Şamlı adam ve İmam Zeynel Abidin (as)
Rivayetlere göre İmam Zeynel Abidin’in yaşadığı dönemlerde yaşlı bir Şamlı varmış, Yaşlı adam kendisini ibadete adayan, neredeyse her gün, beş vakit düzenli olarak camide Cemaat ile namazını kılan ibadet ehli biriymiş, sürekli vaazlara katılan ve son derece takva ehli biriymiş...
Bildiğiniz gibi Şam O zamanlar ümeyye oğullarının elinde olduğu için, sözde islam devletinin de başkentiydi.
Tabi böyle olunca da, vaazlar da Ümeyye oğullarının isteğine göre dizayn ediliyordu.
Yaşlı adam hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmiş, günler, haftalar ve aylarca yol aldıktan sonra nihayet Mekke’ye varmış, hiç durmadan Allahın evini ziyaret edeyim diye Kâbeye gelince orada Nur yüzlü bir adam görmüş, gittiği istikamette, yanında bulunan ve arkasından gelen toplum tarafından da, büyük bir saygı gördüğü için, yanındakine sormuş, O giden kimdir ki, insanlar Ona bu kadar hürmet gösteriyorlar?
Yanındaki şaşırmış tanımıyor musun ?
O adam, Hz. Resulullah'ın (s.a.s) torunlarındandır, Zeynel Abidin'dir, İmam Hüseyin’in oğludur, elbette ki İnsanlar Ona saygı gösterecekler.
Şamlı adamın yüzünü birden nefret kaplamış, hiddetli bir şekilde Ona doğru, söylene söylene ey fitnecinin oğlu, şüphesiz ki, Babanda, deden de büyük fitneciydi, Allah size lanet etsin diyerek İmam Zeynel Abidin’in üzerine yürüdü, İmamın yanındakiler müdahale etmek istedilerse de, İmam izin vermedi, bırakın Amcayı da gelsin, Yaşlı adam sesini daha çok yükselterek hakaret etmeye devam etti, İmam sakin bir şekilde, acı bir tebessümle Amca "hoş geldiniz" dedi, "yorulmuşsunuz ve muhtemelen açsınız da", etrafındakilere buyurdu ki, "sizler görmüyor musunuz? Baksanıza Amca susamış ve terlemiş, biraz su getirin de, Allah’ın misafirini güzel bir şekilde ağırlayalım."
Yaşlı adam bu nezaket dolu sözlerin karşısında birden duraksadı, oysaki Şam diyarında bu azizler için O kadar çok kötü şeyler duymuştu ki, hayretler içinde kaldı, ben yanlış şeyler mi duyuyorum diye düşünerek, gördüğü ve duyduğu şeyler karşısında afalladı, ama Yaşlı adam bozuntuya vermeden devam etti, sizler (Yezit’i kastederek) İslam Halife’sinden ne istiyorsunuz ?
Neden itaat etmiyorsunuz da, isyan ediyorsunuz ?
Oysaki Allah cc demiyor mu ki Allah’a, Resul’üne ve sizden olan Ulül Emre itaat edin?
İmam Zeynel Abidin, Sakin bir şekilde "Amca bu ayetin ne zaman ve kimin üzerine indiğini biliyor musun?"
Adam hayır bilmiyorum dedi.
İmam Zeynel Abidinin gözleri doldu, bu ayeti kerime büyük dedem Hz. Peygamber (saa) Tebük seferine giderken yerine vekil olarak dedemi (Hz. Ali’yi a.s) bırakırken bu ayeti kerime indi, Büyük dedem bu ayeti kerimeyi okudu ve dedeme itaatin farz olduğunu bildirdi, şöyle ki Dedem Hz. Muhammed (s.a.v) (Hz. Ali’ye) itaat etmenin, bizatihi kendisine ve kendisine itaatin de Allah’a itaat etmek olduğunu hatırlattı ve "Eey Ali, sen bana Musa’nın Harun’u gibisin, fakat şu gerçek ki, benden sonra herhangi bir peygamber gelmeyecek, ey Ali ben seni kendi yerime Medine’ye vekil olarak seçtim, müminlere de, sana itaat etmelerini emrediyorum." dedikten sonra sefere çıkmıştı.
Yaşlı adam bu sözlerin karşısında iyice şaşırdı, kime hakaret ettiğini, kime karşı konuştuğunu düşünerek, Allahım ben ayetlere sebebi nüzul olan zatlara karşı duruyormuşum.
Ya Rabbi yer yarılsa da içine girsem, ben bu azizlere kimin için ve ne uğruna bu kadar nefretle dolmuşum ?
"Allah'ım beni affet" dedi, İmamın karşısında diz çöktü,İmam da diz çökerek amcayı kaldırdı, ey amca diyerek, belli ki bizim hakkımızda bir çok yalan yanlış bilgilerle seni doldurmuşlar ama bunu bil ki, biz Ehli beyt, asla büyük Dedemin öğretilerine karşı asi olmadık, biz sadece Onun makamını hak etmediği halde, haksız bir şekilde gasp edenlere karşı durduk!
Onlara (zalim ve zorbalara) itaat etmedik, itaat edenleri de Allah’a ve Resul’üne çağırdık, bizim suçumuz Zalim ve Tağut olan yöneticilere boyun eğmemekti ve biz bu suçumuzdan dolayı şeref duyuyoruz.
Ey amca sen benim gördüklerimi görseydin, O Halife olarak bahsettiğin Yezid’e her gün lanet yağdırırdın.
Gözümün önünde Dedemin cennet gençlerin efendisidir dediği babamı, kardeşlerimi, amca ve akrabalarımı ve daha bir çoklarımızı paramparça ettiler, peygamber torunlarını (kadınlarını) esir ettiler, diyar diyar gezdirip hem teşir ettiler, hemde hakaret ettiler, birde bunları yaparken büyük bir zevkle ve intikam alıyormuşcasına yaptılar, Amca hiç duymadın mı ki, büyük dedem (Hz. Peygamber saa) (Şura suresi 23. Ayette geçtiği üzere) Ümmetine, Ben size mal ve mülk bırakmadım, sizden sadece bir şey istiyorum, Aileme sahip çıkın, Onları sevin, zira onları sevmek size farz kılınmıştır? buyurdu.
Yaşlı adam bu sözleri duyunca, bir taraftan göz yaşı döküyor, diğer taraftan da O Nur yüzlü Hz. İmam Zeynel Abidin’in sözlerini düşünüyordu!
Allahım ben kimlere karşı nefret beslemişim?
Ben sevgi ve saygı göstermem gereken Allah Resul’ünün mübarek ailesine karşı düşman olmuşum da haberim olmamış.
Allahım beni affet dedi, Ya imam dedi benim için Allahtan af dile, çünkü ben bilmeden yer yüzünün en azizlerine karşı nefrette bulunmuşum.
İmam ellerini açtı Onun için mağfiret diledi ve onun göz yaşlarını sildi.
Hoş geldin aramıza dedi, Allah senin samimiyetinin hatırına doğru yolu gösterdi, Allah’a hamd et diyerek, hep beraber Allah’a karşı niyazda bulundular...
Kendi zamanımıza dönersek, nice abid olan insan tanıdım ki, hala Allah Resul’ünün O mübarek misyonunu sürdüren ailesine karşı nefret ve kin besliyorlar.
Bugün bile dünya küffarına karşı mücadele eden seyyidlere nefret besleyenler var, siz siz olun bu insanlardan, ve böylesi yönetici kurum ve kuruluşlardan uzak durun, yoksa hiçbir surette büyük dedelerinden şefaat bulamazsınız.
Ehli Beyte ve günümüzdeki O misyonu sürdürenlere muhabbet besleyenlere selam olsun. (Meysem Tammar - HÜRSEDA)