilir, farklı adımlar atılabilir.’ dedik, bunu bilmesini istedik. Barzani ise böyle bir şey olmadığını, olamayacağını, PYD’nin PKK olmadığını anlatmaya çalıştı bize. Böyle bir şey olması halinde tavrımız Irak gibi olmaz, dedik.
Almanya ve Fransa’daki lider değişimi, Türkiye’ye bakışa olumlu yansımış gibi görünüyor. Türkiye ile AB ilişkileri yeni bir ivme kazandı, denilebilir mi?
Beklentimiz o yönde. Merkel’in ziyaretiyle ilgili Dışişleri Bakanlığı tarafından belirlenmiş bir tarih var: 25 Şubat... Fevkalade bir durum olmazsa Angela Merkel o tarihte Türkiye’yi ziyaret edecek. İki ülke arasında stratejik konsey gibi bir şey oluşturmak istiyoruz. O tarihten sonra gerçekleşecek olan Merkel’in ziyareti ile de bu ilişkileri zirveye taşıyalım istiyoruz. AB konusunda da Merkel’in tavır ve hareketlerini önceki dönemlere oranla çok daha olumlu gördüm. Dikkat edildiyse yaptığımız ortak basın toplantısında, Türkiye ve imtiyazlı ortaklık meselesini üstüne basa basa vurgulamadı, savunmadı, oysa daha önce sıklıkla bu seçeneği vurgulamıştı. Önceki Fransa da yok. Bu anlamda Hollande’ın gelişi de önemli. Hollande’ın tavrını ziyareti sırasında daha net göreceğiz. Hollande bir Sarkozy değil. Mesela biz eski Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve eski Almanya Başbakanı Schröder ile oturup Türkiye hakkında konuşabiliyorduk. Ama Sarkozy’den sonraki süreç kötü geçti. Aynı partiden olmalarına rağmen Sarkozy, Chirac ile aynı olumlu çizgide değildi. Sarkozy ile hiç mesafe alamadı, o yıllar kayıp yıllar oldu resmen. AB de Sarkozy ile beraber çok şey kaybetti.
AB için limit nedir, Türkiye nereye kadar bekleyebilir?
Şu anda AB’ye üye 27 ülkenin yarısından çok daha uygunuz AB müktesebatına. Bize çok farklı engeller çıkarıyorlar. Mesela, AB müktesebatına göre Kıbrıs diye bir ülke yok. Kıbrıs dediğiniz yerin ortasından yeşil hat geçiyor, bu ne demek? BM orada demek. Böyle bir yönetimi sen devlet diye Kıbrıs adıyla AB’ye alıyorsun. Nitekim Schröder, ‘Bu konuda Türklere yapılan şey ahlaksızlıktır.’ diyor, Merkel ‘Güney Kıbrıs’ın alınması hataydı.’ demişti. Dahası 50 yıl bekletiyorsun kapıda. Bu elbette böyle gitmez. Bir noktada artık AB Türkiye’yi kaybeder. Ben boşuna demedim Putin’e. Kamuoyu önünde söyledim, ‘Ne işiniz var AB’de?’ dediğinde ‘Madem öyle Şanghay Beşlisi’ne girelim.’ dedim.
Putin, Türkiye’ye gelmeden, Merkel, Putin ile Suriye konusunu görüşür mü?
Merkel Putin’le Suriye meselesi üzerine görüşebilir. Ben öyle bir izlenim aldım. Havasını öyle gördüm. Bir telefon diplomasisi olabilir diye düşünüyorum ama Suriye konusunda en belirleyici olan Amerika’daki seçimler olacak.
Sizin açıklamalarınızın ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de “Yönetimde çift başlılık diye bir şey yok.” dedi. Nasıl yorumluyorsunuz?
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’le düşüncelerimiz aynı. Doğru söylüyor. Aynı fikirdeyiz. Herhangi bir fikir ayrılığı yok bu konuda. Aynı şeyleri söylemişiz zaten ve söylüyoruz. En ufak ihtilaf yok aramızda.
Gazze’ye gitmek istiyorum
İsrail konusunda Merkel’in bir ricası mı oldu? Filistin meselesine nasıl gelindi?
Evet. İsrail-Türkiye ilişkilerinin daha iyi bir noktaya getirilmesi konusunda Merkel’in bir ricası oldu. Oradan da doğal olarak İsrail-Filistin konusuna gelindi. Bizim 9 şehidimizle ilgili konumuz üstü örtülecek bir konu değildir. İsrail normalleşme istiyorsa her zaman söylediğimiz üç şartımız var. Bunu da Sayın Merkel’e yineledik. ‘Üçte üç olacak’ dedim ve ‘ambargonun kaldırılması şartını boş verseniz de özür ve tazminatta uzlaşılsa’ gibi seçeneklere açık olmadığımızı da gayet net ifade ettim. Biz Filistin’de insanlığın açık hava hapishanesinde tutulmasına razı değiliz. Bizzat gittim gördüm o hali.
Gazze’yi ziyaretle ilgili bir planınız var mı? Katar Emiri’nin gezisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Katar Emiri’nin Gazze’ye girişini çok olumlu buldum. Kendisini arayıp tebrik etmeyi düşündüm. Ben de bir süre sonra Gazze yönetimi ile karşılıklı bir mutabakat içinde olmak şartıyla Gazze’yi ziyaret etmek istiyorum, böyle bir planım da var. Bu konuyu Mahmud Abbas’la konuşuyoruz.
Yerel seçim tarihi, haftaya belli olacak
Yerel seçimlerin öne alınmasında son durum nedir?
Biz bu konudaki görüşlerimizi MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de desteği ile pekiştirmiştik. Ama CHP’nin durumu malum… Bizim kendi içimizde kaçaklar oldu, beklediğimiz sayıyı tutturamadık. Şimdi biz hafta sonu Kızılcahamam’da konuyu tekrar görüşeceğiz. Sonra pazar günü yapacağım sonuç konuşmasında kararımızı açıklayacağım.
Seçilme yaşı 21 olabilir mi?
Bu konuyla ilgili olarak Almanya’dan da çeşitli örnekler verebilirim. Almanya’da bazı eyaletlerde seçme yaşının 16, seçilme yaşının 18 olduğunu öğrendim. AB üyesi 10 ülkede seçme yaşı 18, seçilme yaşı 20. Yine AB üyesi ülkelerin 12 tanesinde ise seçme ve seçilme yaşı 18. Neden seçilme yaşı ile ilgili böyle bir düzenlemeye gidiyoruz? Daha çok insana özgüven gelsin, insan unsuru daha fazla öne çıksın diye. Neden mesela ‘üç çocuk’ diyorum? Amaç insanın ekonomik ve toplumsal yaşama katılması. Ekonominin temel unsuru insandır. Bu yüzden ne kadar çok insanı ne kadar çeşitli süreçlere dahil edebilirseniz o kadar iyi. Bizde de az çocuk hatta tek çocukla yetinme eğilimi başladı. Bu eğilim devam ederse 2037’de bugünkü Almanya gibi oluruz. Genç ve dinamik nüfusun yerini yaşlı nüfusun almasına ve endişelenmemize neden olur.
Yeni anayasada umudum azalıyor
Yeni anayasa için fazla zaman kalmadı, çok kısıtlı bir zaman söz konusu. O çalışma nasıl gidiyor, siz durumu nasıl görüyorsunuz?
Doğrusu benim umudum her geçen gün azalıyor. Buna rağmen bu konuda azimli bir biçimde süreci devam ettirmek gerektiğini düşünüyorum ve arkadaşlarıma hep bunu söylüyorum. Yeni bir anayasa konusundaki tavrımız net. Burada ‘azami müşterek’ sağlayabilmek önemli. Dikkat edin asgari müşterek değil, azami müşterek. İlla dört parti bir araya gelsin diye bir şey de yok. Eğer CHP gelirse CHP ile yaparız, MHP gelirse onunla yaparız. Önemli olan azami müşterek. Yeter ki yamalı bohça olmasın.
BDP milletvekilleriyle ilgili fezleke Meclis’e gelirse gereğini yaparız
Başbakan Erdoğan, resmi temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Moldova Başbakanı Vladimir Filat’la düzenlediği ortak basın toplantısının ardından gündeme ilişkin soruları cevapladı. Bir gazetecinin, “Devlette çift başlılık konusu gündemde. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bugün görüştünüz. Konuyu değerlendirme fırsatı bulabildiniz mi?’’ sorusu üzerine, “Cumhurbaşkanı’mızla aynı şeyleri söylüyoruz. AK Parti iktidarını zora düşürme gayreti içinde olanlar Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı birbirine düşüremezler, boşuna gayret etmeyin.” ifadelerini kullandı. Erdoğan’a, BDP Genel Başkan’ı Selahattin Demirtaş’ın “Parti olarak radikal eylemlere hazırlanıyoruz.” sözleri de soruldu. Erdoğan, “Bunların ne demokrasi, ne özgürlüklerinden nasipleri yok. Radikalleşecek de ne yapacaksın? Atacağın her türlü adımın karşılığını aynı şekilde bulacaksın. TBMM’de ya gelir siyaset yaparsın ya da Kandil’e çıkarsın. Fezleke önümüze geldiğinde, içeriğine bakar gereğini yaparız. İnsani olmayan her tavır neyse aynı şekilde cevap veririz.” karşılığını verdi. Açlık grevlerine de değinen Başbakan, “Açlık grevleri konusunda Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı her türlü tedbiri almıştır. Ölüm orucu ile ilgili olarak da o bitmiştir. Öyle bir şey yok şu anda. Açlık grevini teşvik edenler kuzu kebap partilerinde günlerini tüketmeye devam ediyorlar.” dedi. (Zaman)