Siyonist Sermayenin İçimizdeki Serüveni
Hepimizin bildiği gerçek şu ki; küresel sermaye Siyonistlerin kontrolündedir. Sermaye, siyaset, din ilişkisi de Karun-Firavun-Bel’am üçlemesi ile bilinmektedir. Kapitalist/Siyonist sistem bu üçayak üzerinde varlığını sürdürür. İşte bu çarkın nasıl döndüğüne değineceğiz bu yazımızda.
Çoğumuzun adını sanını bilmediği büyük çaplı işler yapan sanayici, müteahhit veya tacirler nasıl büyürler? Hiç merak ettik mi? Küresel Siyonist sermaye buna nasıl izin verir? Karteller Tröstler bunları engellemez mi? İflasa sürüklemez mi?
Öncelikle şu bilinmelidir ki, işadamları kendi alanının en büyüklerinin Yahudi firmaları olduğunu, büyümek için bunlarla iş tutmak gerektiğini çok iyi bilirler. Fakat bunu açıktan yapmaları imajlarını zedeleyeceğinden şöyle bir yol ve yöntem takip ederler. Siyonist sermayesinin körfez sermayesi ile her alanda büyük ölçekli ortaklıkları vardır. Yapılacak iş aynı zamanda hac ve umre organizatörü ve Siyonist sermayeli ama başında “el hac”, “el Mekki”, “el Bağdadi”, “eş’şeyx” sonunda “bin, bilmem ne” olan körfezin İslami görünümlü firması ile anlaşmaktır.
Bu RABITA kurulduktan sonra servet kolay ve kısa yoldan büyür. Büyüyen servetin belli bir yüzdesi ülkedeki medya patronlarına, patronlar da belli bir yüzdeyi yazarlara dağıtır. Siyasetin finansman payı da ayrıldıktan sonra cüzi bir kısmı tarikat, cemaat ve diğer kanaat önderlerine dağıtılır.
Büyük patron Siyonist sermayenin buna karşılık beklediği kuşkusuz cüzi bir şeydir: “Kendileri ile uğraşılmaması, sömürü çarklarına çomak sokulmaması, o kadar!.” Dünyada bunca farklı mezhep, meşrep, tarikat, cemaat varken neden kendileriyle uğraşılsın ki!. Bir mezhebe, bir tarikat ve ya cemaate düşmanlık etmek koşulu ile yanında promosyon olarak Siyonizm’e küfredilmesinde bir sakınca yoktur. Silahla olmamak şartıyla “sloganla/bedduayla” Siyonizm düşmanlığında hiçbir beis yoktur.
Uzatmak istemiyorum. Yukarda dönen bu kirli ilişkileri bilmeyen ve bilmesi, anlaması zekâ kapasitesini aşan taşralı mürid, mensup veya meczup en tepedeki Siyonist firmanın en hararetli savaşçısıdır. Ancak o kendi mezhebini, tarikatını cemaatini savunduğunu sanır. Bunun için zar zor kazandığı üç beş kuruşu dahi harcamaktan kaçınmaz. Karşılığında şefaat edileceğini ve cennete gideceğini sanır.
Biz bu çarkı bozmaya kalkıştığımızda bu zincirin son halkası ile karşı karşıya kalırız. Özellikle sosyal medyada bu sefil ayak takımı kendince “tarikatı” “mezhebi” “meşrebi” adına tekfir başta olmak üzere küfür ve hakareti “cihad”dan sayıp saldırır.
Mesela bizim “bu işlerin arkasında lanet olası körfez sermayesi var” dememiz onlara asla inandırıcı gelmez. Nasıl gelsin ki! Bunların çoğu aç perişan çulsuz insanlar. Sermaye asla buralara kadar sirayet etmemiş, Onlar bu zehirli sermayenin kokusunu dahi almamıştır. Bu nedenle kendinden emindirler.
Bu zavallı meczuplar topluluğu mensubu oldukları kuruma yapılan yardımları zekât, sadaka, infak sanmış, tarikat ve ya cemaat büyüklerinin hacda/umrede kralın tahsis ettiği saray yavrularında ağırlanmasını da Kralın misafirperverlik ve cömertliği sanmışlardır. Vesselam.