ABD, savaşmaya mecbur mudur?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD); bir yandan Ukrayna’ya, Rusya’yla müzakerelere yeniden başlaması için baskı yapıyor, bir yandan Almanya’nın Çin’le ilişkilerini geliştirmesini engellemeye çalışıyor, bir yandan da Rusya’ya koyduğu yaptırımları kaldıran Hollanda’ya sitem ediyor. Bu tavrı şaşırtıcı değil. Çünkü buna mecbur. Neden mi? Tartışalım.
ABD; iç siyasette kamuoyunu ikna etmek, hatta gerektiğinde kamuoyu inşa etmek için, dış siyasette ise müttefikleri üzerindeki nüfuzunu pekiştirmek için, dış düşmana gereksinim duyar. ABD açısından “öteki”, “hasım”, “rakip”, “düşman” olan ülkeler listesi, zamana ve zemine göre değişir. Soğuk Savaş yıllarında komünizm, Sovyetler Birliği, Doğu Bloku, Varşova Paktı’dır bu düşman. Soğuk Savaş sonrasında, onların yerini ABD’nin tanımına göre radikal örgütler, aşırı akımlar, terörist gruplar, cihatçı Müslümanlar almıştır. Son yıllarda ise Rusya ve Çin, ABD’nin düşmanları olarak saptanmıştır.
ABD; tehdit tanımını, önceliklerini, çıkarlarını, saldırgan, emperyalist politikalarını temellendirmek, gerekçelendirmek, meşrulaştırmak için, sözde bilimsel tezleri, kuramsal, kavramsal metinleri sokar her zaman dolaşıma. Akademi, düşünce kuruluşları, medya bu açıdan çok işlevseldir. Örneğin, ABD’li ünlü akademisyen Samuel Huntington, 90’lı yallarda oldukça tartışılan ve bir hayli ses getiren “Medeniyetler Çatışması” eseriyle (1993’te ABD’deki etkili dergilerden Foreign Affairs dergisinde çıkan makale, 1996’da genişletilerek kitaplaştırılmıştır) tam da ABD’nin bu politikalarına hizmet etmiş, kuramsal altyapı hazırlamıştır. Huntington; çalışmasında batı uygarlığı ve diğerleri ayrımı yaparken, batıyı üstün olarak göstermiş, batının emperyalist saldırganlığını, barbarlığını adeta haklı, meşru görmüştür. Huntington gibi düşünen başkaları da vardır elbette. Bu liste uzundur.
AKADEMİK METİNLER MASUM MUDUR?
Fakat bu tezler sıradan akademik çalışmalar, masum metinler değildir. Çünkü bilim de sınıfsaldır, ideolojiktir. ABD; 2001’de, 11 Eylül terörist saldırılarından hemen sonra Afganistan işgalini, 2003’te Irak işgalini, Büyük Ortadoğu Projesi’ni (sonradan adı kısaca GOKAP, yani Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi olarak değiştirildi), Suriye’deki, Libya’daki saldırılarını, asıl jeopolitik, ekonomik, askeri gerekçelerini perdelemek için, bu türden sözde akademik metinlere dayandırmıştır.
Unutmamak gerekir, ABD; savaşmaya mecburdur. Savaşmadan yaşayamaz. Bu bir tercih değil, ABD’nin emperyalist karakterinden kaynaklanan bir zorunluluktur. Siyasi ve askeri boyutlarıyla, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla, bu bir bütündür. ABD dolarının küresel ölçekte rezerv para birimi olarak ağırlığını koruması için de, ABD ekonomisinin lokomotifi olan askeri endüstriyel yapının üretmesi, pazar bulması ve satış yapması için de, ABD savaşmak zorundadır. Gücünü korumak, geliştirmek için, sürekli teyakkuz halinde olmak için, teknolojik yatırımlar için, dünyanın en büyük bütçesine sahip orduya kaynak aktarmak için, denizaşırı üsler, nükleer başlıklı denizaltılar ve uçak gemileri için, başka ülkelerde darbe yapmak için, diğer ülkelerin kendi aralarında ittifak kurmalarını engellemek için, ABD savaşmaya ve savaştırmaya mecburdur.
(Barış Doster, CRI)