Siyasete açılan ahlak kapısı
Ahlak, son zamanlarda çokça tartışılan ve üzerinde sıkça konuşulan bir mevzu. Ahlakın kavram olarak zihnimizde bir anlam ifade ettiğini düşünebiliriz. Ama asıl anlamını hayattaki karşılığında bulur. Yani başka kavram ve eylemleri etkileme gücü olarak ahlak bizim için değerlidir. Bu açıdan baktığımızda hangi kavramı düşünüyorsak ve hangi eyleme başvuruyorsak mutlaka ahlakla ilişkisini de sorgulamamız gerekiyor. Aile hayatından bahsederken de, eğitim hayatından bahsederken de, iş hayatından bahsederken de ahlak önemli bir ölçüt olmalıdır.
Sadece insanların bu sosyal kurumlar içerisindeki amellerinin ahlakla ilişkisinden bahsetmek bizi bütüncül bir yaklaşıma götürmez. İnsanın eylemleri gibi akli olarak ortaya koyduğu izahat ve tasavvurlarını da ahlakla irtibatlandırmak zorundayız. Örneğin çalışma hayatının ahlaki karşılığından bahsederken işveren ve işçinin ahlakı ne kadar önemliyse çalışma kavramına yüklenen anlamın ahlakiliği de o kadar önemlidir.
Ahlak hayatın her alanında olmalıdır, bu doğru ama bazı alanlarda özellikle olmalıdır. Bu alanlardan en önemlisi kanaatimizce siyasettir. Siyaset, toplumsal hayatın ahengini sağlamak için vardır. Bu ahengin sağlanması için gerekli olan en önemli özellik siyasetin ahlaki bir zeminde yer bulmasıdır. Siyasetin ahlakla ilişkisini iki zemin üzerinde ele alabiliriz. Birisi siyasetteki insan unsuru diğeri ise siyasete yüklenen anlamdır.
Siyasetin yürütücü gücünü yöneten ve yönetilen olarak kabul edersek, ferdi anlamda yönetenin ve yönetilen ahlaklı tutumu siyaset ahlakını da etkileyecektir. Yönetenlerin siyasi gücü elde etme ve bunu kullanma biçimi ahlaktan bağımsız olarak düşünülemez. Siyasette yönetenlerin ferdi zaafları ve hırslar siyasetin ahlakını belirliyor. Bu açıdan baktığımızda ahlaklı siyasetçi için nefis terbiyesinin ve ruhi arınmanın önemi daha iyi anlaşılabilir.
Aynı değerlendirmeyi siyasetin diğer unsuru olan yönetilenler için yapabiliriz. Yönetilenler iradelerini ortaya koyarken ya da tercih ettikleri yönetimin eylemlerini değerlendirirken ahlaki bir tavır içinde olmalıdır. Yönetilenler iradesini ortaya koyarken güce meylediyor ve şahsi menfaatini önceliyorsa, seçtiği yöneticilerin eylemlerinde “bizden” kaygısını güdüyorsa ortada büyük bir ahlak sorunu vardır demektir. Bundan dolayı siyasetin insan unsuru karşılıklı olarak ahlaklı bir tutumu zorunlu kılar.
Siyasetin yüklendiği anlam ve ortaya koydu ilkelerinin, insanın siyasetle ilişkisinde olduğu gibi ahlaki açıdan değerlendirilmesi gerekir. Sadece yöneten yönetilen penceresinden eylemsel bir ahlaki bakış değil, siyasetin bizzat kendisinin de ahlakla irtibatını anlamamız bu konuyu açıklayacaktır.
Siyasetin ahlakla ilişkisi, “niçin ve nasıl” sorularıyla ortaya çıkar. Niçin siyaset yapılıyor sorusu amacı, nasıl siyaset yapılıyor sorusu bu amacın tatbikini ortaya koyuyor. Siyaseti ahlaklı kılan bu amaç ve tatbikteki isabettir. Kimliğin, sınıfın veya çıkarın amaç olduğu bir siyasi kavrayışın ahlakla ilgili büyük sorunları vardır. Buna karşın insanın varoluşsal amacına uygun değerler siyaseti ahlaklı siyasetin temel gücüdür.
İnsanların huzur ve güven içerisinde yaşayabilmesi için toplumsal ahenk şarttır. İşte ahlaklı siyaset bu ahengi sağlamak için insanların birbirleriyle, toplumla ve devletle olan münasebetlerinde karşılıklı iyiliği hâkim kılmaya çalışır. Bunun için hangi yönden gelirsek gelelim siyasetin evine ahlak kapısından girmemiz gerekir. (Milli Gazete)