Filistinliler topraklarını Siyonistlere sattı mı? İşte cevap!
Kudüs’ün Batn el-Hava mahallesinde işgalci rejim İsrail’in tahliye tehdidi ile karşı karşıya olan 80’ün üzerinde aile tepkili.
Kudüs'teki Filistinliler, yerleşimciler için evlerinden çıkarılmalarına yönelik kararları iptal ettirmek için çaresiz bir şekilde işgalci rejim İsrail mahkemelerine başvuruyor. Uluslararası insan hakları örgütleri, Siyonist rejim İsrail’i Filistinlileri şehirden çıkarmak amacıyla ırk ayrımcılığı yapmakla suçluyorlar.
Silvan beldesinin Batn el-Hava Mahallesi’ndeki 86 aile, Mescid-i Aksa'nın bitişiğinde onlarca yıldır oturdukları evlerinden tahliye edilme tehdidi ile karşı karşıya. Ailelerin tahliyesi için Osmanlı yönetimi sırasında, 19’uncu yüzyılın sonlarından bu yana evlerinin bulunduğu toprakların Yemenli Yahudilere ait olduğu bahanesi öne sürülüyor.
Yahudilerin 3 bin yıl önce Davud Peygamber’in krallığının başkentini kurduğu yer olmasından ötürü “David’in Şehri” olarak adlandırdıkları Silvan kasabasında 50 binden fazla Filistinlinin yanı sıra yüzlerce yerleşimci yaşıyor.
Mülkiyet anlaşmazlığı
Tel Aviv yönetimi 2002 yılında Ateret Cohanim Yerleşimci Derneği’ne, üzerinde evlerin bulunduğu 5 bin metrekareden fazla bir alanı verdi. Kudüs’ü Yahudileştirmeye çalışan dernek Filistinlileri bölgeden çıkarmaya başladı.
Yahudilerin 1948'den önce bıraktıkları mülklerine geri dönmelerine izin veren ancak Filistinlilerin İsrailliler tarafından çıkarıldıkları evlerine geri dönerek aynı haktan yararlanmalarına müsaade etmeyen İsrail yasası uyarınca, Filistinliler ve dernek İsrail mahkemelerinde yıllardır savaş veriyor.
Doğu Kudüs'teki İsrail Merkezi Mahkemesi, 26 Mayıs Çarşamba günü Filistinli ailelerin Batn el-Hava Mahallesi’ndeki evlerinden tahliyelerine ilişkin sundukları itiraz ile ilgili kararını erteledi. İsrail Başsavcısı Avichai Mandelblit’ten davayla ilgili görüşünü bildirmesini talep etti.
Dernek, “gayrimenkul üzerindeki anlaşmazlığın mülkiyet meselesi olduğunu ve başsavcının görüşünün eklenmesinin gerek olmadığını” belirterek söz konusu talebe karşı çıktı.
Dernek Sözcüsü dava hakkında yorum yapmayı reddederek mahkemeler tarafından incelenen bir dosya hakkında konuşmayacaklarını söyledi.
“Onlara toprağı verirken bize nasıl para teklif edebiliyorlar?”
Filistinli ailelerin avukatı Ziyad Kavar, başsavcının görüşünün alınmasının önemli olduğunu vurguladığı açıklamasında “Hükümet, bundan sonra olacakların tüm sorumluluğunu üstlenmeden Batn el-Hava ile ilişkili herhangi bir karar çıkarılması doğru değil” dedi.
Tahliye tehdidi ile mücadele eden Züheyr er-Racbi de İsrail'in mahalle sakinlerini tahliye etme girişimini kabul etmediklerini göstermek için kurdukları protesto çadırında yaptığı açıklamada başsavcıyı dinleme kararının sebebinin, Mescid-i Aksa ve Şeyh Cerrah mahallesi yüzünden Kudüs’te yaklaşık bir aydır devam eden gerginlik olduğuna dikkat çekti.
Çadır, ev sahiplerinin tahliye edilmesine karşı olan Avrupalı diplomatların yanı sıra çeşitli şehirlerden gelen Filistinliler ve yabancı destekçiler tarafından ziyaret ediliyor.
Racbi, beş erkek kardeşi ve aileleriyle birlikte yaşadığı apartmanı satması karşılığında Ateret Cohanim Yerleşimci Derneği’nin kendisine yaklaşık 10 milyon dolar teklif ettiğini ancak kabul etmediğini de sözlerine ekledi.
“Onlara toprağı verirken bize nasıl para teklif edebiliyorlar?” diye soran Rabci, ailesinin 1965'te başka bir Filistinliden satın aldığı arazinin tapusunun kendi üzerlerine kayıtlı olduğunu gösteren belgeleri sakladığını vurguladı.
Racbi, hayatına bile mal olsa evinden çıkmayacağını vurguladığı açıklamasında “Kimliğimizin yok edilmesine ve anılarımızın silinmesine nasıl müsaade edebiliriz?” diye sordu.
"Sayıca üstünlük"
B'Tselem İsrail İnsan Hakları Bilgi Merkezi’nin Basın Sözcüsü Kerim Cibran, Batn el-Hava Mahallesi'nde yaşananların Filistinlileri Kudüs'ten çıkararak burada Yahudilerin sayıca daha üstün olmasını sağlamaya çalışan İsrail'in izlediği ırk ayrımcılığı politikasının bir parçası olduğunu söyledi.
Cibran, İsrail yargı sisteminin Şeria (Ürdün) Nehri ile Akdeniz arasındaki ırk ayrımcılığını pekiştirmeyi amaçlayan bu politikaya karıştığını vurguladı.
Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi (UNHRC) toplantısında şu açıklamalarda bulundu:
“Tel Aviv, halkımızın zorla göç ettirilmesine dayalı bir sömürge rejimini pekiştirmek için suçlarının, politikalarının ve yasalarının üstünü örtüyor. Tel Aviv, daha az Filistinlinin olduğu bir nüfus yapısı ve daha geniş bir İsrail coğrafyası oluşturma fikrini esas alıyor. İsrail, kutsal şehri Yahudileştirmek için Şeyh Cerrah, Silvan ve Doğu Kudüs'ün geri kalan mahallelerine Kudüs'ün asıl halkı yerine sömürgecilerini yerleştiriyor.”(Şark’ul Avsat)