Yemen davasında Türkiye'nin rolü
Yemen'deki siyasi atmosfer ve saha durumu şu anda İhvan hareketinin yararına doğru hareket etmiyor. Bu hareketin sosyal başkenti olan Marib, Ensarullah'ın eline geçme durumuyla karşı karşıya.
Stratejik Sokotra adası kontrolden çıktı ve BAE müttefikleri buranın kontrolünü ele geçirdi ve Riyad anlaşmasının pratikte uygulanması, bu hareketin Hadi hükümetindeki ağırlığının azalacağı anlamına gelecek.
Son günlerde Riyad, Hadi hükümeti üzerinde Riyad anlaşmasını uygulamak için eşi görülmemiş bir baskı yaptı ve fiili olarak önümüzdeki günlerde BAE müttefiklerinin yüzde 50'sinin katılımıyla geçiş hükümeti parlamentosunun yeni kabinesinin kurulduğunun açıklanması beklenmeli. Bu, Yemen Müslüman Kardeşleri'nin Hadi hükümetindeki Reform Partisindeki ağırlığının azalacağı anlamına geliyor.
Suudi Arabistan'ın güney Yemen'deki çatışma ve Riyad anlaşması sırasında Reform Partisine karşı tutumu, Suudi Arabistan'ın Yemen savaşının ardından Reform Partisine yönelik tutum değişikliği konusunda son günlerde yapılan analizlerin gerçeğe yakın olduğunu gösterdi. Bu da Suudi Arabistan ile Yemen'deki en büyük saha müttefiki arasında daha fazla güvensizliğe yol açtı.
Türkiye'nin Trablus İhvan Hükümetini Halife Haftar’in askeri saldırısından kurtarmaya ciddi bir şekilde katılımı ve Ankara'nın Libya'da Yemen’in müttefiki olan Siraj hükümeti lehine saha kurallarını değiştirmedeki başarısı, Erdoğan'da, Güney Yemen’de Birleşik Arap Emirlikleri- İhvan ikilisini tekrarlama konusunda bu kapasiteyi tekrar kullanma fikrini uyandırdı ve bu konu uzun bir süredir sosyal medya platformlarında gündeme gelmektedir. Tabii ki, Türkiye'nin kendisi Yemen'deki Libya modelinin tekrarını memnuniyetle karşılıyor ve Aden Körfezi ve Babülmendep Boğazı, Yeni Osmanlı denklemlerinde BAE ile yeniden çatışmaya değer. Bu nedenle, Türkiye'nin daimî temsilcisinin BAE ve Yemen'deki müttefiklerinin eylemlerini kınayan Güvenlik Konseyi'ne mektubu bu bağlamda yorumlanabilir.
Yemen davası ile Libya davası arasındaki fark sadece BAE'nin bu davada olmamasıdır. Suudi Arabistan, Yemen'i stratejik derinliğinin bir parçası olarak görüyor ve bu konuyu ulusal güvenlik düzeyinde takip ediyor ve bu nedenle BAE dışındaki hiçbir ülkenin Yemen’de aktif ve aracılıklı bir rol oynamasına izin vermedi. Yemen davasına herhangi bir bölgesel veya uluslararası aktörün doğrudan katılımı Suudi Arabistan'ın bu konudaki gücünü azaltır ve bu pratikte Ensarullah'ın lehinedir, ancak Yemen davasının Suudi ulusal güvenliğine bağlı olması, Riyad'ın bu konuda tam teşekküllü direnişine neden olacaktır. Bu nedenle, İhvan’ın Türkiye'yi Yemen davasına getirme çabalarının etkinliği konusunda çok iyimser olmamalıdır.
Bu projenin başarısızlığı, Reform Partisi'ni daha da zayıflatacak ve bu partinin saha kuvvetlerinin Suudi Arabistan'dan daha da uzaklaşmasına neden olacak. Ancak, Reform Partisi’nin Suudi Arabistan'a fazlasıyla ekonomik ve saha alanında bağımlı olması nedeniyle bu uzaklaşmanın sahada bir çatışmaya neden olacağı sonucuna varılamaz. (Ajanslar)