Zafer yakındır bakmasını bilene, Direniş yolu aydınlıktır yürümesini bilene
Bismillahirrahmanirrahim
Varsın birileri asırlardır içinden çıkamadıkları, bir türlü hala anlayamadıkları fıkhi meseleleri gündemine alsın...
Tahareti, boy abdestini ve bin senedir hala içinden çıkamadıkları, tekrarlamaktan usanmadıkları meselelerini...
Tıpkı Cengizhanın Bağdatı işgal etmek için şehre girdiğinde, dönemin ulemaları pekmezle abdest alınırmı alınmazmı münazaraları gibi.
Tabi Cengizhan ve ordusu onlar pekmez meselesini çözmeden şehri işgal etti ve onlarıda toplantılarında katletti. Onlar hala bir karara varamamışlardı.
Fakat birileri böyle şeylerle uğraşırken, daha doğrusu petrodolarlarla uğraştırılırken, halkı böyle etten püften meselelerle oyalarken, diğer taraftan pis ve necis emellerine ulaşmak için, hiçbir sınır tanımıyorlar.
İnsanlıktan dem vururlar. Küçük çocuklara namluları uzatırken diğer yandan insan haklarından bahsederler, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve vakıflar üzerinden demokrasi ve özgürlük cığırtkanlığı yaparlar, diğer taraftan insanların özgürlüklerini ellerinden alırlar...
Evet bütün bunlar olurken, İslam diye insanların önüne din ve iman ile alakası olmayan meseleleri her seferinde alim kılıklı cüppeli cüppesiz, sakallı ve bıyıksız palyaçolarla halk meşgül edilirken... Ufuktan bir şafak atar, bir direniş bir muştu düşer gönüllere. Musa Peygamber asasını denize vurmuş deniz yarılmıştır artık, Hatemul Enbiya ay’a parmağıyla işaret etmiş ve ikiye yarılmıştır.
Tüm mucizeler ayan beyan ortaya çıkmış, gören gözler maymunlara ve domuzlara çevrilmiş kavmin beyninde patlayan büyük yangınları görmüş, mahrem yerleri viran edilmiştir artık.
Mucizeleri gördüğünüz halde iman etmeyecekseniz canınız cehenneme. Hak ile batılın, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin birbirinden ayrıldığını gördüğümüz günlerdeyiz. Akıllı ile akılsızın, düşünen ile uyuyanın, gören ile körlerin ayrıştığı bir zaman dilimindeyiz.
Ama gecenin karanlığına inat, doğacak güneşin şafağındayız. Ali’ce ve Hüseyince kıyamın damarlarımızda coştuğu, Fetih süresinin nazil olduğu Mekke nin fethinin arefesindeyiz.
Yemende ki yiğitlerin yokluktan karınlarına taş bağlamış olsalarda, gökten sofra indiren Rablerine tevekkülün, teslimiyetin zirvesindeyiz.
Suriye de emelleri kursaklarında kalmış Firavunların, Musayı takip ederken boğulacakları denizin yarıldığı günlerdeyiz.
Birileri Kur an-ın sayfalarını mızrakların ucuna taksada, yürüyen Kur an ların komutasında Seyitçe ve Ali’ce direnişe kalkmış bahadırların Serdar Süleymanın safındayız.
“Yenilgilerin dönemi bitmiştir, bundan sonra yenilgi yok” zaferlere hep beraber koşacağız diyen önderlerimizin yolunu takip etmenin onuruyla, dualarımızla ve tüm yüreğimizle bir vücut olmanın şuurundayız.
Zafer yakındır bakmasını bilene, Direniş yolu aydınlıktır yürümesini bilene... (Ahmet Aygın)