Türkiye’yi bölen cenaze
Düz bir mantıkla gidilirse Türk hükümeti Suriye’deki savaş boyunca silahlı grupları eğitip donatırken bunlardan herhangi birinin komutanı için Türkiye’de cenaze namazı kılınması anormal gelmeyebilir. Hele bu örgüt, bir zamanlar CIA’in Timber Sycamore adlı gizli programıyla TOW, Grad ve Fagot füzeleri verdiği Ceyş El İzze, cenazesi kılınan da bu örgütün komutanlarından medyanın yıldızlaştırdığı Abdulbasit El Sarut olunca.
Şimdiye kadar İslam Devleti (İD) üyeleri dahil yaralanıp Hatay, Kilis ve Gaziantep’teki hastanelere kaldırılan çok sayıda savaşçının Türk devletinden gördüğü iyilik, sınırlı bir çevrede tepki çekti. Sonuçta birçoğunun gözünde hükümet eylemleriyle mazlumdan yanaydı.
Ancak Sarut’un 8 Haziran’da Hama kırsalında yaralandıktan sonra Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde tedavi altına alınması ve ölümünün ardından Tevhid Camii’nde büyük bir cenaze töreniyle uğurlanması pek çok kişiye dokundu. Cenazesi etnik, dini ve mezhebi farklılıklarıyla barış içinde yaşayan, hatırı sayılır miktarda Alevi Arap nüfus barındıran Hatay gibi bir yerde kaldırılan Sarut, sonuçta Alevileri yok etmekten bahseden biriydi.
2012’de göstericilere slogan attırırken “Hepimiz cihatçıyız. Humus kararını verdi. Alevilerin kökünü kazıyacağız. Ve Şiiler gitmek zorunda” diyordu. Medyanın, “devrimin kahramanı,” rejim karşıtı şarkılarından ötürü “devrimin bülbülü,” ve Humus’taki yerel ligde kaleci olması hasebiyle “devrimin muhafızı” diye övdüğü Sarut, İD ve Nusra Cephesi ile ilişkileri nedeniyle ismi gündemden düşmeyen biriydi.
Haliyle Türkiye’de cenazeye tepki gösterenlerin hatırladığı şey Sarut’un tartışmalı sicili oldu. Sarut’un 2014’te İD’e biat ettiğine dair haberler çıkmıştı. 2016’da verdiği bir röportajda, 2014’te Humus’tan ayrılırken İD’e katılmak üzere kalabalık bir grup oluşturduklarını, Ehli Sünnet Vel Cemaat örgütünden Ebu Davud’a İD bölgeye gelir gelmez biat etme sözü verdiğini ama Ebu Davud’un yetkili kişi olmadığı ortaya çıkınca biatın geçersiz kaldığını anlatıyordu. Aynı röportajda İD ile yollarını ayıran Nusra’nın kendisini İD’e bağlı olduğu suçlamasıyla hapsettiğini, şeriat mahkemesinde yargılandığını ve aklandığını ekliyordu.
İD bayrağı ile birlikte verdiği pozla hatırlanan Sarut, bir başka röportajında İD ve Nusra ile aynı amaca hizmet ettiklerini ve birlikte Hristiyan ve Şiilere karşı omuz omuza savaşacaklarını söylemişti. Ceyş El İzze bazı sorunlar yaşasa da şu an Hama kırsalında Nusra’nın ardılı Heyet Tahrir El Şam’la (HTŞ) ortak hareket ediyor. Mayıs başından beri kızışan Hama kırsalında HTŞ ile güç birliği yapan Ceyş El İzze Genel Komutanı Cemil El Salih, HTŞ lideri Ebu Muhammed El Colani’nin çağrısıyla düzenlenen güç birliği toplantısına katıldı.
Sarut’un hikayesi, son olarak İdlib’de HTŞ ile birlikte savaşan gruplara silah ve mühimmat desteği vererek Suriye’deki savaşın en kritik destekçisi olma pozisyonunu koruyan Türk Hükümeti için çok da sorun değil. Türkiye’de resmi haber kurumu Anadolu Ajansı da “devrimin simgesi” olarak nitelediği Sarut’un ölüm haberini “Suriye devriminin kahramanı Hama’daki çatışmadan sonra şehit oldu” başlığıyla verdi.
Ancak Reyhanlı’da Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) bayrakları ve Arapça sloganlar eşliğinde kaldırılan cenazenin yol açacağı tepkiler dikkate alınmış olmalı ki iktidar medyası gelişmeleri fazla öne çıkarmadı. Reyhanlı Kaymakamı Fatih Çobanoğlu Twitter’dan “Suriyeli muhaliflerin komutanlarından birinin cenazesinin, konvoy şeklinde Suriye bayraklarıyla ve sloganlarla izinsiz gösteriye dönüştürülmesi kabul edilemez ve sorumsuzca bir davranıştır. Bu tür provokasyonlara açık eylemlere müsaade edilmeyeceğinin bilinmesini rica ederim” mesajını paylaştı. Ancak muhalifleri destekleyen kesimlerde tepkiye yol açan bu mesaj daha sonra silindi.
Ssosyal medyada geniş yankı uyandıran olay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine de taşındı. Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay Milletvekili Barış Atay, bir önergeyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “provokatif bir gösteriye dönüşen cenaze organizasyonuna neden izin verildiğini” sordu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları da içeriden ve dışarıdan (Suriye) cenazeye otobüslerle organize katılım olduğunu belirterek “Töreni organize edenler hakkında inceleme başlatıldı mı? Cenaze merasimini Selefi bir gösteriye dönüştürmek, buna göz yummak halkların ortak yaşam konusundaki hassasiyetini yok saymaktır; IŞİD’in İslam Devleti projesine çanak tutmaktır” dedi. Hatimoğulları Reyhanlı’nın hala bu tür örgütlerin üssü olduğunu da kaydetti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Hatay Milletvekili Serkan Topal da Hatay’ın hassas yapısına dikkat çekerek “Bu provokatif davranışın Reyhanlı’da yapılmış olması Hatay’ın birliğine dinamit koymakla eşdeğerdir” diye çıkıştı.
Belediyenin cenaze hizmeti vermesi de tartışma konusu oldu. Reyhanlı’dan bir tanık Al-Monitor’a “Belediye sınırdan ambülanslarla alınıp hastanelere getirilen ve ölen Suriyelilere cenaze aracı tahsis etmek dahil her türlü hizmeti veriyor. Cenaze sınıra kadar götürülüyor. Bu olayda da standart uygulama var” dedi. Katılımcılarla ilgili de “Genelde göstericiler Suriyeliydi. Ben Reyhanlı’dan etkin bir katılım gözlemlemedim” ifadelerini kullandı. Sarut için İstanbul’daki Fatih Camii’nde de gıyabi cenaze namazı kılındı.
Reyhanlı 2013’te iki bombalı saldırıda 53 insanını kaybetmiş olması nedeniyle hassasiyeti yüksek bir yer. 98 bin nüfuslu ilçede yaşayan Suriyeli sığınmacı sayısı 115 bin civarında.
Sarut ve cenazesi Türkiye’nin Suriye’deki açmazını temsil ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Suriye Ulusal Ordusu” diyerek kefil olduğu, hatta Afrin harekâtı sırasında “Kuvayi Milliye” olarak tâltif ettiği örgütler birçok yerde El Kaide bağlantılı yapılarla iç içe geçiyor. Ceyş El İzze de “ılımlı” ve “radikal” ayırımının flulaştığı tipik örneklerden birisi. Erdoğan’ın izlediği siyasetle baş tacı ettiği Sarut gibi savaşçıların hikâyeleri de “ılımlı muhalif” tasnifindeki tutarsızlıklara ışık tutuyor. (Al-Mönitor)