Astana/Soçi Süreci ve Tahran Zirvesi
19 Temmuz 2022 tarihinde Soçi/Astana sürecinin bir versiyonu olarak Rusya, İran ve Türkiye devlet başkanları Tahran'da bir zirve toplantısı yaptılar. Bu zirve bölge ülkeleri açısından çok önemli olmasına rağmen medyada fazla gündem oluşturmadı. Açıkçası ABD'nin güdümündeki medya telaş içerisinde bu toplantının üstünü örtmeye çalıştı. Hatta CNN Türk TV bu konuyu gündeme getirirken konukları vasıtasıyla İran'a yönelik tezviratlardan geri kalmadı. "Yok efendim İran'a güvenilmezmiş, İran zaten Azerbaycan/Karabağ meselesinde Ermenilere yardım etmiş vs. vs.."
Sayın okuyucumuz, bu alçakça yapılan tezviratlar hususunda Kudüs TV'de programlar yapıp birkaç makale yazmıştım. Ayrıca Kudüs TV olarak Karabağ Savaşı'nda İran'ın yapmış olduğu askerî yardımlardan dolayı Aliyev'in İranlı yetkililere yönelik yaptığı beyanat ve teşekkür konuşmasını yayınlamıştık. Bu yayını yapmamızın sebebi de o günlerde bizim yazılı ve görsel basınımızda İran'a yönelik, "Ermenistan'a yardım ediyor" tezviratına ilişkindi. Fakat bu nasıl bir alçaklık ki, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in ve diğer birçok yetkilinin yapılan yardımlardan dolayı İran İslâm Cumhuriyeti mesullerine yönelik teşekkürde bulunmalarına rağmen hâlâ bu iftiraları pişkince atmaya devam ediyorlar. Maksatları ABD'nin piyonluğunu yaparak bu sürece gölge düşürmek. Bakınız, Astana/Soçi sürecinden ve Tahran zirvesinden güdülen maksat bölge ülkeleri ile istikrarlı bir şekilde işbirliğine giderek bir taraftan bölgemizin barış ve güvenliği teminat altına almak, diğer taraftan ABD'nin askerî ve ekonomik tahakkümüne son verip doların tasallutundan kurtulmak. Bugün bölgemizde vuku bulan çatışmaların ve yaşanmakta olan ekonomik krizin asıl sebebi ABD ve onun para birimi olan doların tahakkümüdür. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın hemen hemen her yarinde doların tasallutu var...
Bakınız, ABD ordusu 172 ülkede çeşitli ölçeklerde 800'e yakın askeri üs ve 320 bin muharrib güç bulundurmaktadır. Bu veriden çıkan sonuç o ki, ABD dünya coğrafyasınını büyük bir kısmını işgal altında tutmaktadır. Bir tarafta askerî üslerin tahakkümü, diğer taraftan doların ekonomi üzerindeki tasallutu...
Türkiye'nin toplamda 16 noktasında ABD Silahlı Kuvvetleri'ne ait askeri üsleri yer almaktadır. Ayrıca 15 farklı noktada ise NATO radarları bulunmaktadır. Öte yandan 5 farklı noktada da ABD'nin füze ve nükleer bomba kontrol merkezleri konuşlanmış vaziyettedir. Demek oluyor ki, diğer söz konusu ülkeler gibi ABD'nin Türkiye'de toplam 36 noktadaki varlığı ile biz de işgal altındayız.
Evet, bu işgal sadece askerî alanda değil, biz de dahil olmak üzere birçok ülke gibi doların da tahakkümü ve işgali altındayız. ABD ile işbirliği halinde olan Siyonist çete basmış olduğu 10 trilyon doların yarısını iç piyasada kullanırken, diğer yarısını dış pazarda kullanıyor. Dolar banknotu 7 aileden müteşekkil Siyonist bir şirkete ait ve bu parayı belirli bir mebla karşılığında ABD' FED (Merkez Bankası) kurumuna kiralamış bulunmaktadır. Aslında bu kurum da söz konusu 7 Siyonist ailenin tekelinde bulunmaktadır. Dolar banknotunun üzerindeki "dünya hakimiyeti" anlamına gelen semboller Siyonizme aittir. Piramidin üzerinde, "Annuit Coeptis" (Dünya hâkimiyetine erişildi) yazmaktadır. Ayrıca, "Novus Ordo Seclorum" ifadesi kullanılmaktadır. Bu terim Latincede "Çağların Yeni Düzeni" anlamına gelmektedir.
Anlaşılan, Yeni Dünya Düzeni adı altında bölgemizi kan gölüne çevirmeleri ve doların tasallutu ile ülkemizde ve dünyada yaşanan ekonomik krizler de bu şeytanî amaçlarının sonucu olsa gerek.
Bildiğiniz üzere, Türkiye'de sadece dış ticaretimiz değil, iç pazarımız da dolara endeksli olarak işlemektedir. Biz, "sadece Türkiye, İran ve Rusya değil, bütün bölge ülkeleri ile yeni konsorsiyumlar oluşturup ABD'nin, Siyonist çetenin ve dolayısıyla doların tasallutundan kurtulmak için etkin bir çaba içerisinde olmalıyız" diyoruz.
Bakınız Tahran'daki zirvede sadece Suriye sorunu ve Suriye'deki terör gruplarına ABD'nin verdiği silahlar ve ABD'nin sağladığı lojistik destek konuşulmadı. Bu ülkeler aralarındaki ticarî ilişkileri dolar üzerinden değil de kendi para birimleri ile yapacaklarının kararını aldılar. Bu aslında geç kalınmış bir karar. Yine de darb-ı meselde geçtiği üzere, "Zararın neresinden dönülürse kârdır." Suriye meselesi ve ABD'nin o bölgedeki varlığı, terör örgütlerini aleni bir şekilde destekliyor olması doğal olarak sorunun nirengi noktasını oluşturmaktadır. Zirvede ağırlıklı olarak bunlar konuşuldu.
Umut ediyoruz ki, Türkiye hükümeti geçmişe yönelik ısrarcı yanlış politikalarından vazgeçip Suriye'nin istikrarı ve yaralarının sarılması için somut ve müspet adımlar atar. Mısır örneğinde olduğu gibi Suriye hükümeti ile (kerhen de olsa) mutlaka diyalog ve diplomatik ilişkiler geliştirilmelidir. Türkiye'nin Astana/Soçi sürecinde bulunması ve Tahran zirvesine katılmış olması elbette müspet bir duruştur. Bu zirvede tam manasıyla neler konuşuldu, ne tür pazarlıklar yapıldı bilmiyoruz. Kapalı kapıların ardına yapılan konuşma ve pazarlıklar motamot basına yansımayabilir. Süreç içerisinde bu ortaya çıkacaktır. Elbette kamuoyu olarak biz Astana/Soçi sürecinden ve Tahran zirve toplantısından umutluyuz... Başat anlamda bizim öncelikli olarak bir tek sorunumuz var, ABD'nin bölgemizdeki askerî varlığı ve doların tasallutu. Bakınız, bölgemizdeki çatışmaların, iç savaş ve terör eylemlerinin baş müsebbibi büyük şeytan Amerika'dır. Başta IŞİD, El-Kaida ve El-Nusra olmak üzere bütün terör örgütlerini eğiten, donatan ve silahlandıran Amerika'dır. Dönemin ABD başkanı Obama bizzat itirafta bulunarak, "IŞİD'i biz kurduk" demedi mi? ABD gözümüzün içine baka baka bölgedeki terör örgütlerine 50 bin TIR dolusu silahı vermedi mi? Sayın okuyucumuz sonuç olarak ifade edecek olursak ABD, Siyonist çetenin de içerisinde bulunduğu Arap NATO'su adı altında yeni bir oluşum meydana getirmenin çabası ile bölgemizde şeytanî entrikalarına (çok yönlü ve yoğun bir şekilde) devam etmektedir. Bu durum karşısında, ancak anti-Amerikancı ülkelerle güçbirliğine gidilirse bu şeytanî entrikaların önüne geçilebilir kanaatindeyiz. Bu yüzden Astana/Soçi sürecini ve Tahran zirvesini önemsiyoruz... (Hazım Koral - Hürseda Haber)