Amerika Emperyalizmi Suudi Arabistan’ı Haraca Bağladı
Kedinin fare ile oynaması gibi Amerika emperyalizmi özelde Suudi Arabistan’ı genelde öncelikle Müslümanları sonra da insanlığı haraca bağladı. Suudi Arabistan olayı ile bu durum iyice gün yüzüne çıktı. Aslında bilinen bir durumdur bu. Bazen kimi şeyler insanların işine gelmiyor kendi kendini oyalıyor bir sürü bahane buluyor. Bunu sadece Suud’a özel olarak düşünmemek gerekiyor.
11 Eylül olayı bahanesiyle bu giderek ve açıkça belirginleşti.
Zayıf ve küçük devletlerin, yönetimlerin bu gibi durumlarda eli kolu bağlı olur. Bir çıkış yolu bulamazlar. Ya da çaresizlikten bir arayışta da olamazlar.
Kişilerin, açıkçası yönetenlerin, sultanların, demokrasi yoluyla seçilenlerin tek sorunu kendileridir. Saltanatlarını koruma ve kurtarma çabasıdır direnişleri. Hiç kimse kendini feda etmeye yanaşmaz.
Suud özeline bakarsak epey bir süredir prensler üzerinde yürüyen bir operasyon var. Şu son birkaç yılda kaç kişi ortadan kaldırıldı, kaç kişi sürgüne gönderildi, kaç kişi etkisiz kılındı belirsiz. Belirsizliği olan bir toplum. Hemen her an bir sürpriz ile karşılaşılabilir. Emperyalizm işini sağlama alır. Alternatifler oluşturur. Bu öylesine bir korku ve paniğe neden olur ki, devletin yönetenleriyle birlikte sözcü konumunda olanlar da o korkutucu dalgaya kapılırlar. Kurtuluş yolu aranmaz.
Oyun içinde oyunlar var. İnsanlar adeta bir tiyatro sahnesindeki olayları izliyor gibidir. Şaşırtıcı, hayret ettirici bir süreci var bunun.
Türkiye bunun dışında mı? Böyle bir sorunun absürtlüğü tartışılmaz bile. 1 Mart tezkeresi ve sonrasında yaşananlar görmezden gelinebilir mi? Kaşıkçı cinayeti olayı ajanlar savaşı. Bazen bunları takipte bile zorlanıyoruz. Bizde, has ve didikleyici gazeteci olmadığından olayları işine geldiği gibi görüyor ya da yorumluyorlar. Her şey abartılı ve göstermeliktir.
Asıl önemlisi, şu rahip Brunson meselesi de göz ardı olacak bir basitlik olmamalı. Bunun hafifletilmesi, sıradanlaştırılması sorumsuzluk. Bunun bedeli nedeni, nelerin pazarlığı yapıldı bilinmez. Fakat bağnazlık ve körlük olayları başka yöne çekmeye adanmış. Güç yetiremeyenler ancak höykürürler.
Kaşıkçı olayı ile birlikte düşünüldüğünde bulunulan durumun vahametini görmek yeterli.
Suudi Arabistan 11 Eylül olaylarının faturasını ve bedelini ağır ödedi. Yanılmıyorsam 350 milyar dolar kaptırdı. Trump’ın çocuklarına verilen rüşvet de ayrı. Suriye’nin faturası da Arap ülkelerine çıkarıldı. Suud bu konuda yüz milyar dolayında bir yardımda bulunmuş. Müslümanların servetleriyle Müslümanlar vuruluyor. Silâh sektörü aksamadan sömürüsünü sürdürüyor.
Korku, panik ve yenilmişlik duygusu insanı köleleştiriyor.
Bizim için en üzücü olanı da ülke bütünlüğünün olmayışı. Demokrasi ve çekişmeler işin bahanesi. Bunlar olmasa başka nedenler bulunur elbette. Bir millet kendi içinde bir bütünlük sağlayamıyorsa, başkalarından bütünleşme beklemek saçma olur. Partiler ve çevrelere sadece kendi çıkarlarını düşünürler. İdeolojilerin kalmadığı şu zamanda bütün sorun çıkar paylaşımı ve var olan imkânlardan yararlanamayış. Siyasilerin olayları abartması, uç hâle getirmesi bunun inanç ile özdeş kılması yanıltıcı. Çünkü seküler ve kapital ruhunu özümsemiş olanların İslâmî duruşlarından asla söz edilemez.
Var olan sistemin nesi değişti bugüne kadar. Sistemin başında muhafazakâr olması neyi değiştirdi? Ya da neye müdahale etti. Faizci, kapitalist sistem işleyişini aksatmaksızın sürdürüyor. Ve hatta daha da güçlenerek. Sadece çevrelerin zenginleri değişti.
Kapitalist ve emperyalist sisteme uyumluluk bu olsa gerek. Gerilim ve çatışmalar küçük ayrıntılar üzerine oluyor. Rol gereği kafa tutmak işin sadece bir görüntüsü. Suudlular bunu bir iki denedi ama bedeli çok daha ağır oldu. (Milli Gazete)