ABD doları ve ABD ordusu
Amerika Birleşik Devletleri (ABD); yaşadığı pek çok ekonomik bunalımı, ABD dolarının küresel ölçekte rezerv para birimi olması sayesinde atlatır. ABD dolarının, rezerv para birimi olarak etkisini sürdürebilmesi için de ABD; dünyanın en güçlü, en pahalı, en yüksek bütçeli ordusuna sahiptir. ABD ordusunun görevleri arasında, işgaller, darbeler, soykırımlar, terörist gruplara verilen eğit – donat destekleri olduğu da herkesin malumudur.
ABD; açık denizlerde nüfuz sahibi olmak, güç gösterisi yapmak, ABD’den çok uzaklardaki denizlerde bayrak göstermek, enerji kaynak ve güzergâhları üzerinde denetim kurmak için de, güçlü bir orduya sahip olmak zorundadır. Çünkü askeri güç; Rusya ve Avrupa arasındaki enerji ticaretini sekteye uğratmaktan Arktik Okyanusu’ndaki enerji kaynakları üzerinde denetim sağlamaya, Akdeniz’in doğusundaki enerji kaynaklarının Avrupa’ya satışından enerji zengini Körfez ülkeleri üzerinde baskı kurmaya kadar çok geniş bir alanda gereklidir ABD açısından.
Bu güç sayesinde, kendisini üstün bir devlet, ayrıcalıklı bir ulus, müstesna bir demokrasi olarak görür. Bu güç sayesinde, uluslararası hukuku, meşruiyeti, dünya kamuoyunu hiçe sayar. Bu güç sayesinde, uluslararası antlaşmalara uymamayı adeta alışkanlık haline getirir. Bu güç sayesinde, Latin Amerika’yı “arka bahçesi” olarak görmekte ısrar eder. Bu güç sayesinde, hegemonya inşa eder, rıza üretir. Bu güç sayesinde, başka milletlerin kaynaklarını sömürür, zenginliklerini yağmalar.
ABD ve DTÖ
ABD’nin, bizzat kendisinin önerdiği, hatta dünyaya dayattığı küreselleşmeye aykırı biçimde, ticarette korumacı önlemler alması da siyasi ve iktisadi gücü yanında askeri gücüne olan güveniyle doğrudan ilgilidir elbette. Aldığı bu korumacı önlemlerde asıl hedefi Çin’dir. Bu önlemler, müttefiki Avrupa Birliği’ne zarar verse de, ABD ve AB arasında ABD lehine haksız rekabete sebep olsa da, kararlıdır. Attığı bu adımların kuramsal olarak kapitalizme, liberal ekonomik düzene, serbest pazara, serbest ticarete, serbest rekabete aykırı olduğunu; Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) mevzuatına ters düştüğünü bilse de, bu adımları atmaktadır. Çünkü ne yaparsa yapsın, gerileyişini, güç kaybını önleyememektedir.
Başka önleyemedikleri de vardır ABD’nin. Almanya’nın Rusya’yla tüm bağlarını koparmasını başaramamıştır. Çin ve Rusya’nın arasını açamamıştır. Latin Amerika’da istemediği liderlerin seçilmesini engelleyememiştir. İran’da rejimi değiştirememiştir. Suriye’de iktidarı devirememiştir. Afrika’nın Çin’le yakınlaşmasını durduramamıştır. Suudi Arabistan’ın Rusya ve Çin’le ilişkilerini geliştirmesinin önüne geçememiştir. Hindistan’ın Rusya’ya yönelik yaptırımlara uymasını sağlayamamıştır. Bu liste daha da uzatılabilir elbette.
ABD; dev ölçekli savunma bütçesinin de artık arzuladığı kadar işe yaramadığını; çok kutuplu bir dünya düzenini savunan ülkeler açısından caydırıcı olmadığını kabul etmedikçe, ekonomik olarak attığı adımlar da sonuç vermez. Sonuç vermediği Çin’e karşı açtığı ticaret savaşında görüldüğü gibi, Almanya’nın ABD’ye rağmen izlediği politikalarda da görülmüştür.
(Barış Doster, CRI)