ABD, demokrasiden ne anlıyor?
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD); geçtiğimiz günlerde Pakistan’da Başbakan İmran Han’a yönelik darbe girişimi, başarısız oldu. Cumhurbaşkanı, meclisi feshetti. Çin ve Rusya’yla yakın ilişkileri olan Pakistan’ın, izlediği siyaset nedeniyle, son yıllarda ABD’yle gerilim yaşadığı bilindiğinden, ABD’nin bu haydutluğu kimseyi şaşırtmadı. Neden mi? Tartışalım…
Bilindiği üzere, Orta Doğu’daki otoriter yönetimlerle, sermaye, iş dünyası, o ülkede iş yapan yabancı sanayi ve ticaret burjuvazisi iç içedir. Siyasi ve ekonomik güç, açıktan ve kuralsızca, hukuk tanımadan kullanılır. Şüphesiz batının gelişmiş ülkelerinde de siyasi ve iktisadi yapı bir bütündür. Ancak batıda bu iş kılıfına uydurulur. Kurallar işler. Hukuk devleti güçlüdür. Herkes, oyunu kuralına göre oynamak gerektiğini bilir. O yüzden, gelişmiş, merkez, kapitalist, emperyalist ülkelerdeki çokuluslu şirketlerle, dev tekellerle, siyasiler, bürokratlar, komutanlar, üniversiteler, bilim dünyası ve medyanın iç içe geçmiş olması, genel bir kabul görmüştür. Bu yapıya itiraz edenler azınlıkta kalırlar. Çünkü batıda oyun, kuralına göre oynanır. Zaten Sanayi Devrimi’nin ürünü olan demokrasi de, sonuçta, kaynakların, servetin dağılımı konusunda verilen örgütlü siyasal mücadeledir.
Fakat batı emperyalizmi; kendisi için istediği demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve özgürlüğü başkaları için istemediğinden, bu değerleri başkalarına uygun görmediğinden, dahası başkalarını sömürdüğünden, onların gerçek anlamda demokrasiyi işletmelerini istemez. Gerçek demokrasi işlerse, sandıktan emperyalizmin uydusu, işbirlikçisi iktidarların çıkmayacağını bilir. O nedenle bu ülkelerde hep en gerici, en baskıcı, en işbirlikçi, en sağcı iktidarları destekler.
ABD KİME DEMOKRASİ GÖTÜRMÜŞ?
Şu soruları soralım: ABD; “demokrasi götürmek” iddiasıyla saldırdığı, işgal ettiği hangi ülkeye demokrasi götürdü? Afganistan’a mı? Irak’a mı? Hangi ülke, ABD saldırısından öncekine göre daha iyi durumda? Suriye mi? Libya mı?
Anımsayalım, ABD; 1990 – 1991’de Birinci Körfez Bunalımı’ndan 2003’teki Irak işgaline ve ardından Saddam Hüseyin’in devrilmesine kadar geçen 12 yıllık sürede neler yapmıştı? Saddam’ı zayıflatmak, Kürt devletini adım adım Irak’ın kuzeyinde kurmak, İran’ın güçlenmesini engellemek, Türkiye’yi Irak’ın bölünmesine razı etmek için tüm araçlarla yüklenmişti. Etnik ve mezhepsel kimlikleri birbirine karşı kışkırtmıştı. Ayrılıkçı hareketleri, terör örgütlerini siyasi, mali, askeri ve diplomatik yönden destekleyen ABD; hedefindeki ülkelere karşı sert yaptırımları, ambargoları da devreye sokmuştu. Bunların bir kısmı halen devrededir İran’da, Suriye’de. Türkiye de Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi aldığından ABD yaptırımlarına uğramıştır.
O nedenle ABD’nin demokrasi, özgürlük ve insan hakları söylemlerine de ABD yaptırımlarına da aynı kararlılık ve tutarlılıkla karşı çıkmak gerekir. Bu konuda ilkesel tavır almak, ABD’nin elini zayıflatır. Ezilen dünyanın, mazlum milletlerin iş birliğini güçlendirir. (Barış Doster, CRI)