Karıştırılan Kavramlar: Takiyye ve Münafıklık

“Takıyye” ve “münafıklık” çoğu zaman karıştırıldığından, bazen de kasten birbiri yerine kullanıldığından konuyu açıklamak gereği hâsıl olmuştur.
Takıyye; Korunmak, sakınmak, saklamak anlamına gelir. İslam’da takiyyenin varlığı Kur’an ve sünnetle sabittir. Ammar bin Yasir’(ra)in bayılıncaya kadar işkenceden sonra öldürülmekten kurtulmak için imanını gizlemesine Resulullahın (sas) cevaz verdiği mütevatir olarak rivayet edilir.
Kâfirlere ve zalimlere karşı canını ve malını korumak için müminlerin imanlarını gizlemesi imanlarına asla zarar vermez. "Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır." (Nahl 106)
Takiyye müminlere karşı asla caiz görülemez. İmamı Caferi Sadık Müminlere karşı yapılan takiyyeyi şirk kabul etmiştir.
Takiyyenin Şia ve ehlibeyt arasında revaç bulması bunlara yapılan zulmün şiddeti ve yaygınlığı ile ilgilidir. Ömer b. Abdülaziz hariç bütün Emevi sultanları Cuma hutbelerinde Hz. Ali’ ve evladına lanet okutmuşlar, itiraz edenleri acımasızca katletmişlerdir. Cemaatin ekseriyeti takıyyeyi seçerken, Hucr b. Adiy adlı sahabe ve arkadaşları takıyyeyi değil azimeti tercih etmiş, İmam Ali’ye lanet etmeyerek Muaviye tarafından öldürtülmüşlerdir.
“Muâviye, Ziyâd’ın Hucr ve arkadaşlarını bir daha Kûfe’ye göndermemesini talep eden mektubunu alınca altı kişinin salıverilmesine, Hucr’ün ve geride kalan arkadaşlarının da Hz. Ali’yi lânetledikleri ve ondan teberrî ettiklerini söyledikleri takdirde serbest bırakılmasına, aksi takdirde öldürülmesine karar verdi. Bu teklifi kabul etmemeleri üzerine de Hucr ve arkadaşları öldürüldü.” (Ayrıntılı bilgi için bkz. HUCR b. ADÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)
Bazı Müslümanların(!) karşısındakilere “takiyye yapma” demeleri cehaletten kaynaklı değilse kendisini Kâfir veya zalim muhatabını kendini gizleyen mümin gördükleri anlama gelir. Zaman zaman bana da “takiyye yapma” dediklerinde “hadi ben Hz. Ammar (ra) gibi yapıyorum, sen kimsin Ebu Cehil mi?! Ebu Leheb misin?!” diyorum.
Çoğu zaman Müslümanları takıyyecilikle itham edenlerin kendileri “M. Kemal aleyhine konuşmak caiz değildir” diyecek kadar Kemalistlerden korkan münafıklardır! Bunlara takiyyecidir diyemeyiz çünkü takiyyenin şartları mevcut değildir. İslam’da saltanatını ve konforunu sürdürmek için takiyyeye cevaz verilmemiştir.
Aslında müminleri imanını gizlemek zorunda bırakacak kadar zalim ve gaddar olanların hakiki mümin olmaları mümkün değildir. Bunlar, “kıblemize yönelmeleri ve mescitlerimize devam etmeleri” nedeniyle Müslüman kabul edilen fakat gerçekte kâfirdirler.
Münafık, zahiren Müslüman kabul edildiği için hükmü Allah’a cc bırakılmıştır. Her münafık kâfirdir, ancak her kâfir münafık değildir. Münafığın kâfirden daha tehlikeli olduğu ümmetin ittifakı ile sabittir.
Türkiye’de Müslümanlara zulmün zirvede olduğu, âlimlerin darağaçlarına çekildiği dönemlerde ehlisünnet müminler arasında “takiyye” de zirve yapmıştır. Çok az Mümin cihadı ve azimeti seçerek hakkı haykırmış ve bedelini canı ile ödeyerek şehadet şerbetini içmiştir. Şehit Şeyh Said ve arkadaşları gibi. Ülkede ifade özgürlüğünün artması ile ters orantılı olarak da takiyye yapanların oranı azalmıştır.
Türkiye’de deist ve ateistlerin dernekleştiği bir ortamda her hangi bir mezhep mensubunun inancını gizlemesi ve takiyye yapması düşünülemez. Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde Caferi derneklerine ve Hacıbektaş’taki alevi etkinliklerine devlet erkânı katılırken, bütün tarikat ve cemaatler örtülü veya açık hükümet tarafından desteklenirken takiyyeden söz edilmesi abestir.
Türkiye’de Müslümanlar Kemalistlere, PKK ve DAİŞ örgütlerine karşı takiyye yaptılar. Şimdi bu tehlike de önemli ölçüde geçtiği için takiyye ortamı tümden ortadan kalkmıştır diyebilirz.
Aynı şekilde İran’da Şah döneminde takiyye yapılırken İslam İnkılabından sonra takiyye tamamen bitmiştir.
Münafıklık: İslam tarihinde hicretten sonra ve özellikle Medine İslam devleti kurulduktan sonra Müslümanlar arasında zuhur eden bir topluluğun adıdır. Münafıklık, Kâfirlere değil ancak müminlere karşı yapılır. Takiyye yapanın kalbi nasıl imanla dolu iken aksini söylüyorsa, Münafığın da kalbi küfür ve nifakla dolu iken aksini yani iman ettiğini söyler. Takiyye yapan kişinin aslı Mümin ama görüntüsü kâfirdir. Münafığın ise aslı kâfir, görünümü Müslümandır. Münafıklar, Allah cc nezdinde kâfir ama nezdimizde Müslümandırlar. Çünkü kıblemize yönelir mescitlerimize devam eder bazen nifaklarından şüphelenmemizi engellemek için çok yeminler ederek güvenimizi sağlamaya çalışır, hararetli hitabetlerle, gösterişli ibadetlerle bizi kandırmaya çalışırlar. Münafıkları nasıl tanıyacağımıza dair “Münafıkları tanıma kılavuzu” adlı yazımız okunabilir. https://hurseda.net/emin-gunes/50537/munafiklari-tanima-kilavuzu.html
(Emin Güneş - Hürseda Haber)