Kudüs intifadası ve yeni jenerasyon
Filistin’de 3. İntifada yani Kudüs İntifadası, suratımıza çarpar gibi yepyeni gerçekleri önümüze koyuyor. İslam dünyasında bütün siyasi partileri, iktidarları, İslami hareketleri, grupları saran bu sessizlik, yavaş yavaş bir yok sayma, gölgeleme, hatta mümkünse engelleme sürecine doğru emin adımlarla ilerliyor.
Kudüs intifadası’nın bizlere öğrettiği şeylerden ilki bir halkın zulme, işgale ve haksızlıklara direnmek için, paraya, maddi imkanlara sahip olmasına gerek olmadığıdır. Bazen imkansızlıklar, direnişi daha tetiklemekte, dinamize etmekte, onu daha yaratıcı hale getirmektedir. Mücadeleye yeni bir boyut katarak direnişe yeni ufuklar kazandırmaktadır. Bu anlamda, yaklaşık yüzyıllık direnişiyle destan yazan Filistin halkının her intifadada yeni bir yöntemle, yeni bir stratejiyle ortaya çıkması, mağlubiyetlerin nasıl zafere dönüştürüleceğini bizlere göstermesi, azim ve kararlılığa dayalı bir stratejinin nihai başarıya götürmesi açısından oldukça öğretici bir deneyim olmuştur. Örgütlü ve bilinç düzeyi yüksek bir halkın kimseden icazet almadan işgalcilere, haksızlığa, sömürüye nasıl direndiğini kafamıza vura vura bize dikte etmiştir.
Bu aynı zamanda Frantz Fanon’un direnişin sömürgeciliğin ve onun uyguladığı baskı ve şiddet koşulları içerisinde oluşacağına, kendisini bir anlamda bu koşullara uyarlayacağına, direnişin sömürgeciliğin oluşturduğu şiddet mekanizmalarına paralel olarak gelişeceğine ilişkin düşünceleriyle de uyumludur. Sömürgeci güçler direnişi bastırmak için nasıl ki direnişin içinde bulunduğu koşulları göz önünde bulundurarak bir baskı ve sindirme politikası uygularsa direniş de sömürgeci güçlerin oluşturduğu sistemi çaresiz ve acziyet içerisinde bırakacak yolları ustaca keşfetmektedir.
Bu noktada Kudüs İntifadası’nda Filistinli gençlerin uyguladığı yöntem, yani siyonist yerleşimcilere yönelik bıçakla ya da kesici aletlerle saldırıların gerçekleştirilmesi, intifadanın taşlı sapanlı mücadelesini bu tür bir yöntemle tahkim etmesi, hem intifadayı daha etkili bir silaha dönüştürmekte hem de işgalciyi aciz bırakmaktadır. İşgalciyi çaresiz bırakan şey, her evde kolaylıkla bulunabilecek türden bir silahın yasaklanmasının imkansızlığının yanı sıra, o silahı etkisiz hale getirecek mekanizmaların henüz icad edilmemiş olmasıdır. Hesaba katılması gereken bir boyut daha var:
Saldırılar bir örgüt hiyerarşisi içerisinde değil, tamamen Filistinli yeni kuşak intifada gençlerinin/çocuklarının kendi kafalarında oluşturdukları planların önlenemez oluşu da sömürgeci siyonist güçlerin önündeki en büyük handikap. Şüphesiz bu saldırılar, siyonist sömürgeciliğin varlığını tamamen sona erdirecek bir noktaya ulaşmış değil ancak, tıpkı 1 ve 2. İntifadalarda olduğu gibi, İsrail toplumunu bir korku toplumuna dönüştürmek için yeterli olabiliyor. Dolayısıyla Filistin direnişi, tıpkı Frantz Fanon’un ifade ettiği gibi siyonizmin yarattığı koşulların beraberinde getirdiği dezavantajı kendisi için bir avantaj kılmakta, yenilgiyi zafere dönüştürerek uzun vadede Filistin’i, ama denizden nehire bütün Filistin’i özgür kılacak bir projenin temelini atarak yepyeni bir gelecek inşa etmektedir.
Yeni intifadanın ortaya koyduğu orjinal mücadele biçimi, genç neslin ilkel ev aletleriyle siyonist sömürgeciliğe karşı verdiği savaş, aslında siyonist yönetimin dayattığı ırkçı duvar vb. gibi günlük hayatta ortaya çıkan dayatma biçimlerinin doğurduğu şartlara bir tepki olarak ortaya çıkmış, gün geçtikçe biriken saldırı, katliam ve işgallere karşı verilmiş bir yanıttır.
Filistin direnişi, el yordamıyla, tıpkı bir bilgisayar korsanının hacklemek istediği internet sitesinde ya da sosyal medya hesabında güvenlik açığı keşfetmeye çalışması gibi, siyonist toplumun boşluklarını büyük bir maharetle tespit ederek darbeyi siyonist bedenin en hassas noktasına vurmaktadır. Taş ve sapanın yeterli olmadığı noktada farklı mekanizmaları devreye sokarak, siyonist toplumun işleyişini felç etmektedir.
Siyonistler felç olmuştur, zira Filistin direnişinin politik talepleri yoktur, dolayısıyla müzakere masasına çekilerek etkisizleştirilemez, pazarlıkların karanlık labirentlerinde oyalanması sağlanarak geçiştirilemez, politik tartışmalara girerek alt edilemez, demokratik mücadele içerisine çekilerek silikleştirilemez. Filistin direnişi, işgal ve sömürgeciliğin bütün görünümlerine, onun bütün biçimlerine topyekun bir başkaldırı olması itibarıyla da uzlaşmasızdır, nettir, devrimcidir. Tek talep, işgalin sona erdirilmesi, yeryüzünden bundan yaklaşık 50 yıl önce ortadan kalkmış olmasına rağmen siyonist yapının bedeninde yeniden tecelli eden sömürgeciliğin ontolojisine bir daha hiç dönmeyecek şekilde son vermektir. Dolayısıyla bu direniş, sömürgeciliğin bittiğini zanneden ve halen devam etmekte olduğuna bir türlü inanmak istemeyenler için ve onlar adına da verilmektedir. Hem de dünya kamuyounun içinde bulunduğu bütün gaflet ve dalalete rağmen....
İşin ilginç tarafıysa bunu yapan gençlerin, z kuşağı dediğimiz, başka coğrafyalardaki yaştaşlarıyla böyük ölçüde benzerlikler gösteren, apolitik ve sorumsuz olmakla suçlanan bir kuşak tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır. Apolitik ve bencil olmakla suçlanan, kolektif direnişin ve dayanışmanın anlamını bilmemekle itham edilen yeni neslin hiç de göründüğü gibi olmadığını, bu gençlere yönelik suçlamaların yanlışlığını göstermiştir.
Filistin halkı genciyle yaşlısıyla direnirken peki İslam dünyası ne yapmaktadır?
İntifada; bir kez daha kendi içinde vahdet diyalektiğini kaybetmiş, küresel güçlerin gövde gösterisi yaptığı bir mekana dönüşmüş İslam coğrafyasında yaşanan ihanetlere, milliyetçilik, mezhepçilik gibi coğrafyamızı mikro düzeyde sonsuz parçalara bölme istidadı taşıyan tutumlara meydan okuyarak Müslümanların içler acısı durumunu ifşa etmiştir.
İntifada bir şeyi daha yapmıştır..
Katar, Suudi Arabistan ve ılımlı Arap rejimlerinin İsrail antipatisinin ya da karşıtlığının ne kadar temelden yoksun, imajinatif ve sanal olduğunu göstererek, aslında Arap rejimlerinden bir beklentisinin olmadığını, bu anlamda tek muhatabının sadece ve sadece ezilen ve Müslüman halklar olduğu gerçeğinin altını bir kez daha çizmiştir. (İslami Analiz)