Necat Özdemir ile Kürd Forumu Üzerine Söyleşi
Mazlum-Der geçtiğimiz hafta sonu 17-18 Kasım tarihlerinde, Bursa İznik'te iki gün devam eden "II. Kürd Forumu"nu düzenledi. Foruma müzakereci olarak katılan Av. Necat Özdemir ile gözlemleri ve sunumu üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
DİYARBAKIR - Mazlum-Der17-18 Kasım tarihlerinde, Bursa İznik'te "II. Kürd Forumu"nu düzenledi. Foruma akademisyen, siyasetçi, sivil toplum kuruluşları ve medyadan çok sayıda konuşmacı ve izleyiciler katıldı.
Foruma müzakereci olarak katılan Av. Necat Özdemir ile gözlemleri ve sunumu üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte söyleşinin tamamı…
II. Kürd Forumu'ndan bahseder misiniz?
17-18 Kasım tarihlerinde Mazlum-Der ilkini 1992 yılında düzenlediği forumun ikincisini 20 yıl aradan sonra düzenlemekteydi. Forum iki gün, beş oturum şeklinde gerçekleştirildi.
Forum'a çoğunluğu Mazlum-Der şubelerinden olmak üzere, farklı kesim ve çevrelerden de aydın, akademisyen, yazar ve kanaat öncüsü kimseler tebliğci ve müzakereci olarak katıldı.
Tebliğ ve müzakerelerle gerçekleştirilen forumda biz de dar bir vakit içerisinde katılımcılarla düşüncelerimizi paylaştık.
Bu tür forum ve etkinliklerin ne tür faydaları vardır?
Bu tür ortamların en önemli faydası istişare diyebileceğimiz zihin jimnastiği, müzakere fırsatı ve tanışma olsa gerek. Yaşadığımız sorunlara ilişkin kafa yoran, düşünce ve aktivite üreten aydın ve entelektüel olarak bilinen onlarca simayla kanayan yaralarımızdan Kürd meselesini müzakere etmek kuşkusuz çok faydalıdır.
Kürd coğrafyasının farklı noktalarından gelen katılımcıların değerlendirmelerini, analiz ve yaklaşımlarını öğrenmek de önem arz ediyor.
BU TÜR FORUMLAR DAHA ETKİN BİR ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR
Ne tür aksaklıklar gözlemlediniz?
Elbette forum'da önemli aksaklıkların olduğunu söylemek de mümkün. Mesela farklı düşünce ve kesimlerden olan kimseler forumda gereği gibi temsil edilmediğinden maalesef sunum ve müzakereler genellikle aynı minvalde gerçekleşti.
Tebliğci ve müzakerecilerin çoğunluğunun özellikle de Kürdistan özelinde sahada olan, sosyal ve siyasal karşılıkları bulunan kimseler olmayışından ötürü meselenin bir bütün olarak görülmesinde sıkıntılar olduğunu gözlemledim.
Bununla beraber tebliğ ve müzakerelerin geneline yayılan "Kürd meselesini PKK sorununa indirgeme ve bu çerçevede değerlendirmelerde bulunma" hususunda da önemli bir usul yanlışlığı yapıldığı kanaatindeyim.
FORUMDA MÜSLÜMAN BAKIŞI VURGUSU
Forum'da dikkat çekici bir model öneriniz de oldu. Yaptığınız sunum içeriğinden bahseder misiniz?
Çalışma "Kürd Forumu" olduğundan ve de bunu Mazlum-Der "İslami Kesim'in Meseleye Bakışı" düşüncesiyle tertiplediğinden sunumuma iki hususun altını çizmekle başladım. Birincisi; Bu forumun konusu "PKK Sorunu" değil, "Kürd ve Kürdistan Meselesidir". İkincisi; "Biz Meseleye "Sosyalist, liberal, Demokrat, İnsan hakları aktivisti" bir kimsenin bakışıyla değil, "Kur'an-ı ve Sünneti referans alan Müslümanların bakışıyla bakmak için toplanmış bulunmaktayız" dedim.
Bu çerçevede PKK'nin Kürdler'e taalluk eden tüm taleplerinden vazgeçmesi halinde dahi bizim İslami bir sorumluluk olarak adalet prensibi gereği bu hakların takipçisi olacağımızı söyledim.
KÜRD MESELESİ'NİN BİR BÜTÜN OLARAK GÖRÜLMESİ VE TARİHSEL ARKA PLANININ İYİ BİLİNMESİ ŞARTTIR
Maalesef günübirlik diyebileceğimiz kısa vadeli değerlendirmeler mütedeyyin bireylerde bir kısım yanılgılara sebebiyet verebiliyor. Mesela sanılanın aksine bugün Kürdler'in bir kazanımı söz konusu ise ve Kürdistan meselesi gündem ise bunun sebebi yaklaşık otuz yıldır silahlı bir mücadele yürüten ve Marksist-Sosyalist ideolojiyi Ortadoğu'ya egemen kılmaya çalışan PKK değildir. Kürdler'in meşru hakları Şeyh Ahmed-i Hani ve Şeyh Abdurrahman Aktepi'lerin bir tür formülize ettiği, Şeyh Ubeydullah Nehri ve Şeyh Abdusselam Barzani'lerin yüksek perdeden siyasal taleplere dönüştürdüğü, Seyyid Abdulkadir ve Bediüzzaman gibi zatların son dönemde teorik ve pratik, her bakımdan bayraktarlığını yaptığı, Şeyh Said hazretleri gibi Müslüman Kürd öncülerin uğruna yüz binlerle bedel ödediği bir süreçten günümüze ulaşmış durumdadır.
Bu mirası vurgulamak anlamında forum'da bugün bölgede İslami anlamda Mustazaflar hareketinin ciddi bir teveccühe sahip olduğunu, yüzbinleri meydanlara toplayabildiğini ve yakında partileşerek sürece daha etkin ve aktif bir şekilde katkıda bulunacağını ve müdahil olacağını dile getirdik.
Bununla beraber Forum'da "Birlikte Yaşam"ı savunduğumuzu; ancak bunun idare ve emir altında yaşamak olmadığının da altını çizdik.
EM MODELİ ÇÖZÜME GİDEN YOLDA ETKİN BİR ÇÖZÜM MODELİ OLABİLİR
Sunum yaptığımız oturumun konusu "Şiddetten Çözüme Kürd Sorunu ve Çözüm Modelleri" olduğundan, çözüme ilişkin bir model önerimiz de oldu. Kısa adıyla "EM Modeli" dediğimiz, "Etkin-Çoğulcu Müzakere Modeli" olarak adlandırdığımız bu model önerisinin şu teşhise dayandığını ortaya koyduk: Kürd meselesini çözüme kavuşturmada bugüne kadar yaşanan başarısızlığın temel sebebi, Meselenin iki uçlu bir sarkaca mahkûm edilmiş olmasıdır. Bu, gerçekçi bir manzara değildir. Bu yüzden bu manzaranın ortadan kaldırılması için "Kürd Meselesinde Çözüme Katkı Sunmaya Talip Tüm Kesimlerin" içerisinde yer aldığı çoğulcu bir tablo oluşturulmalı, daha fazla kamplaşmaya mahal verilmemelidir.
Bunun için "Çözüme Giden Yol"da uygulanabilir bir model olarak EM Modeli'ni şu şekilde detaylandırdık: Kürd Meselesinde çözüme katkı sunmaya talip belli başlı tüm Kürd çevrelerinden birer temsilcinin bulunduğu bir heyetle (ÇÖZÜM HEYETİ - KÇH), hükümet ya da mecliste bulunan partileri temsilen bir müzakere heyeti arasında görüşmeler gerçekleştirilmeli, Kürd meselesi silahlı, muhalif iki kanadın çekişme ve çatışma meselesine indirgenmemelidir.
Temelde, bir: "Çözüm Heyeti (KÇH)" iki: "Hükümet/Meclis Heyeti" adıyla iki tarafı bulunacak modelde Çözüm Heyeti'nde arttırılabilecek şekilde şu kesimlerden temsilci bulunmanın zorunluluğu açıktır; Güney Kürdistan Bölge Hükümet Temsilcisi, Mustazaflar Hareketi temsilcisi, BDP Temsilcisi, Hak-Par Temsilcisi, Mazlum-Der Temsilcisi, Azadi İnisiyatifi Temsilcisi, Zehra Vakfı/Nubihar Temsilcisi, Ay-Der Dernekler Topluluğu Temsilcisi, Kürd Medreseleri Temsilcisi gibi…
Elbette "EM Modeli" olarak isimlendirdiğimiz bu modelin çok daha detaylı bir şekilde ifadesi de mümkündür. Ancak biz bu modeli şimdilik öz bir şekilde dikkatlere sunmuş olalım.
KÜRDLER'İN GELECEĞİ EŞİTLİK VE ADALETLE İNŞA EDİLECEK
Son olarak neler söyleyeceksiniz?
Şunu diyebilirim: Her konuda olduğu gibi artık kangren halini almış bulunan Kürd ve Kürdistan Meselesi'nde de İslam'ın ve İslamî Perspektif'in hayati bir öneme sahip olduğu açıktır. Sorun, bizlerin Müslümanlar olarak bunu ortaya koyamayışımız ve bugüne kadar buna fırsat verilmeyişidir.
Öyle ümit ediyorum ki; "Kürd ve Kürdistan Meselesi" kısa bir zaman içerisinde fedakâr Müslüman öncü ve topluluklar tarafından çözüm yoluna konulacak ve Kürdler geleceklerini diğer Müslüman kardeş toplumlarla eşitlik ve adalet içerisinde inşa edebileceklerdir. (M. Salih Keskin - İLKHA)