NATO’nun Karadeniz hayali
Eski NATO Genel Sekreteri Rasmussen, NATO’nun Ukrayna ve Gürcistan’a, çözülmemiş toprak anlaşmazlıklarına rağmen, üyelik için eylem planı sunması gerektiğini söyledi. Eski genel sekreterin, daha önce Danimarka başbakanlığı yaptığı da anımsanırsa, yani politik kimliği ve deneyimi dikkate alınırsa, bu açıklaması üzerinde önemle durmak gerekiyor. Çünkü bu sözler, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’nun, bölgeyi karıştırmak için yeni adımlar atacağının onlarca kanıtından sadece biri.
ABD’nin niyeti belli; Ukrayna ve Gürcistan’ı da NATO üyesi yaparak, Karadeniz’i adeta bir NATO denizine çevirmek için fırsat kolluyor. Çünkü şimdiki halde zaten Türkiye, Romanya ve Bulgaristan NATO üyesi ülkeler. Bu sayede Kafkasya’da, Hazar Havzası’nda, Orta Asya’da, Doğu Avrupa’da ve Balkanlarda hamle üstünlüğü elde etmek istiyor ABD. Kafkasya’nın jeopolitik açıdan tarihte ve günümüzde ne denli önemli olduğunu, ne kadar keskin bir rekabetin merkezinde bulunduğunu biliyor. O nedenle bölge ülkelerinin kendi aralarındaki sorunlarını çözmesini önlemek, yakınlaşmalarını engellemek istiyor. ABD nüfuzunu genişletmek için çabalıyor. Rusya’nın bölgedeki politik, diplomatik, askeri ağırlığını; Çin’in bölgede son yıllarda hızla gelişen ekonomik etkisini, yatırım kapasitesini, altyapı ve ulaşım alanlarında artan nüfuzunu geriletmeye çalışıyor.
TÜRKİYE’YE YÖNELİK KUŞATMA
NATO’nun Karadeniz’e yönelik yeni hamleleri, Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Türkiye’yi yakın çevresinden kuşatmak isteyen ABD’nin Karadeniz’e yönelik hamleleriyle Akdeniz’e, Ege Denizi’ne yönelik adımları, birbirini tamamlıyor. Bu kapsamda, Yunanistan’a yapılan askeri yığınak ve Kıbrıs çevresindeki enerji projeleri de dikkat çekiyor. ABD; Türkiye’yi dört bir koldan kuşatırken, Rusya ve Çin’i de çevrelemeye gayret ediyor. Türkiye’nin Rusya ve Çin’le arasını bozmaya, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ni engellemeye, Rusya’nın yakın çevresinden başlayan ve geniş bir coğrafyaya yayılan etkisini durdurmaya çalışıyor.
Bu noktada şunu saptamak önemli: Avrasya coğrafyasının ülkeleri, aralarındaki sorunları çözüp, ABD emperyalizmine, onun doğrudan ve dolaylı müdahalelerine, saldırılarına direndikleri ölçüde, bağımsızlıklarını, bütünlüklerini, egemenliklerini pekiştiriyorlar. Bölgesel ittifakların ekonomik, politik, diplomatik düzlemde yararını görüyorlar. Birbirleriyle, bölge içi ve bölge dışı büyük güçlerle dengeli, sağlıklı ilişkiler kurabiliyorlar.
Kısacası, kendi çıkarları söz konusu olduğunda, “Amerika Amerikalılarındır” diyen, bunun yanında tüm dünyanın lideri olmak isteyen ABD’ye, hem “Gücün azalıyor. Bunu kabullen” demek hem de şunu anımsatmak gerekiyor: “Asya Asyalılarındır”.
(Barış Doster, CRI)