Mesud Sadr: Türkiye medyası Aliyev’in açıklamalarını görmek istemedi

İranlı gazeteci ve dış politikalar uzmanı Mesud Sadr Hürsed Haber'e yaptığı açıklamalarda, bazı çevrelerin hedefe İran’ı koymaya çalışmasının dikkat çekici olduğunu belirterek önemli açıklamalarda bulundu.
Lübnan, Libya ve Ak Deniz’deki siyasi gerilim dünya kamuoyunu meşgul ederken, Kafkaslarda bir anda Ermenistan ile Azerbaycan Dağlık Karabağ’da savaşa girdi. Türkiye’nin de savaşın taraflarından olması hasebiyle gerilim tüm bölgeyi etkisi altına aldı. Rusya kendi siyasi hedeflerine emin adımlarla yürürken, bazı çevrelerin hedefe İran’ı koymaya çalışması oldukça dikkat çekiciydi. İran ise bir yanda iki komşusu arasında yaşanan gerilimi yakından izlerken, asıl birçok konuda çatışma halinde olduğu ABD’deki başkanlık sonuçlarına odaklanmış durumda. Bütün bu gelişmeleri İranlı gazeteci ve dış politikalar uzmanı Mesud Sadr ile konuştuk.
Öncelikle röportaj talebimize olumlu cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum. ABD’de başkanlık seçimleri yapıldı, İran ise 2021’de cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandık başına gidecek. Amerika ile İran arasında 40 yıldır süren husumet göz önünde bulundurulduğunda her iki ülkedeki seçimler oldukça önemli bir durumu arz ediyor. Bu ayrıntıları konuşacağız ama önce Ermenistan İşgali altında bulunan Karabağ’daki gelişmeleri değerlendirmek istiyorum. Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan gerilim bir anda çatışmalara dönüştü. Azerbaycan topraklarının bir kısmını geri aldı, ancak Karabağ’ı tamamen Özgürleştiremedi. Rusya tarafından sağlanan ateşkesle şimdilik gerilim durmuş gibi. Yaşanan bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Azerbaycan ve Ermenistan arasında olan kriz bu günlerin sorunu değil. Sovyetlerin dağılmasından önce başlayıp sonrasına, jeopolitik bölgesel dizaynların yönetilmesi amacıyla ortaya çıkarılmış bir kriz idi. Azerbaycan yönetimi 90'lı yıllarda iç siyasi kargaşalar ve özellikle Rus piyonlarının Bakü'de yaptıkları ihanetler ve siyasi etkinlikler sonucunda büyük kayıplar yaşandı. Bu kayıplar aslında Azerbaycan halkının vicdanında büyük travmalar oluşturdu. Azerbaycan devleti bu sorunu yaklaşık 30 yıllık bir dönemde siyasi ve hukuki yollardan halletmeye çalışıyordu. Bunun sebebi hukukun tarihin ve vicdanın Azerbaycan yönetiminde yana olmasıdır. Azerbaycan BM yönetmelikleri ve tarihen buralar benim topraklarım ve karşı taraf işgalci ve ben buraları tarihen hukuken geri alabilirim diye düşünüyordu. Ama 27 yıllık bir süreç ve bu aradaki görüşmeler tarafların hukuken veya ahlaken bir sonuç çıkmayacağı meselenin daha çok siyasi çıkarlar yönünde ilerlediğini fark edince Azerbaycan da askeri seçenekler üzerinde durdu. Askeri meseleler de yine birkaç yıllık bir meselenin konusudur. Azerbaycan yönetimi son on yılda ordusunu güçlendirmek ve ordunun kullandığı silahları daha da modernleştirmek ve özellikle psikolojik açıdan halkı ve orduyu hazırlamak sürecini başlattı.
Nihayetinde Erivan’da olan hükümet değişikliği ve son dönemde Paşinyan gibi zayıf ve tecrübesiz birisinin iktidara gelmesi ve onun ile Ermenistan'ın destekçisi Rusya ile arasında olan gerilimler İlham Aliyev için elverişli bir fırsat oldu. Aslında Aliyev askeri hazırlıklarla paralel olarak siyasi hazırlıklara da başladı. Erivan ile Rusya arasındaki soğukluk sırasında Bakü stratejik bir adım atarak kendini Moskova'ya yaklaştırmak yönünde hareketlerde bulundu. Sonunda da gördüğümüz gibi bazı çatışmalardan sonra son iki ay önce başlayan büyük bir savaşla karşı karşıya kaldık. Aslında savaşın ilk günlerinde hiç kimse geçen otuz yıllık süreç göz önüne alınırsa Karabağ'ın alınacağı hatta oraya ulaşılacağını bile düşünmüyordu. Herkes en iyi durumda Karabağ hariç Azerbaycan’a ait işgal altındaki 7 bölgenin geri alınacağı ve Azerbaycan’ın siyasi müzakerelerde üstünlük elde ederek müzakerelere devam edeceği düşünülüyordu. Eğer savaşın ilk günlerindeki analizlere bakarsak genel kanaat bu yöndeydi. Fakat Azerbaycan tarafının hızlı ilerlemesi ve Erivan tarafındaki kargaşa, belirsizlik ve yönetim bozukluğu ve akılsızca davranışlarda bulunması meselenin daha da derin ve geniş ve etkili olacağı kanaatini oluşturdu. Bu zaferler en son Şuşa şehrinin ele geçirilmesi ile doruğa ulaştı.
Kafkasya analizlerinde şöyle bir görüş vardır. Şuşa'yı idare eden Karabağ'ı, Karabağ'ı idare eden de Kafkasya'yı idare eder derler. Azerbaycan ordusu hiç kimsenin beklemediği bir zamanda en az ölüm, en az masrafla ve en hızlı şekilde stratejik öneme sahip Karabağ'ın kalbini ele geçirmesi ile aslında savaşın bitmesi gerektiğini herkes gördü. Eğer Ermenistan bu savaşı bitirmek yönünde adım atmamış olsaydı, bu defa Azerbaycan direk başkent Hankentin'e inebilir ve başkenti işgal tehdidinde bulunurdu. ki bu felaket nedeniyle yüz binlerce ifade edeceğimiz bir Ermeni mülteci konusunu ortaya çıkarırdı, ki bu da başbakan Paşinyan'ın daha büyük kriz ve sorunlarla karşı karşıya kalacağı anlamı ortaya çıkardı. Moskova işte bu önemli dönemde ortaya girerek sorunu çözmeye çalıştı ve mesele gördüğümüz kadarıyla genel itibari ile güvenli bir duruma geldi. Karabağ'ın Azerbaycan dışında ayrı bir ülke olma iddiası kalmamıştır. Elbette yerli Ermenilerin Karabağ'da yaşamak hakkı var. Azerbaycan'ın da bu hakkı hiçbir zaman ihlal etmeyeceğini açıklıyor.
Karabağlı Azerbaycanlılar kendi yurtlarına dönme hakkına sahiptirler. Aynı zamanda Ermenistan'ın Karabağ hakkında bir iddiada bulunması da söz konusu değildir. Siyasi açıdan Bakü yönetimi istediğini elde etmiştir. Elbette bazı açıklamalar var; 'eğer bu savaşa devam edilirse daha büyük zaferler elde edilir…' fakat siyasi açıdan bakılır ve gözden kaçırmamak gerekir ki bu defa Rusya daha farklı bir yöntem ile meseleye müdahil olabilir, böylece işler istenmeyen farklı noktalara da gidebilir. Bence en akıllı yöntemle en iyi zafer elde edilmiştir. İlerdeki beş yıllık dönemde Azerbaycan Nahçivan ile arasındaki koridoru da elde ederse beklenen en büyük zaferi elde etmiş olur.
Bu zafer sonucunda Karabağ da fiilen Azerbaycan'ın toprağı haline gelmiştir. Fakat Kafkasya'da Rusya'nın varlığı daha da güçlenmiş, hukukileşmiş ve Rusya'nın sonraki dönemlerde Kafkasya'nın gelecekteki siyasi durumuna etki etme ve değiştirmek ile beraber Erivan ve Bakü'ye karşı daha güçlü olma imkânını vermiştir.
Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan çatışmalarda en çok gündem olan İran tutumuydu. Türkiye medyası özelikle İran’a yönelik bazı iddialar ortaya attı. İran’ın Ermenistan’ın yanında olduğu yönünde ciddi iddialar ileri sürüldü. İddialar konusunda sizin görüşünüz nedir?
İran'ın Ermenistan tarafında durduğuna ait herhangi bir belge yoktur. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in de defalarca açıkladığı gibi İran Azerbaycan tarafında durdu ve ona destek verdi. İran’ın en üst siyasi makamı İslam İnkılâbı Rehberi'nin açıklamasına göre, “bu savaşta Azerbaycan haklı, bu topraklar özgürleştirilmeli” vurgusu yapmıştır. Hatta İlham Aliyev son zamanlarda açıkladı ki Ermenistan'a gönderilecek askeri yardımlarına karşı İran hava sahasını da kapattı. Bunlar İran'ın en üst makamları tarafından tarihte söylenen en üst açıklamalar. Bu savaştan önce İran, Bakü ve Erivan arasında bir denge politikası izlemiştir. Özellikle işgalci İsrail rejiminin bölgeye girmesi Siyonist rejimin Kafkaslarda daha da etkinleştirmesi ile İran iki tarafla da, yani hem Bakü ve hem de Erivan yönetimi ile ilişkilerini daha da güçlendirip artırmaya çalışmıştır. Bunda da şaşırılacak herhangi bir nokta yoktur. Fakat burada önemli husus Türkiye medyasında yaygın olan 'İran Ermenistan'a yardım ediyor...' iddiaları hakkında herhangi bir kanıt elde edilmemiştir.
ABD’deki başkanlık seçimlerinde yaşanan değişiklik İran’ı nasıl etkiler? İran’ın Trump sonrası nasıl bir yol izler?
ABD'deki seçimler aylar öncesinden İran'ın iç siyasetinin de konusu olmuştur. Maalesef bu seçimden önce hiç olmadığı kadar İran kamuoyu ve İran iç siyaseti ABD seçimleri ile ilgileniyor. Bu seçimlerin sonuçlarını direk İran’ın iç siyasetinde özellikle ekonomisinde etkili olduğuna inanılıyor. Bu hiç de iç açıcı bir durum değil ve maalesef İran'da şimdiki iktidar tüm yumurtaları ABD sepetine koyduğu için hükümet neredeyse tüm siyaseti ABD'ye göre dizayn ediyor görüntüsü vermektedir. Bu Ruhani iktidarının dış siyasetinde ne kadar büyük bir zafiyet içerisinde olduğunun kanıtıdır. Trump'ın iktidardan gitmesi İran'da bazı şeylerin değişeceği yönündeki ümidin de arttığını gösteriyor. Seçim sonuçlarının açıklandığı sabah dolar kurunun düşmesi gösterdi ki İran toplumu Trump'ın düşmesine olumlu bir tepki veriyor. Yine de büyük bir değişiklik veya büyük bir farklı siyasetin yaşanacağından da söz etmek imkânsız. Çünkü ABD devleti özellikle Trump sonrası İran'a baskı yaparak İran devletini politikalardan vazgeçirmek için yeni adımlar atacak gibi gözüküyor. Büyük ihtimalle Amerika yönetimi de bu defa bir sonraki İran'da yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerini bekler. Bu seçim sonucunda yönetimde kimin olacağı konusunda daha dikkatli ve hesaplı adımılar atmak için çaba sarf eder. Amerika'daki değişimin Ruhani açısından büyük bir getirisi olacağından söz etmek mümkün değil. Özellikle Ruhani dış siyasette Amerika'nın imzalayarak güvence verdiği anlaşmalara ve sözlerine inanarak çok başarısız bir dış siyaset yönetiminde bulundu diyebiliriz.
Önümüzde İran’da cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak, ABD’deki seçim sonuçları İran iç politikalarına yansıma nasıl olacak?
Önümüzdeki dönem yapılacak seçimler İran'da çok önemli. Herkes bu seçimlerde muhafazakârların seçimin galibi olacağını biliyor. Ama kim olacağı ve nasıl bir iç politika yürüteceği belli değil. Bazı siyasiler meydana çıkmak için istekli ve gönüllü olduklarını gösteriyorlar. Adayların kesin belirleneceği günlere yaklaşık üç aylık bir zaman var. Üç aydan sonra seçim süreci net olarak başlayacak ve adaylar net olarak belli olur. Seçim sonuçlarını kim kazanırsa kazansın kazanan aday ve siyaset kesinlikle çevre komşu ülkelerle ilişkilerin daha yakın ve güçlü olmasına vurgu yapacak ve iç siyasette değişikliklere gidilecek. Özellikle ekonomide ülke içi kaynakların artırılması ve petrol dışı ihracatın daha da güçlendirilmesi konusunda hareket edecektir. Özellikle ekonomide vergiler konusu gündem olacak. Bunların sonucunda bazı tarihi değişimlere şahit olacağız. Bu değişimler İran'ın kendi iç siyaseti ve dış siyasetiyle de bağlantılı ve etkili olacaktır. (Hürseda Haber)