Mukaddesata Saldırı..
Tarih boyu İslamî mukaddesata saldırılar hiç eksik olmamaıştır. Her aşamada insan fıtratını oluşturan ve insanı yaratılış mahiyetinde tekâmüle götüren tevhidî değerler, zaman zaman gerek kurumlar adına, gerekse insanların fizikî temayülleri çerçevesinde saldırıya uğramıştır.
Bu ahlaksız saldırıların tarihte örnekleri çok olmakla beraber bazı örnekler dikkatimizi çekmektedir.
Kâbe’nin saldırıya uğraması:
1 - Hicret’ten 52 yıl önce ‘’EBREHE’’ ordusunun saldırısı.
2 – Hicret’in 63. yılında ‘’EMEVİ YEZİT’’ ordusu tarafından mancınıklarla ateşe tutulup yakılması.
3 – Hicretin 73. yılında ‘’HACCAC BİN YUSUF’’ MEKKE’yi muhasara ederek, mancınıklarla şehri ve Kabeyi döverek tahrip etmesi.
4 – 1400 Kameri Muharrem ayında 500’ü aşkın Selefi yobazın Kâbe’ye yaptıkları baskın ve iki hafta süren çatışmalar neticesinde 400 insanın katliamı ve Kâbe’yi tahrip etmeleri.
Aynı zamanda tarihin çeşitli süreçlerinde Kur’an-ı Kerime, Hz. Resulüllah’a (saa), Ehl-i Beyt imamlarına, cami, medrese ve değerli âlim ve şahsiyetlere saldırılar da hiç eksik olmamıştır.
Zalim, batıl ve aciz insanlar, hakkın karşısında zelil ve zayıf düşmeleri neticesinde, alçakça inanların inanç mukaddesatına saldırarark düşmanlık göstergesi olarak hayvani nefislerini tatmin etmek isteselerde, sonuç olarak akıbetleri hep hüsran olmuştur.
Hele ki bu saldırılar Azerbaycan gibi Müslüman bir ülkede aciz ve alçak Siyonist elbisesi içinde olan yetkili insanlar tarafından gerçekleşmesi, zalimlerin hapishanelerde mahkûm tuttuğu muvahhit ve Allah erleri müminlerden ne kadar korktuklarını gösteriyor.
Azerbaycan’ın onurlu ve izzetli halkı 72 yıl komünist Sovyet zulmünün altında tevhidin iki manevi gücüne dayanarak inançlarını, itikatlarını, insani değerlerini, onurlarını ve izzetlerini muhafaza etmişlerdir. Bu manevi gücün birincisi Nubüvvet ve ikincisi ise Ehl-i Beyt imamlarıdır. Nubüvvet makamının son halkası Hz. Resulüllah (saa) ve İmammet makamının üçüncü halkası Hz. İmam Hüseyin’dir. (as)
Azerbaycan halkı, Komünizmin 72 yıllık döneminde, izzetli ve onurlu şahsiyetlerinde taşıdıkları Hz. Resulüllah (saa) ve yüreklerinde sönmeyen İmam Hüseyin (as) sevgi, muhabbet ve aşk ateşi ile kominizme karşı dik durdular. İnançları için onurlarıyla mücadele ettiler. Sorumluluk bilinciyle İlahi emanetin mukaddesatlığını muhafaza ettiler. Onları bu sorumluluk içinde vazifelerini yerine getirden hassasiyat ise İmam Hüseyin (as) sevgisiyle, ona dökülen gözyaşları harmanlaşarak ‘’Ya Hüseyin’’ nidalarıyla yaşamayı kendilerine prensip edindiler.
Siyonist gömleği giyen bazı yetkili ve şahıslar o mikrop gömlek içinde bu izzetli ve onurlu halkın mukaddes değerlerine çirkef saldırılar yapmakla ve bu ahlaksız saldırılarla piyonluğunu yaptıkları Siyonist çiban başlarının hedefine ulaşacaklarını zannetmektedirler.
Devlet otoritesinin Ramazan ayında pandemi tehlikesi adıyla sudan ucuz bahanelerle ortam tehlikelidir diye pervazsız davranışlar göstererek camileri kapatmaları, ne kadar inanca karşı duyulan alerjinin açık bir göstergesidir. Gerçekte ise perdenin arkasında Siyonist emelleri uygulamak için muvahhit müslümanları Kadir gecelerini yaptırmamak için camilerin kapılarını kapattıkları gözlerden kaçmamaktadır.
Azerbaycan halkının kahır çoğunluğu Ehl-i Beyt inancını itikat olarak kabul etmiş Şia bir ülke ve toplumdur. Şimdi bu Siyonist gömleği giymiş yetkililer, Muaviye zihniyeti yandaşlarıyla elbirliği ederek Şia olan bu toplumu Sünnileştirme çalışmalarını derin derin sürdürdükleri de gözlerden kaçmamaktadır. Suud Vahhabisi ve Türkiye Emevi zihniyetli kurum ve kuruluşların Azerbaycan’ın yeni nesil Z kuşağı gençliğini Emevileştirmek için büyük çaba harcamaktalar.
Şunu belirtmekte yarar vardır, yürekleri ve kalpleri Kur’an, Resulüllah ve Ehl-i Beyt sevgisi ve İmam Hüseyin nuruyla dolmuş bu topluma, Emevi inancını sevdirmek ve Emevileştirmek için gösterilmeye çalışılan çabada başarılı olup olmamalarını, ilerleyen zaman gösterecektir.
Bu asimile etme senaroyoları yeni bir durum değildir, bu tarih boyu Emeviler ve o zihniyeti taşıyanlar tarafından, Şia’nın kalbinden Ehl-i Beyt sevgisini ve velayet nurunu söndürmek için çok çalıştılar ama hep hüsrana uğradılar, bu mümkün olmadı çünkü batılılın hakkın nurunu söndürmesine asla gücü yetmemiştir, yetmez de. Çünkü onların istekleri ve yaptıkları Allah’ın iradesi doğrultusunda değildir.
‘’Onlar, ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isitiyorlar; oysa kâfirler istemeseler de, Allah kendi nurunu tamamalayacaktır.’’ Saff /8
Ehl-i Beyt nuru öyle bir nurdur ki bir müminin kalbine girdimi onu ordan söküp almak mümkün değildir. Bunun son örneğini küresel Emperyal ve Siyonist çetelerinin desteyiğle Ermenistan’ın can Azerbaycan’a saldırısıyla başlayan Garabağ savaşında gördük.
Azerbaycan’ın birçok âlim ve öğrencileri, Muvahhit ve kahraman evlatları ‘’Ya Hüseyin’’ nidalarıyla yer ve göğü inleterek cepheye koşmuştur. İmam Hüseyin (as) cesaretiyle düşmanla kahramanca savaşarak bir çoğu şehit ve bir çoğu gazi oldular. Böyle bir milletin kalbinde İmam Hüseyin nurunu söndürmek kimin haddine!
Mukaddesat Allah’ın namusudur. İman namusu olan her Müslüman ve vicdanlı her insana bu mukaddesata sahip çıkmak ve savunmak farz ve zaruridir. Bu İlahi ve Şer’i bir vazifedir.
Galip yanlız Allah ve peygamberlerine mahsustur, Siyonist elbisesi giyerek küresel Emperyalist ve Siyonistlerin galip geleceğinin hayaline kapılan kuklalar bilsinler ki bu hayalperestlikleri asla gerçekleşmeyecektir. Çünkü..!
Allah şöyle buyuruyor:
‘’Allah, ’’Ben ve peygamberlerim mutlaka galip ve muzaffer olacağız.’’ Diye yazmıştır. Kuşkusuz, Allah güçlüdür ve üstündür.’’ Mücadele /21
Böyle bir asil ve inanmış halkın, inanç ve mukaddesatına hakaret etmek kimin hadine düşer. Bu ahlaksız olayı yaşatan memur özürlüler kimden cesaret alarak ve hangi Siyonist ve emevi babalarına hizmet etmek için bu densizliğe başvurdular.
Azerbaycan halkının yiğit ve imanlı âlim ve aktivist evlatlarının zindanlara hapesdilmiş olsalar dahi hakkı savunmak için onurlu mücadele vermekten vazgeçmediklerini görüyoruz.
Bu çirkef olayı ve ahlaksız hakaret saldırısını dünyaya duyurmak ve bir nebze olsun Müslümanım diyen ve vicdan sahibi insanları düştükleri gaflet uykusundan uyandırmak için açlık grevine girmişleridir. Bu onurlu âlim ve aktivist muvahhitlerin duygularına ortak olmak ve mukaddesatını savunmak için neden başka zamanlarda ortalığı birbirine katanlardan ses seda çıkmıyor? Nerdedir Azerbaycan halkı benim kardeşimdir diyen ve kendilerine nam ve şöhret kazandırmak için her türlü taklayı atanlar? Peki, Azerbaycan halkı sizindir de, Allah’ın mukaddesatı sizin mukaddesatınız değil midir?
Allah’tan, dinden, kitaptan, haktan, mazlumdan ve can Azerbaycan’dan bahsederken mangalda kül bırakmayanlar neden zindanlardaki mazlumların Allah’ın mukaddesatını savunma uğruna başlattıkları haykırışa cevap vermiyorlar?
Acaba sizin kisveniz sadece ve sadece nasyonal bir inanç yapısına mı sahiptir? Bir cüppeli denen yobazın sözlerine karşı günlerce sosyal medyada, ekranlarda ve saatlarca minberlerde vakit ayırıyorsunuz da, hakkı savunmak için gıklar çıkmıyor!
Zalimin karanlık zindanlarında fiziki işkenceleri göğüsleyen ve ödenen bedel sadece ve sadece Allah için olduğundan hiç ses çıkarmayan ama konu Allah’ın dini ve aziz mukaddesatına ahlaksız saldırı olunca insanları harekete giçirmek için ‘’Hel min nasir, Yensurullah’’ diyerek feryad eden ve açlık grevine giren mücahit âlim ve aktivist kardeşlerimize destek yanıtı verilmiyor, Neden? Kimden ve hangi kurumlardan beklentiler vardır da, bu kardeşler ve mukaddesat feda ediliyor?
Ve sizler! Ey zalimin karanlık zindanlarında İlahi dava uğruna onurla mücadele veren TALE BAĞIRZADE ve ARKADAŞLARI, aziz kardeşlerim, sizler İlahi vazifelerinizi fazlasıyla yerine getirdiniz, mesajınız tüm dünyadaki Allah, Resulüllah (saa), Kur’an, İslam ve Ehl-i Beyt sevgisiyle yoğrulan muvahhitlere ulaştı ve hücceti tamamladınız.
Siz aziz kardeşlerimizden tek isteğimiz biran evvel açlık grevine son vermeniz ve sağlılığınıza en kısa zamanda kavuşmanız müminleri derinden sevindirecektir.
Allah sizleri aziz kılsın, Rabbim yar ve yardımcınız olsun, sizleri ve bu onurlu hareketinizi Allah’ın yüce selamıyla selamlıyorum. (Tevekkül Erol - Ehlader)