İslâm Milleti ve Mescidi Aksa
İslam milleti en zor günlerini geçiriyor. Belki de en umutsuz ve belirsiz zamanını. Bunları ifade ederken elbette içimiz acıyor. Bu, asla bir umutsuzluğun ifadesi değil, hayıflanmanın, çözüm yolları aramanın bir uyarısı.
Müslümanlar millet olma bilincini yitirdi. Millet olma, büyük bütünlüğün ve çıkışın aslı ve özü. İslâm milleti, kendi toplulukları arasındaki ayrışmaların üzerinde bir düşünceye sahip olmak zorunda. Bölünme ve ayrışmalar güç zayıflığı. Türkiye özelinden baktığımızda, ayrışmaların boyutu ürkütücü. Bir çevrenin ya da topluluğun bir diğeriyle bir araya gelme, ortak duyguda buluşma fırsatı kaçırılıyor. Ayrılıklar derinleşiyor, derinleştiriliyor.
Mescidi Aksa’da tarihte ilk kez bir Cuma namazı eda edilemedi. Bu Müslümanların içinde bulunduğu durumun göstergesi, ayıbı ve günahı. Millet ruhu ve bilinci olmayınca, aşırı parçalanmışlıklardan Mescidi Aksa’yı düşünen yok. Bu, bütün İslâm coğrafyası için geçerli. Her devletçiğin başındaki belaları savuşturma derdinde. Bir araya gelme birlikte hareket etme ve tavır alma gibi bir düşünüş yok.
Arap devletçikleri ve toplulukları canlarını kurtarmaya bakıyor. Şu son zamanlarda Arap Baharı dalgasıyla birlikte Kuzey Afrika ülkeleri tamamen sindirildi, Suriye parçalanarak etkisiz kılındı. Suudi Arabistan ile Katar’ın içinde bulunduğu vahim durum çok şeyi anlatmaya yetiyor. Bloke o ldular âdeta rehin alındılar. Türkiye, güneyde çok yönlü bir savaş içinde. Hem bölgedeki gruplarla hem de emperyalizm ile. Aslında bu savaşın içinde emperyalizm var fakat adı konulamıyor ve dile getirilemiyor. 15 Temmuz 2016 tarihteki girişimle Türkiye’nin başına bir belâ sarıldı. Kendi dertleriyle boğuşuyor. Nefes alamıyor.
Türkiye’de iç bölünmüşlük ve parçalanmışlık işi daha da zorlaştırıyor.
İslâm milleti millet olma bilincinden giderek uzaklaşıyor. Küçük parçalarını kurtarma veya ayakta kalma düşüncesinden öteye geçemiyorlar. Önce kendi içlerinden birlikte olmaktan uzaklar. Birlikte olabilmenin yolları asla aranmıyor. Herkes kendi küçük dünyasından razı.
İsrail kurulduğundan beri en rahat dönemini yaşıyor. Çünkü artık kendisini rahatsız edecek hiçbir güç görünmüyor.
Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin Filistin ve Mescid-i Aksa, Kudüs diye bir derdi yok. Türkiye ile İsrail arasındaki gerilim bitirildi. Türkiye şu anda bir yandan kendi derdinde bir yanda ekonomik gücünü arttırmak için İsrail ile anlaşmalar yapıyor. Türkiye’de iktidara karşı İslâm milleti bilincinde bir muhalefet yok.
Mescid-i Aksa’da Cuma namazı kılınmadı. Türkiye’de çıt yok. Beyazıt Camii önünde Cuma gösterileri artık yapılmıyor. Ya da güçlü bir tepki oluşmuyor. İktidar ile İsrail arasında bir gerilim çıkmasın isteniyor. Bir yandan emperyalizm güdümlü FETÖ olayı ve onun süreci, gerilimi hamasi olarak sürüyor.
İslâm milletinin hedefi büyük güçler karşısında birleşmenin adımlarını küçük çapta da olsa atılması. Adım adım bu halka büyütülmeli. Türkiye kendi içinde bir birlik sağlamalı. Sonra da kendisine en yakın olabilecek topluluklar ve devletler ile birlikte olmanın yollarını aranmalı.
İslâm milletinde ırk küçük bir ayrıntı. Irklar kendilerini öncelemeden birlikte olabilmenin yolları aranmalı. Büyük birlik Türkiye’den başlatılabilir. Buradan İran, Katar, Irak, Suriye, Fas gibi ülkelerle bir hamlede bulunabilir. Suriye ile bir girişimde bulunmak emperyalizmin oyununu bozar. Yeryüzündeki bütün Müslümanlar İslâm milletinin birer ferdidirler. Hiç biri diğerinden ayırt edilemez. Kimsenin rengine, boyuna bakılmaz. Küçük topluluklar kendilerine göre putçuklar oluşturuyorlar. Küçücük parçalarını kutsuyorlar onu kurtarama veya ayakta kalabilmeye bakıyorlar. Ne yazık ki bunların hiçbirinin bir hükmü ve gücü yok. Millet olma bilinciyle yeniden bu dağılmışlık giderilebilir, en azından bir başlangıç olur. Her adım bir hamledir, bir başlangıçtır. (Milli Gazete)