Neden Anlamıyorlar?
Bu coğrafyada her şey birbirine bağlı, gelişmeler çok hızlı ve karmaşık.
Geçen hafta Suriye Ulusal Koalisyonu İstanbul'da toplandı ve kimsenin tanımadığı Amerikan vatandaşı ve Kürt kökenli Gassan Hito'yu, geçici hükümetin başkanlığına seçti. 72 kişilik yönetim kurulunun 37 üyesinden bazıları toplantıya katılmadı, diğerleri de oy kullanmadı ya da karşı oy kullandı. Hito'yu ilk kutlayan Dışişleri Bakanı Davutoğlu oldu. Özür meselesi gündeme gelince, Suriye konusu kısa süreliğine unutuldu.
MUHALİFLER BÖLÜNDÜ
Oysa İsrail özür dilemiş ama Netanyahu ve Peres'in açıklamaları, Türkiye ve bölgede yeni tartışmalar başlatmıştı. Çünkü Netanyahu "Suriye'deki durumdan dolayı özür diledim" demişti. Bu demeçten kısa süre sonra, seçilmesinde Türkiye'nin doğrudan rol oynadığı Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Muaz El-Hatib istifa etti. Türk medyası her nedense istifa gerekçesinin en önemli bölümünü atladı: "Bize yardım eden bölgesel ve uluslararası güçlerin her biri, bizi kendi tarafına çekmeye çalıştı. Onlar itaat edecek Suriyeli muhalif istiyorlar.'' Bu açıklama her şeyi anlatıyor.
Kimse Suriyeli muhaliflere Suriye halkının iyiliği için yardım etmiyor. Herkes muhalifleri kendi hesabı doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Durum böyle olunca, El-Hatib bu işten sıkılmış, hatta nefret etmiş. Netanyahu'nun Erdoğan'ı araması, bunu Suriye olaylarına bağlaması El-Hatib'i daha da endişelendirmişti. Belki de bu nedenle 'Özgür Suriye Ordusu' Hito'yu kabul etmeyeceklerini açıklayacaktı. Kaideci gruplar da Hito'yu tanımayacaklarını söyledi. Haberlere bakılırsa, Hito'nun seçilmesi ve El-Hatib'in istifasına bağlı olarak farklı gruplar arasında çatışmalar çıktı. 'ÖSO komutanı Riyad El-Assad'a yönelik saldırı da bu çerçevede yaşanmış olabilir.
LÜBNAN'A DİKKAT
Suriye'de bu denli hızlı ve karmaşık süreçler yaşanırken Lübnan'da hükümet istifa etti. Hem de Netanyahu'nun Erdoğan'ı aramasından bir gün sonra. Lübnan her olasılığa açık bir ülke olarak gergin günler yaşıyor. Çünkü hükümette Hizbullah vardı ve Lübnan Suriye konusunda Batı'nın planında yer almıyordu. Haberlere bakılırsa Katar, Suudi Arabistan ve ABD Lübnan'da iç savaşın peşinde. Hizbullah'ı hedef alacak böyle bir savaş doğal olarak Suriye'yi kuşatmaya ve İran'ı zayıflatmaya yönelik olacaktır. Yani 2006'da Lübnan'a saldırarak Hizbullah'tan kurtulmak isteyen ve bunu başaramayan İsrail, şimdi büyük dost Obama'nın yardımıyla bu görevi Arap ülkelerine devredecek. Türkiye ise Suriye ve Lübnan'la ilgili tüm süreçlerle yakından ilgili. Netanyahu'nun "Suriye'den dolayı Erdoğan'ı aradım" diye konuşması çok önemlidir. Ayrıca Suudi Arabistan ve Katar, Türkiye'nin en önemli bölgesel müttefikleridir.
BARZANİ NE DİYECEK?
New York Times gazetesinin haberi her şeyi açıklıyor. Böylesi karmaşık ilişkilerin yaşandığı bu coğrafyada Kürt sorununun yalnızca Öcalan'ın bir çağırısıyla sonlanacağını düşünenler yakında yanıldıklarını görecekler. Öcalan'ın Suriye, Irak, İran vurgusu boşuna değildir. Sürecin olumlu gelişmesi ve İmralı dışına çıkması halinde Büyük Kürdistan'ın lideri olmak isteyecektir. Bundan önce Barzani hoşlanmayacaktır. Barzani'nin Türkiye ile yoğun ilişki içinde olmasının bir diğer nedeni de budur. Sonuçta onun hayalinde Büyük Kürdistan var. (Akşam)