Terör rejimi hareket alanını genişletiyor; Körfez’den Afrika’ya ‘normalleşme’ planları
ABD'nin Fas’ın Batı Sahra’daki tartışmalı hakimiyetini tanımasının ardından, Fas terör rejimi İsrail’le ‘normalleşen’ 6. Arap ülkesi olarak tarihe geçti. Uzmanlara göre, ABD-İsrail ikilisinin Körfez ile başlayan normalleşme planları Türkiye’yi de tehdit ediyor.
Filistin topraklarını işgal eden İsrail’le normalleşme kervanına bir Arap ülkesi daha katıldı. Fas Kralı 6. Muhammed, 10 Aralık'ta ülkesinin İsrail ile "en yakın zamanda resmi ve diplomatik ilişkiler kurmayı" planladığını açıkladı.
Kral 6. Muhammed, ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde, Fas ile İsrail arasında karşılıklı uçuşlara başlanmasını planladıklarını, iki ülke arasında turistlerin yanı sıra Fas kökenli Yahudilerin de yolculuk yapmasının sağlanacağını ifade etti.
Bu telefon görüşmesi, Trump'ın, Fas ve İsrail'in tam diplomatik ilişki kurulmasına yönelik anlaşmaya vardığını ve Batı Sahra'da Fas'ın hakimiyetini tanıdıklarına dair bir bildirge imzaladığını duyurmasının ardından geldi.
Terör rejimi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da düzenlediği basın toplantısında, "İsrail ile barış yapma arzusundan dolayı Fas Kralı Majesteleri 6. Muhammed'e teşekkür ederim. Fas ile barış çok sıcak olacak" dedi.
Böylece Fas, son aylarda başlatılan ‘İsrail’le normalleşme’ anlaşmalarına katılan 4. Arap ülkesi oldu. 1979’da ilk normalleşme sürecini başlatan Mısır ve 1994’te barış anlaşması imzalayan Ürdün de dahil edildiğinde İsrail’le normalleşen 6. Arap ülkesi olduğu da söylenebilir.
Fas ve İsrail arasındaki ilişkiler, 1993'te (Filistinliler ile İsrail arasında) imzalanan Oslo Anlaşması'nın ardından başlamış ancak 2. İntifada'nın başladığı 2002 yılında Fas bu ilişkileri durdurmuştu.
ŞANTAJ MADDELERİ
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, 15 Eylül'de Beyaz Saray'da düzenlenen törende İsrail ile ilişkileri normalleştirme anlaşması imzalamıştı.
Sudan Dışişleri Bakanlığı da 23 Ekim'de geçiş hükümetinin işgalci İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesini kabul ettiğini ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesinin yasama meclisinin kurulması ile anayasal yapının tamamlanmasının ardından gerçekleşeceğini, konunun parlamentonun onayına bağlı olduğunu açıklamıştı.
Beyaz Saray aynı gün Başkan Donald Trump'ın Sudan'ı "teröre destek veren ülkeler" listesinden çıkarma kararını imzaladığını bildirmişti.
Arap ülkelerinden art arda İsrail’le normalleşme adımları gelirken, her ne kadar Riyad yönetimini iddiaları reddetse de Suudi Arabistan’ın da bu kervana katılacağı konuşuluyor.
ABD-İsrail’in normalleşme anlaşmaları yaptıkları Arap ülkelerine sundukları; tartışmalı Batı Sahra’da Fas hakimiyetinin tanınması, Sudan’ın teröre destek veren ülkelerden çıkarılması, Ürdün’e Kudüs’teki dini işleri denetleme hakkı tanınması gibi maddelere bakıldığında bölgedeki ve o ülkelerdeki iç karışıklıkları bir şantaj unsuru olarak kullandıkları görülüyor. Böylece normalleşme adı altında Arap ülkeleri üzerinde yeni bir çevreleme politikası hayata geçiriliyor.
AFRİKA BOYNUZU
Uzmanlar Körfez’den başlayarak Afrika’ya kadar uzanan ABD-İsrail ‘normalleşme’ planlarının hedefinde İran ve Türkiye’nin de olduğunu belirtiyor. Körfez’deki ABD-İsrail planlarının Afrika’ya kaydırılması dikkat çekiyor.
Kısa bir süre önce Mossad direktörü Eli Cohen, İsrail'in yakında iki ülke ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda anlaşmalar yapacağını söylemişti. Cohen, “biri Afrika Boynuzu'ndan çok uzak olmayan, diğeri ise bölgede yer alan bir ülke” ifadelerini kullanmıştı.
United World International’da yayımlanan bir analize göre, Afrika’daki tartışmalı bölgelerden biri olan Somaliland ‘normalleşme’ planlarının hedefinde olabilir.
Öyle ki Somaliland’ın uluslararası tanınırlığı tartışmalı ve Somali’ye bağlı olarak kabul ediliyor. BAE ile iyi ilişkiler olan Somaliland’in İsrail ile ilişkilerini geliştirmesi, tanınması için bir fırsat olarak görülebilir. ABD-İsrail’in tartışmalı ülkeleri seçerek, bu çatışmaları ‘normalleşme’ için şantaj unsuru olarak kullandığı düşünüldüğünde, Somaliland uygun bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Siyonist İsrail’in sadık müttefiki BAE’nin ‘müşterilerinden’ olan Somaliland’de, 2017 yılında BAE, Berbera Limanı'nı kullanma ve orada bir askeri üs inşa etme hakkını almıştı ancak bu henüz gerçekleşmedi.
United World International analizine göre, İsrail Somaliland'i madencilik, askeri konuşlanma ve istihbarat faaliyetleri için fırsat ve ‘güvenilir bir müttefik’ olarak değerlendirebilir. Somaliland'da bir Mısır askeri üssünün kurulabileceği bilgisi de bu tanınmayan ülkenin bölgedeki konumunu güçlendiriyor.
YENİ ÇATIŞMA ALANI
Bu aynı zamanda Türkiye için de yeni bir tehdit anlamına gelebilir. Çünkü Türkiye, Somali hükümetinin en önemli dış müttefiklerinden biri ve orada bir askeri eğitim üssüne sahip. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yakın zaman önce Türkiye'nin merkezi hükümetin daveti üzerine Somali'de petrol arayabileceğini söylemişti.
Siyonist İsrail'in Somaliland'ı resmen tanıması veya artan yatırım, askeri ve istihbarat faaliyetleri, Türkiye ile İsrail ve BAE arasında yeni bir çatışma cephesi anlamına gelecektir.
Dolayısıyla ABD-İsrail ve Körfez bloğunun hedefinde Afrika olduğunu düşünüldüğünde, bölgenin, Afrika’yı dış politikada stratejik olarak gören Türkiye ile bu blok arasında yeni bir çatışma merkezi olma ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.
Örneğin, Ömer Beşir'in 2019'da Sudan'da devrilmesinden sonra, BAE'nin ülkedeki konumu çarpıcı bir şekilde yükseldi ve neredeyse aynı zamanda ülke, İsrail ile ilişkilerini yeniden kurma yoluna girdi. Bunu Sudan’ın ABD’nin terör sponsorları listesinden çıkarılması ve İsrail ile arasındaki ilişkilerin normalleşmesi izledi. Sudan'daki iktidar değişikliğinin ardından Türkiye’nin Suakin adasına Türk üssü inşa etme projesi de birdenbire donmuş oldu.
SAFLAŞMA
Yani, Doha’nın Türkiye ve İran müttefikliği yüzünden bozulan Suudi Arabistan-Katar ilişkilerinin yeni bir aşamaya geçmesi ve anlaşma yapmaları, Kushner’in Körfez ziyareti ve Afrika’daki normalleşme hamleleri düşünüldüğünde Türkiye için yeni tehditlerin söz konusu olduğu ortada.
Türkiye’nin karşısındaki bu bloğa Afrika’daki müdahaleleriyle öne çıkan Fransa da dahil edilebilir. Afrika’daki kalelerini kaybetmeye başlayan Fransa, bu blokla beraber konumunu korumaya çalışacaktır. Kısa bir süre önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya ve Türkiye’yi Afrika'da Fransız karşıtı duyarlılığı teşvik etmekle suçlamıştı. Fransa, Afrika’da da Türkiye’yi açıkça karşısına almaktan çekinmiyor.
Uzmanlar, ABD-İsrail-Fransa-Körfez bloğuna karşı Türkiye’nin Afrika’da da Rusya ile işbirliğini geliştirme yoluna gidebileceğini belirtiyor.