Eskiden Genç Subaylar, Şimdi de Yaşlı Subaylar Rahatsızmış!
“Sen konuşma! Sus” Cümlesi,
Herkesin muhaliflerine sarf ettiği bir cümledir.
“Siz niye konuşmuyorsunuz! Neden susuyorsunuz!” Cümlesi,
Herkesin sırtını dayadığı güçlere sarf ettiği bir cümledir.
Mesela, alimler, imamlar neden susuyor diyenler de var, neden konuşuyor diyenler de…
Ordu neden sessiz, neden itiraz etmiyor, neden susuyor! Diyenler de var. Neden konuşuyor! diyenler de…
İmamlar susarsa din, subaylar susarsa cumhuriyet elden gider diyen kesimler bu ülkenin insanları…
Sözüm ona demokratı da laiki de dindarı da konuşma özgürlüğünden dem vurur. “Susma sustukça sıra sana gelecek” der; “Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar” der. Ama sonuçta herkes birbirini susturma derdinde!.
Gücü ele geçiren karşı tarafı susturmakla kalmaz icabından ebediyen konuşamaz hale getirmeye çalışır.
Susturan memleketin selameti için susturduğunu, konuşan da halkın hürriyeti için konuştuğunu savunur.
HUKUKUN bu konuda ne dediği kimsenin ne aklına gelir, ne de umurundadır.
Hal bu ki, kimlerin hangi konuları konuşamayacağı, beyanat veremeyeceği hukuki metinlerde bellidir. Bu kişilerin dışında herkes her konuda serbestçe düşüncesini açıklayabilir. Muhaliflerinin işine gelmese ve hatta onları rahatsız etse de!
Türkiye’de bir kısmı kaba, bir kısmı da ince ayar vermek suretiyle çok sayıda darbe olduğu herkesin malumudur. Darbeler, milli iradeye karşı yapıldığı için dünyanın her yerinde suç kabul edilir ve en ağır biçimde cezalandırılır. Ama darbeciler başarılı olurlarsa milli iradeyi temsil eden siyasiler cezalandırılır. “Milli irade” maalesef başarılı darbecilerin de arkasındadır. 12 Eylül darbesi halkın 91.37 oranında desteğini almıştır.
Aslında unutulmaması gereken şey daima darbecilerin arkasında bir kısım siyasetçinin olduğu gerçeğidir. Siyaset mekanizmasının askeri mekanizmadan bir türlü teberri etmemesidir.
60 ve 80 darbeleri ile 28 Şubat post modern darbesinin yanında duran siyasi partileri biliyoruz. Sadece siyasi partiler değil Medya Sendika İş dünyası ve saire millete karşı darbecilerle iş tutmuşlar. Ancak iktidarlar bunlara hesap soracağına bunlarla birlikte yürümeyi tercih etmişlerdir.
Darbelerin asli failleri olarak askerler görülmüş, ama azmettirici siyasiler göz ardı edilmiş ya da onlar kendilerini kamufle etmişlerdir.
Sadede gelelim. Siyaset kurumu en az darbeciler kadar hukukun dışına çıkmakta beis görmemektedir. Mesela siyasi partiler mezarlığına dönüşen bu ülkede parti kapatmaları konusunda meclisin duruşu ile ordunun duruşu arasında fark var mı?
Siyaset kurumu kendi içinde dayanışma içerisinde ve milli iradeye saygıda samimi olursa darbeciler hiçbir siyasinin arkalarında olmadığını anlayarak darbeyi akıllarından dahi geçiremezler. Siyaset kurumu kendinden emin olmaz ve bir üfürüklük hali olduğu kanaatinde ise Genelkurmayın ışık açıp kapatmasından dahi ödü patlar, onlar “teslim ol!” Demeden kendileri teslim olurlar.
Evet, şimdi emekli amirallere bu açıklamayı yapma cesaretini verenler, iktidara darbecilerin desteği ile gelme hayali kuran siyasiler olduğu unutulmamalıdır. Darbeciler ve destekçileri ülkede çok ciddi bir kutuplaşmanın olduğunu bilerek, yeni bir darbede darbeciler karşısında aynı kararlılığın olmayacağı umut ve beklentisindedirler.
Esasen korunması gereken halkın bir kesiminin susturulmak suretiyle darbecilerin tarafına geçmesinin önlenmesidir. Kim ne derse desin bu günkü iktidar karşısında bir darbeye destekleyecek çok geniş bir kitle oluşmuştur. Bakmayın parti liderlerinin resmi beyanlarına…
Genç subayların başaramadığını yaşlılar hiç başaramaz ama yine de tedbiri elden bırakmamak lazım. Vesselam. (Av. Emin Güneş)