ABD’nin çevreleme politikası ve Ukrayna
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önceki başkanlarından Barack Obama, siyasi ve iktisadi gücü fonda tutarak, yumuşak güce öncelik vermeyi, muhatabıyla, muhalifiyle, hedefiyle, rakibiyle, hatta düşmanıyla müzakere etmeyi önceleyen bir yaklaşım benimseyeceklerini duyurmuştu göreve başladığında. Bu öylesine ses getirdi ki, daha koltuğunu ısıtmadan, adeta avans olarak, Nobel Barış Ödülü aldı.
Fakat gerçekler, Nobel Barış Ödülü veren komitenin ödül gerekçesini kısa sürede yalanladı. “Obama Doktrini” denen doktrinin, makyajı döküldü. Örtülü operasyonlar, vekâleten savaş, nokta hedeflere yönelik saldırılardaki artış, bölgesel müttefiklere daha fazla iş yükleme, rejim karşıtı akımlara, terör örgütlerine daha fazla görev verme, Obama döneminde de en fazla başvurulan yöntemler olarak öne çıktı. ABD silah sanayisi, rekor kazanç elde etti. Obama’ya bel bağlayan, ona büyük anlamlar yükleyen, köklü değişim bekleyen liberaller yanıldılar, her zaman olduğu gibi.
Peki, günümüzde durum farklı mı? Elbette değil.
Joe Biden, Obama’nın başkan yardımcısı olduğu için, büyük ölçüde Obama dönemi kadrolarıyla çalıştığı için, iki başkan arasında bir süreklilik benzetmesi yapanlar var, bu benzerliği kurarken. Fakat asıl önemlisi, bundan daha fazlası, ABD’nin emperyalist karakteriyle, öncelikleriyle, mecburiyetleriyle ilgili. Ukrayna’da ABD’nin uzatmak için elinden geleni yaptığı, müttefiklerini de yapmaya zorladığı savaş, bu gerçeği bir kez daha kanıtladı. Yani başkanın karakteri değil, ABD’nin kapasitesi belirleyici.
SOĞUK SAVAŞ VE YEŞİL KUŞAK
Anımsayalım, ABD; Soğuk Savaş yıllarında SSCB’yi çevrelemeye, SSCB içindeki Türk ve İslam unsurlarını kışkırtmaya çalışırdı. Moskova’ya silahlanma yarışı ve uzay rekabetinde daha çok harcama yaptırıp, onu yormak için, adeta tahrik ederdi. Bunda başarılı da oldu. Yeşil Kuşak projesiyle, SSCB, İslamcı yönetime sahip Müslüman ülkelerle çevrelendi. SSCB’deki ayrılıkçı akımlar, radikal İslamcı yapılar desteklendi.
Bugün de Ukrayna’da hem de göstere göstere savaşı uzatmaya, Rus ekonomisini yaptırımlarla çökertmeye çalışmıyor mu ABD? Çalışıyor.
ABD; sınırlarının güvenliği kadar, ekonomik çıkarlarının, ABD’li şirketlerin faaliyetlerinin de küresel ölçekte güvenliğini sağlayan, yumuşak gücünün dünya üzerinde etkili olmasını temin eden bir orduya sahip. İşte bu ordunun Avrupa’da, Balkanlarda, Rusya’nın çevresinde varlığını daha da tahkim ediyor. İşte bu ordu, ABD’nin savunduğu politik ve ekonomik düzenin, silahla desteklenmesi için görev yapıyor. Doğrudan müdahale etmediği, edemediği yerlerde de vekil güçleri, terör örgütlerini, bölgesel müttefiklerini cepheye sürüyor. Orta Doğu’da, Kafkasya’da, Orta Asya’da, Afrika’da görüyoruz bunu.
O nedenle ABD; ekonomisi zayıfladıkça, hegemonyası aşındıkça, ordusuna daha fazla bütçe ayırıyor.
(Barış Doster, CRI)