Kardeş Halklar ve Kalleş Hükümetler
Bir ülkeyi değerlendirirken birden fazla kriteri dikkate almak gerekir.
Ülkedeki yönetim biçimi, Halkın inanç ve kültürü, iktidarın halkına dost veya düşman olması vs.
Kuşkusuz bütün Müminler kardeştir. Kardeşlerin birbirlerine karşı hak ve yükümlülükleri kitap ve sünnetle sabittir.
Halihazırda ekseri kardeşlerimiz, İslam düşmanı rejimler tarafından idare edilmektedirler. Biz bu düşmanlığı tek parti döneminde iliklerimize kadar çok yoğun yaşamış bir milletiz. Gavurun şapkasını takmadığı için Âlimlerimiz darağaçlarında sallandırılmış, binlerce insanımız yasağın olmadığı yerlere hicret etmek zorunda kalmış, şehirlerimiz kendi savaş gemilerimiz tarafından topa tutulmuştur.
Daha dün denebilecek 28 Şubatlarda insanımıza inanç ve kıyafetlerinden dolayı yaşatılan mağduriyetler tam olarak giderilmiş değildir.
Biz bu zulümler altında inlerken sözde devletimize yardım edenler İslam düşmanı devletler idi. Muhtemelen o dönemde üzerimizdeki baskının azalması için bize dost olan devlet ve rejimler de devletimizin karşısında yer alıyor onların yönetimlerini ellerinden geldiğince zora sokuyorlardı. Bunun şaşılacak bir tarafı yoktur. Bizi seven bir halkın veya devletin bize zulmedenlere destek olmasına şaşırmamak gerekir.
Zamanla devletlerde değişimler yaşanabilir. İnkılaplar yapılarak rejimler kökten değişebileceği gibi, o düzeyde olmasa da halktan yana hükumetler iktidara gelebilir. Tam tersine İslam’dan yana olan iktidarlar ayakta duramayıp darbe veya başka bir surette yerini zalim diktatörlüklere bırakabilir. Müminler de bu değişikliklere uygun tavır belirlemelidir. İnançları gereği zalimi ve mazlumu ayırt etmeli zalimler karşısında mazlum ve mustazaflardan yana tavır almalıdırlar.
Zalimin kendi devletimiz olması, bizim kavimden ya da mezhepten olması fark etmez. Irkımızdan ve mezhebimizden olan zalim devlete muhalefetimiz onlar tarafından ezilen mazlum kardeşlerimizden yana olduğumuzu gösterir.
Birileri zalim hükumetlere olan husumeti kasıtlı olarak halka yapılmış gibi çarpıtabilir. Ya da mazlum halka yapılan yardım ve verilen desteği zalim iktidara yapılmış gibi mahkûm edebilir. Ferasetli mümin bu farkı sürekli gözetir ve asla zalime destek vermez.
Kuşkusuz bu destekleme ya da köstekleme de mutlaka “ölçülü” olmak gerekir. Halkın yanında devlete karşı mücadele verirken o halkın tamamen devletsiz kalmasına, kaosa sürüklenmesine, maddi ve manevi olarak telafisi güç yıkımlara sebebiyet verilmemelidir.
Mazlum halka destek olurken de aşırıya gidip zalim hükumetin çok daha güçlenmesine sebebiyet verilmemelidir.
Konuyu bir örnekle somutlaştırmak gerekirse, mesela Azerbaycan halkı Müslümandır. Ancak yönetim Siyonizm’le işbirliği içinde zalim bir diktatörlüktür. Halkına inancından dolayı ağır şiddet uygulamakta, tesettür yasağını yüksek öğrenimden orta öğretime yaygınlaştırmaktadır. Tesettürü savunan alimleri siyasetçi ve hatipleri zindanlarında çürütmektedir. Bu da yetmiyormuş gibi İşgalci Siyonist rejime aziz İslam topraklarını peşkeş çekmektedir. Tabi ki bu hain rejimin, bu zorbalığın zayıflamasına ve hatta yıkılmasına destek vermek gerekir.
Ama yanı başında fırsat buldukça mazlum Azerbaycanlı kardeşlerimize karşı katliam yapmaktan çekinmeyen aziz İslam topraklarını işgal eden Ermenilere karşı Azerbaycan’ı desteklenmelidir. Bu destek halka verilmiş ümmet topraklarının müdafaasına yönelik bir destektir.
Birileri maalesef bu konudaki bilinçsizlikten istifade ile fikir bulanıklığı oluşturmaktadır. Bu da küresel Siyonizm’in işgal ve tasallutunu hem kolaylaştırmakta hem de pekiştirmektedir.
Hasılı kelam halkların kardeşliği hükumetlerin kalleşliğine paravan edilemez. Müminlerin görevi güçleri nispetinde kalleş, katil, despot, zalim ve işbirlikçi hükumetlere karşı mazlum kardeşlerini desteklemek mümkünse şiddete başvurmadan hikmetli planlamalarla kardeşlerini bu hükumetlerin tasallutundan kurtarmaktır. Vesselam. (İslamianaliz)