İslam ümmeti neden birleşmez?
İstisnasız bütün cemaatlerin, partilerin ve tarikatlatın vs. Yapıların her zaman dile getirdikleri bir soru var!
Soru da: İslam ümmeti neden birleşmiyor?
Tabi bunu sorarken kendileri ümmettin birliğinden yana olduklarını ve kendilerinin dışındakileri kast ederek, onlar birleşmek istemiyorlar algısını oluşturarak dile getirirler. Buna o kadar şahit olmuşum ki, sayısını bile aklımda tutamamışım.
Bir sefer de acizane kardeşiniz olarak soruyorum; Sizce islam ümmeti neden birleşmiyor?
Kur’an bir, Peygamber bir, Kıble bir, mukaddesat bir, bunca birlere rağmen neden bizler binlerce parçalara ayrılmışız?
Düşünebiliyor musunuz?
Sadece Ülkemizde 30’un üzerinde Tarikat var. Onlara bağlı da 400 küsür kolları var, Bir O kadar da cemaat var, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarını da eklersek yüzlerce kurum olur!
Din bir, Kitap bir, Peygamber bir, neredeyse mezhep de bir, peki birleşmemenin nedeni ne?
Demek herkesin ağzındaki birlik olma isteği çok da samimi değilmiş.
Her cemaat kendisini buna en layık olduğunu düşündüğü için, birleşmenin de kendi etrafında olması gerektiğine inanıyor.
Öyle bir hastalıkları da var ki, tevazu adı altında, müthiş bir enaniyet, kibir ve başkasını küçük görme duygusu yapıların hücrelerine kadar işlenmiş.
Buda birleşmeyi imkansızlaştırıyor. Ve birde acizane benim en önemli gördüğüm konu ise, bizi bir araya getir(e)meyen asıl neden kaynak kitaplarımızdır.
Muaviyenin ve Veledinin (Yezid’in) sarayında, aldıkları ödenek karşılığında iktidarı yüceltme ve koruma refleksi ile uydurulmuş sözde hadisler ile, günümüzde bile Allah Resulünün (saa) getirdiği dini yaşamaya çalışılıyorlar da ondan. Bu metot ile kesinlikle başarıya erişilmez.
Çözüm: Öncelikle kaynak kitapların ayıklanmasıdır, gerek geçmişte, ve gerek şimdi dini referansları kullanarak Saraya destek verenlerin sözüne itibar edilmemelidir.
Muhterem bir şahsiyetten dinlemiştim, şöyle diyordu; Düşünün ki içinde bir birine aykırı yüzlerce tatların ve farklı içeceklerin bulunduğu bir sofradan yeseniz, O mide nasıl fesad olursa, İşte beyinler de bir birine zıt ve farklı kaynak kitapları ile beslendiğinde bu şekilde fesada uğrar, her ne kadar iyi niyet taşısa da, yine de fesada uğrar. Şimdi yaşadığımız bu çağda da asıl sorun da budur.
Sorunu iyi teşhis etmezsek, çözümü de bulamayız.
Saray mollaları ve şimdi de iktidara yakın çevrelerin dinden daha çok sisteme göre hareket etmelerinin asıl nedeni de beslenilen kaynak kitaplarıdır.
Bu kaynak kitapları ile hiçbir zaman Allah Resul’ünün yetiştirdiği Erdemli insanları yetiştiremeyiz, yetiştirsek yetiştirsek modern Selefi’leri yada Emperyalizme hizmet eden nesilleri yetiştiririz. İslam ümmeti 1400 senedir bir arpa boyu yol alamamıştır, islam inkılabı hariç,
Onlar da Ehli beyt kaynaklarına göre hareket ettikleri için, ondan dolayı 40 yıldır ambargoya rağmen yine de başarılı sayılırlar. İslam inkılabı dışında, şimdiye kadar dünya insanlarına medeniyet sunan bir sistem de gelmemiştir.
Şimdi bazıları diyebilir peki Ya Osmanlı, Selçuklu yada başka örnekler verebilir, bu örneği verenlere diyorum ki, o saydığım imparatorluklar dünyaya adalet getirememiş daha çok işgal mantığı ile etrafı işgal etmiş, zenginliklerine el koymuş, kendi saraylarındaki yaşam şekli de, Allah Resul’ünün insanlara getirdiği Aziz dine göre de değildi. Evet Dünyaya kısmi olarak bir düzen getirmişlerdir, fakat Erdemli, okumuş, aydın ve insanlığa hizmet eden bir düzen nesil yetiştirememişlerdir.
İddialı bir söz söylüyorum; Sadece Ehli sünnetin kaynakları ile yeni nesil yetiştirenler bilmeli ki, ya işid gibi medeniyetten yoksun, insafsızca kafa kesen, yada Taliban gibi diğer insanlara yaşama hakkı vermeden, şekilcilik üzerinden bir islam sunan, veyahut da Emperyalizme kul köle olan, ülkelerinin zenginliklerini Emperyalizme peşkeş çeken bir nesil yetiştireceksiniz.
Yazık etmeyin !
kendinize ve yeni nesile acıyın, aslınıza dönün ve tekrar Allah Resul’üne ve onun bize Bıraktığı İmamete rücu edin.
Hem kendinizi, hem neslinizi ve hem de insanlığı kurtarırsınız. (Meysem Tammar - Hürseda Haber)