Peygamberimizi Ne Kadar Anlayabildik?
Biz Müslümanlar’da Yahudi ve Hristiyanlar gibi Peygamberimizi gereği gibi anlayamadık!
İddialı ve acı bir söz olduğunu biliyorum, hatta zorumuza da gittiğini biliyorum, ama inanın biraz bile düşündüğümüzde bunun ne kadar doğru olduğunu göreceksiniz.
Hz. Peygamber (saa) daha hayatta iken bile, Onun kararlarını sorguladık, ki bundan dolayı Allah cc bize Ayeti kerime ile uyarıda bulunmuştur !
“”Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden men ederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir.” (Haşr 7)
Nedense bize hep bu ayetin son kısmını okuttular, ayetin tamamını hiç anlayamadık maalesef !
Siyere baktığımızda göreceğiz ki, Hz. Peygamber yaşarken bile ara ara sahabiler Onun kararlarını sorgulamıştır, (Hudeybiye bunun en açık delilidir) özellikle vefatına yakın zamanda bunu çok daha bariz bir şekilde görüyoruz.
Mesela Hz. Peygamber ölüm döşeğinde iken, Ordunun hazırlanması emrini veriyor, Ordunun başına Hz. Usameyi tayin ediyor, ve Ordunun içindeki özellikle etkili sahabiler bile Emre uyup hareket etmiyor! (Meysem Tammar - HÜRSEDA)
Hatta Hz. Peygamberimiz defalarca söylemesine rağmen, itaat edilmiyor, bunun üzerine hz. Peygamber yatakta büyük ateşler içinde olmasına rağmen hutbeye çıkıp Ordunun bir an önce yola çıkması gerektiğini dile getirmesine rağmen yine de başını büyük sahabilerin çektiği çoğunluk, belirtilen Komutana (hz. Usameye) itaat etmiyorlar.
Maalesef siyer hocalarımız bu konuyu ümmete yeterince anlatamadığı için, sahabilerin de insani zaafiyetler göstere bileceğini anlayamadık !
Mantığımıza sahabileri birer peygamber gibi günahsız ve hatasız olarak kazıdılar!
Gerçi çoğu tarih kitaplarımız bu konuyu yeterince incelemiyor, nedeni ise kendilerine göre bu olayın üzerine fazla düşüldüğü takdirde bazı sahabilere farklı bakıla bilir düşüncesi ile olayı en kestirmeden kapatmanın derdine düşmüşler, daha sonraki süreçte yaşanan olayları anlaya bilmek için meselenin köküne inip, bu konuyu iyice incelememiz gerekiyor ki, meseleleri anlayabilelim.
Burada maksat tarihi yargılamak yada bazı sahabileri kötü göstermek değil, bilakis tarihe tarafsız bakıp, yapılan hataları görmek ve bu hatalara bir daha düşmemek için, peygamberimizin ailesine verilmesi gereken önlemi göstermek içindir.
Biz ümmet olarak, Peygamberimize feda olmayı büyük bir şeref olarak gördüğümüz halde, bazen Onun mübarek sözlerini, maalesef dinlemeyen bir ümmet olduk, ki başımıza da bundan dolayı hep bela ve musibet yağıyor.
Ümmet olarak Peygamberimizin ailesine sahip çıkamadık !
Gereken değeri veremedik !
Hala gereken değeri veremiyoruz !
Sizinle geçmişe gidelim, ki neler olduğuna ve neler yaşadığını beraber bakalım...
Hz. Peygamberin daha hayatta iken, yukardaki ayete uyarak, kızına Verdiği Fedek arazilerini bile islam devleti adına el koyduk!
El konulduktan sonra, önce islam devletine, daha sonra da ümeyye oğullarına verdik!
Yeri gelmişken bu konuyu bir kaç kelime ile açıklamak zorundayım, Ümeyye oğulları kimdir ?
Başını Ebu Sufyanın çektiği, yıllarca islam peygamberine, islama ve müslümanlara karşı düşmanlık besleyerek savaştılar, bu şekilde başaramayacağını anladılar, bunu anladıkları için, birde Mekke’nin fethi ile birlikte, iman etmek zorunda kaldılar, daha sonraki süreçte de gördüğümüz gibi, aslında iman etmediler, sadece iman ettik deyip de, devletin içine çöreklendiler, bağlantılarını sağlam kurdular, içten ele geçirmenin yollarını aradılar, maalesef bazı sahabiler de Onların oyunlarına geldiler, hilelerine kandılar, onları en iyi tanıyan Hz. Peygamberden sonra, Hz. Ali’ydi, bu yüzden ve birde, Hz. Ali onların atalarını Bedir’de öldürdüğü için, bütün düşmanlıklarını Ona ve onunla birlikte olanlara harcadılar, hz. Peygamberimizin vefatı ile birlikte, ilk iş Hz. Ali’yi devlet işlerinden uzak tutmayı başardılar, ve bununla birlikte güçsüzleştirmek istediler.
Ömrünü islama adamış olan Hz. Ali ve çocukları, hiçbir zaman mal toplamadılar, çünkü Onların hayatları sadece islama hizmetti, bir çok sahabi ticaret ile uğraştıkları için mal varlıkları çoğalmıştı, ama Hz. Ali’ Hz. Peygamberin vefatından sonra, ellerindeki araziler de alınınca, devlet işlerinden de el etek çektirilince, birden tabiri caiz ise, beş parasız kaldı, hz. Fatima Annemiz buna ne kadar itiraz ettiyse de, bu arazi, bize miras bırakılmadı, babam (Hz. Peygamber saa) daha hayattayken, Haşr süresi 7. Ayetin gereği olarak bize verdi demesine rağmen bu isteği yerine getirilmedi, peygamber miras bırakmaz deyip islam devletine, daha sonra da ümeyye oğullarına devredildi!
Ta ki, Hz. Ali dönemine kadar, hz. Ali halifeliği döneminde O arazilere el koymadı, islam devletinin istifadesine sundu, Hz. Ali şehid edildikten sonra, Muaviye tekrar Fedek arazilerine el koydu, ta’ki Ömer bin Abdülaziz dönemine kadar, Ömer bin Abdülaziz göreve gelir gelmez, Allah Resul’ünün ailesine (Ehli beyt’e) teslim etmiştir.
Mesele sadece Fedek arazileri değildir, Allah Resul’ünün açıkça Kadir’i Hum da ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır demesine rağmen, bunu da sahabiler bilmesine rağmen Halife seçiminde Hz. Ali ve ehli beyte danışmadan, alel acele, Halife seçilmiştir!
Hatta Peygamberimiz vefat ettiğinde, sahabiler Onun cenazesi ile ilgilenmemişler, beni Sakifte Halife seçmek için toplanmışlardı!
Mescidi Nebevi’ye gitmek nasib olmuştu, beni sakifin, mescide yakınlığını gördüğümde bir kere daha kahroldum, Düşünün ki Alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber vefat etmiş, sahabiler Beni Sakifte ve Halife seçimi ile uğraşıyorlardı.
Aman ya Rabbim bu nasıl bir anlayış, nasıl bir ortam oluştu ki, sahabiler Peygamberimizin naaşını bırakıp, sakifede toplanmışlardı !
Birde ilk okuduğumda bir kere daha şok oldum ki, Cenaze namazında 17 sahabi vardı, çoğunluğu da ehli beyt’ten oluşuyordu !
Bu acı tabloyu yazıya dökerken bile yine utandım, O anda Sahabiler bunu anlayamadılar, ki Bunun acısını daha sonraki süreçte hepimiz şahit olduk ki, binlerce sahabenin şehid olmasına yol açmıştır !
Hatta şimdi ümmet içindeki dağınıklığın, kavgaların, savaşların ve büyük fitneye sebebiyet verilmiş oldu... (Meysem Tammar)