Yasin'in arkadaşı ve annesi katliamı anlattı
Diyarbakır'da HDP'nin çağrısıyla 6-8 Ekim'de gerçekleştirilen katliamdan yaralı olarak kurtulan Yasin Börü'nün arkadaşı Yusuf Er ile Yasin Börü'nün annesi Hatice Börü, kan donduran PKK katliamını Haber Türk’te anlattı.
Diyarbakır'da HDP'nin çağrısıyla gerçekleştirilen 6-8 Ekim'deki saldırılarda katledilen Yasin Börü ve arkadaşlarının davasında üçüncü duruşma dün gerçekleştirildi. Dava duruşması 7 Mart'a ertelenirken, Yasin Börü'nün annesi Hatice Börü ile aynı saldırılardan ağır yaralı kurtulan Yusuf Er, Haber Türk'te Ceren Kenar ve Yıldıray Oğur'un sunduğu “Şimdi ve Burada” programında yaşadıklarını anlattı.
"Dışarıya çıktığımda yanık et kokusu geliyordu"
Programda önce Yusuf Er söz aldı. 7 Ekim 2014'te kurban eti dağıttıkları sırada 70-80 kişilik bir grubun önlerini kestiğini, içlerinden bir kişinin 'bunlar IŞİD'ci' demesi üzerine saldırıya uğradıklarını belirten Yusuf Er, "Bizim yolumuzu kestiler. Kesimhaneden geldiğimizi ve et dağıttığımızı bildirdik. Ama bir anda 'bunlar IŞİD'ci' dediler ve saldırmaya başladılar. Binaya saklandık ama yerimizi tespit ettiler. Bir eve sığındık ama zorla daireyi bastılar. Polisi aradım. Polis 'iyi günler' dedi ve telefonu yüzüme kapadı. Daha sonra 'dinamit getirin kapıyı patlatalım' dediler. O an üst kattaki saldırgan, üst katta camdan girdi. 4 arkadaşım şehit edildi. Bıçak darbesiyle ayıldım. Her şeyin planlanmış olduğu belliydi. Ben yarı baygın haldeyken iki kişi aralarında konuşuyordu: Biri 'öldürelim' dedi. Diğeri 'ibret olsun böyle bırakalım' dedi. Dışarıya çıktım, çıkmamla yanık et kokusu geliyordu. Yani o nazik bedenleri yakmışlardı. Ben o esnada Hasan ve Hüseyin'i tek gördüm. İkisi de yüz üstü yerde yatıyordu. Üst kattan atıldıkları belliydi. Bunları görünce ben tam çöktüm. Daha sonra beni binadan yaklaşık 80 metre uzaklaştırdılar. Bir ara boşluk arkama baktığımda biri keleş diğeri tabanca bana doğru doğrulmuş, anladım ki beni vuracaklar. Sağa sola giderek yürüdüm, 4 el ateş ettiler Allah'a hamd olsun vuramadılar" diyerek yaşadığı korkunç vahşeti gözler önüne serdi.
"Polisin ihmali soruşturma kapsamında incelenen hususlardan birisi mi?"
Yusuf Er'in anlattıklarından sonra Katliamın yargı süreciyle ilgili dava avukatlarında Mehmet Mahmut Doğan'a soru yöneltmek istediğini söyleyen Ceren Kanar'ın, "Bu yargı süreci konusunda biraz bilgilendirir misiniz? Failler yakalandı mı? Bununla beraber Yusuf Bey polisin ihmalinden bahsetti, bu yine soruşturma kapsamında incelenen hususlardan birisi mi?" diye sordu.
"Kasıt diyemiyoruz ama ihmaller zinciri var"
Davanın başından sonuna kadar ihmaller zinciriyle karşı karşıya kaldıklarının altını çizerek sözlerine başlayan avukat Mehmet Mahmut Doğan, "Kasıt diyemiyoruz ama ihmaller zinciri var. Saat 18.10-18.20 civarında başlıyor olay, yaklaşık 45-50 dakika sürüyor bu grubun 4 kişiyi katletmesi ve Yusuf'un oradan kurtulması. Bizzat polis fezlekesinde verilen bir bilgi. Çevreden ihbar geliyor, “evin önünde ölüler var” diye. Polislerin karakoldan 21.17’de hareket ediyor. Yani 4 saat sonra olay yerine varabiliyorlar. 4 saat boyunca olaya hiçbir şekilde müdahale edilmiyor. Ancak, “ölüler var sokakta” dendiğinde onları almaya gidiyorlar" şeklinde çarpıcı ayrıntılar paylaştı.
"Suç eşyalarının üzerinde hiç mi parmak izi bulunmaz?"
Dosyada olay yeri incelemesine ilişkin video ve görüntülerin olduğunu, ancak delil sayılacak parmak izleri vs. hususlara dikkat edilmediği bilgisini paylayan Doğan, "Olay yerinde tespit edilen parmak izleri veya kan analizleriyle ilgili hiçbir şey yok. Ki olay yerinde bir sürü kullandıkları suç eşyası var. Sopalardan bıçaklara kadar, işte duvarlarda kurşun delikleri. Bu suç eşyalarının üzerinde hiç mi parmak izi bulunmaz?" diye sordu.
"56 gün sonra ilk gözaltılar başlıyor!"
Yıldıray Oğur'un davada yargılanan sanıkların nasıl yakalandığıyla ilgili sorusunu da yanıtlayan Doğan, "Şüphelilerin tespiti büyük oranda Yusuf'un anlatımları ve 2-3 gizli tanık var, gizli tanıkların beyanına dayanarak gözaltına alınıyorlar. Ki o da manidar. Olaylar 7 Ekim’de oluyor, ilk gözaltılar 3 Aralık’ta oluyor. Yani 56 gün sonra ilk gözaltılar başlıyor. Bu arada da hiçbir şey yapılmıyor." dedi.
"Halen yakalanamayanlar var"
6-8 Ekim tarihinde toplam 52 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Doğan, "Diyarbakır valisinin yanlış hatırlamıyorsan Nisan ayında bir açıklaması oldu. Emniyet yetkililerinin olaylara bilinçli olarak müdahale etmediğini, 'Bu provokasyona emniyet olarak gelmedik. Eğer gitseydik çok sayıda verirdik. Bu da halkta infiale sebep olurdu' şeklinde bir açıklaması var. Kendisi bir zat bunu basına bildirmiş. Demek ki Yasin'in ölümünün bir infial oluşturmayacağını düşündüler ki, diğer infialden korkarak olaya müdahale etmemişler, bu kendi itirafları. 56 gün sonra göz altılar başlıyor. Bu arada bir kısım şüphelilere ulaşılamıyor. Halen yakalanamayanlar var. Sanırım 6-7 kişi hakkında yakala emri devam ediyor. Kesin bir bilgi değil ama 6-8 Ekim'de Kobani'den gelenlerin de öldüğü söyleniyor. Bundan sonra onların hakkında bir dava da görülemeyecek" ifadelerini kullandı.
"Dosyada akla mantığa sığmayan ihmaller var"
Son olarak yargılamadan adil bir sonuç çıkıp çıkmayacağıyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Avukat Doğan, "Ceza yargılamasında soruşturma zamanı tohumların ekildiği zamandır. Hasat kovuşturmada yapılır ve soruşturma çok sıkıntılı olduğu zaman ister istemez yargılama aşamasında elinizi kolunuzu bağlıyor. Olay yerinde bulunan Yusuf da, daha sonra oğlunu teşhis eden Annesi de Yasin'in yakıldığını biliyor. Yüzünde çok ciddi yanıklar var. Ama adli tıp raporunda yanıklara ilişkin hiçbir şey yansımamış. Bunu dahi yapmaktan imtina etmişler. Hangi gerekçeyle bu yapılmış bilmiyoruz. Dediğim gibi dosyada akla mantığa sığmayan ihmaller var" vurgusunda bulundu.
"Yargının adil olmadığını düşünüyorum"
Avukat Mehmet Mahmut Doğan'ın anlattıklarından sonra kendisine söz hakkı verilen Yasin Börü'nün annesi Hatice Börü ise, yargı süreciyle ilgili kendisine yöneltilen soruyu yanıtladı. "Yargının adil olmadığını düşünüyorum" söze başlayan Börü, "Çünkü önce yakaladılar, ‘İşte Yasin’in katilleri dediler, sonra her mahkemede teker teker salıverdiler. Her Salı verildiklerinde acım daha da arttı. Çünkü sen evladını kaybetmişsin, öyle kaza değil, intihar değil, hastalık değil, onlar bilerek, isteyerek, işkence yaparak evladınızı hem silahla, hem bıçakla, hem yakarak, hem de üçüncü kattan atarak katlettiler. Yani bir Sırtlanın yediği yemeğe yapmayacağı şeyleri onlar o bedenlere o canlara yaptılar. Bu hem benim için hem de diğer anneler için dayanılmayacak kadar acı veren bir şey" diyerek duygularını ifade etti.
"Bulduğumuzda ise tanınmayacak haldeydi"
Kendisini ancak evladı parçalanarak ölen insanların anlayabileceğinin altını çizen acılı anne, titrek sesiyle konuşmasını şöyle sürdürdü: "Eğer evladınız varsa kendinizi benim yerime koyun. Düşünün ki evladınızı vampirler yarasalar almışlar öldürdükten sonra vücuduna işkence yapmışlar, iki üç gün boyunca biz bulamadık. Bulduğumuzda ise tanınmayacak haldeydi, bana göstermediler. Yüzü yanmıştı, bedeni yanmıştı, babası ayağındaki Ben’den onu tanıdı.
"Herkes bu konuda duyarlı olsun"
Yani hiç unutmadım, unutamam her gün gözümün nüne geliyor. Bunun için diyorum ki herkes bu konuda duyarlı olsun ve davanın üzerine gitsin. Bu konuda herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum. Adil bir yargılama istiyorum. Delillerin tekrar gözden geçirilmesini, toplanmasını istiyorum. Avukatın dediği gibi doğru dürüst bir otopsi bile yapılmadı. Eğer yapılsaydı belki katillerin parmak izleri o evden çıkacaktı. Telefonları hepsinin, cüzdanları, paraları hepsinin cebinde vardı. Yani iyice araştırılmış olsaydı kesinlikle bulacaklardı.
"Neden bir kesim basın katliamı hiç görmedi? Çünkü Yasin dindardı"
Hem ihmal var, hem duyarsızlık var. Bir kesim basın bunu dile getirdi, gördü. Bir kesim de hiç görmedi neden, çünkü Yasin Müslüman’dı, dindardı, Hasan, Hüseyin ve Riyad dindardı. Belli bir kesim bunu görmedi görmezden geldi. Ben azından yargı konusunda herkesin duyarlı olmasını istiyorum. Eğer tutuklananlar gerçek katil değillerse, bende içeriye kalmalarını istemem. Eğer gerçek katiller değillerse gerçek katilleri bulsunlar ve yargılasınlar. Yok katil onlarsa serbest bırakılmasın, çünkü bu bize çok acı verir. Düşünün ki evladınız o kadar acı çekerek canını veriyor toprağın altında, onlar ise elini kolunu sallayarak gününü gün ediyor.
"Beni sadece oğlu parçalanan anlar"
Beni ne Sur’da yaşayan insanlar anlar, ne evini barkını terk eden insanlar anlar, ne de malını kaybeden insanlar anlar. Beni sadece Yasin gibi evladı parçalanmış anneler anlar.Hiç kimse beni anlayamaz, çünkü hiçbir mal, mülk, toprak canın yerini tutamaz. Benim hiçbir şeyim kalmasaydı, evim gitseydi, malım gitseydi ama çocuklarım yanımda olsaydı.
"Kandil, KCK ve HDP de suçludur"
Ben azmettiricilerden de davacıyım ve yargılanmalarını istiyorum. Çünkü onlar büyüklerin emrini bekliyor. Öyle kendi başlarına çıkıp da vahşet yapmıyorlar. Kandil’den, KCK’dan, HDP’den emir gelmeyene kadar onlar çıkıp bir olay yapmıyorlar. Yukarıdan emir aldıktan sonra sokağa dökülüyorlar milletin canına malına kast ediyorlar. Bu durumda 100 yüz Kandil, KCK, HDP her neyse bunlar suçludur. Zübeyde Zümrüt, Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak da suçludur. Ben onların da yargılanmasını istiyorum." (Hürseda Haber)