MİT Tavsiyesi: Taksim Meydanında İlan Etmeyeceğiniz Hiçbir Şeyi...
MİT kaynağı, "Elektronik casusluktan devlet güvenliği hasar almadı" diyor, "Çünkü artık her şeyi yüz yüze konuşuyoruz."
Jennifer Lawrence ve Kate Upton için artık çok geç. MİT yetkilisinin bu tavsiyesini daha önce duymuş olsalardı, belki cep telefonunda sakladıkları mahrem fotoğrafları iCloud denilen elektronik “buluttan” indirilip yüz milyonlarca kişinin seyrine sunulmamış olurdu.
Adı bizde saklı MİT yetkilisi diyor ki: “Taksim meydanına çıkıp âleme ilan etmeyeceğiniz hiçbir şeyi internet ortamında tutmayın, söylemeyin, yazmayın.”
“Akıl verene bak, Türkiye’yi dinlemeyen kalmamış!” diyecekseniz, devamını da okuyun.
MİT’teki kaynağım, “Biz yapmıyoruz” diyor; “Uzunca bir süredir sadece biz değil, devlet güvenliği ile ilgili kritik konumdaki hiçbir yetkili yapmıyor. O yüzden Der Spiegel dergisinde yazan Amerikan, Alman, İngiliz dinlemeleri, eğer yapılmışsa da, devlet güvenliği açısında hiçbir operasyonumuza hasar vermiş değil.”
Bu önemli bir iddia... ABD, İngiltere ve Almanya’nın elindeki teknolojik imkânlar, para insan kaynakları (Amerikan NSA’nın yıllık bütçesi 70 milyar dolar ve 30 bin çalışanı var) Türkiye’nin elindekilerden hayli fazla.
“Yapılan istihbaratın çoğu uydu üzerinden” diye izah ediyor istihbarat kaynağım; sonra açıklamaya başlıyor:
“Kimse o tarafa bakmıyor ama, insansız hava araçları (İHA) sadece görüntü değil, telefon görüşmesi dahil her türlü elektronik sinyali toplama ve iletme kapasitesine sahip.
“Bir de telekomünikasyon sisteminden muhtemel sızıntılar olabilir. Zaten telekomünikasyonla ilgili bir çalışma var, ondan resmen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK) sorumlu.
“Ayrıca yabancı servislerin elçilik binalarının çatılarına, bahçelerine yerleştirebileceği cihazlar var. Ki çatılara, bahçelere yeni kutular, antenler konup konmadığını biz de sık sık hava fotoğraflarıyla kontrol ediyoruz.
“Ama dikkat ederseniz bunların tamamı telefon, ya da veri haberleşmesiyle ilgili... Biz de gerçekten kritik, devlet güvenliği bakımından harekât değeri olan hiçbir şeyi bir süredir telefonda konuşmuyoruz, internette yazışmıyoruz.
“En önemli korunma önlemimiz bu: Önemli hiçbir şeyi telefonda konuşma, internette bulundurma, yazma! Özellikle e-mail’in aramızdaki adı “kartpostaldır”, yani size getiren postacı dâhil herkesin okumasına açıktır.”
MİT yetkilisine göre, “en azından” 2009-1010 yıllarından (“Oslo ile ilgisi var mı?” sorumu cevapsız bıraktı) bu yana, dönemin Başbakanı, şimdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla milli güvenliğe dair bütün konuşmalar yüz yüze yapılmış. Kaynağım, gerekirse bakanların, devlet görevlilerinin gecenin ikisinde, üçünde bir birlerini evlerinde ziyaret ettiğini, ama kritik bilgilerin elektronik aletler olmadan yüz yüze aktarıldığını söylüyor.
Der Spiegel dergisi Amerikan elektronik istihbaratı NSA’nın Türkiye’nin Vaşington Büyükelçiliği telefonlarına ve New York’taki BM Temsilciliği bilgisayarına girdiğini yazdığını hatırlatarak, “Buna büyükelçiler dâhil mi?” diyorum. “Dâhil” diyor, “Gerçekten operasyonel bilgileri ne telefonda konuşuluyor, ne bilgisayarda tutuluyor. Önemli bir durumda sayın bakan çağırıyor, büyükelçiler, ya da diğer personel Ankara’ya gelip konuşuyor.”
Bu noktada üç örnek hakkında sorular soruyorum; madem casusluk faaliyeti hiç operasyonel zarar vermedi, öyleyse şunlar nasıl oldu:
Dönemim Dışişleri Bakanı, şimdi Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun makam odasında, Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler arasındaki konuşmanın kaydı internete nasıl düştü?
Suriye’ye giden MİT TIR’ları nasıl durduruldu?
Erdoğan’ın odasında bulunduğu açıklanan iki dinleme cihazını kim yerleştirdi?
“Bunların hiç biri Der Spiegel’de yazan türden elektronik casusluk konusuyla ilgili değil” diyor kaynağım; “Her üçü hakkında da soruşturma ve kovuşturma devam ediyor. Ama birincisinde ses kaydı muhtemelen içeriden ve binadan birisi tarafından yapıldı, elektronik yoldan değil. İkincisi, paralel yapı (Gülenci olduğu iddia edilen devlet görevlileri) tarafından alınan kararlarla TİB üzerinden yapılan yasadışı dinlemeler sonucu bir tertip, zaten mahkemede. Dinleme cihazları da muhtemelen aynı şekilde, yani dış değil, iç bağlantılı.”
MİT cephesinde hal böyleyken, Ulaştırma ve Habercilik Bakanı Lütfü Elvan dün bir açıklama yaparak, telefon operatörleri üzerinden bir sızma olup olmadığı konusunda soruşturma başladığını açıkladı. Malum BTK, Haberleşme Bakanlığı ile bağlantılı bir kuruluş. Dün Radikal’de, MİT’in bu konuda bir çalışma yaptığını, özellikle telekomünikasyon şirketlerin yurtdışında konumlu işleme merkezlerine yönelik bir istihbarat operasyonu olup olmadığına baktığını duyurmuştuk.
Bu arada, Türk Telekom konuya ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklama aynen şöyle:
* “Türk Telekom ses şebekesinin (TDM, NGN yada VoIP) yurtdışında herhangi bir yönlendirme cihazı ya da benzeri bir sunucusu bulunmamaktadır. Türk Telekom’un halen 59 ülkede, 75 operatörle ses iletişimi için direkt bağlantısı mevcut olup, Türk Telekom hem bu 59 ülke, hem de diğer ülkelerle uluslararası ses iletişimini, bu direkt bağlantılar üzerinden sağlamaktadır. Avusturya’da hizmet veren Telekom Avusturya, Türk Telekom’un ses trafiğine ilişkin direkt bağlantısının bulunduğu 75 operatörden biridir.
* Türk Telekom ses şebekesinin yurtdışında herhangi bir yönlendirme cihazı ya da benzeri bir sunucusu bulunmadığından, soruda belirtilen şekilde bir güvenlik saldırısı da söz konusu değildir.
* Türk Telekom, kurumsal yönetişim ilkeleri ile yönetilen, halka açık bir şirkettir. Telekomünikasyon sektörünün yetkili kurumu olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile imzalamış olduğu imtiyaz sözleşmesi ile faaliyet göstermekte ve ilgili yasalar ve mevzuatlar uyarınca hareket etmektedir. “
Türk Telekom’a açıklaması için teşekkürler.
Bizim bu kıssadan çıkartacağımız his ise belli, sonra üzülmek istemiyorsan, herkese açıklamayacağın hiç bir şeyi internet üzerinde tutma! (Radikal Gazetesi)