Mutlak Eşitlik Serenadı
"Ben, kadınla erkek arasında mutlak eşitlik istiyorum" diyor profesör. Kadının örtünmesini "erkek egemen" toplumda, erkeğin dayatması olarak düşünüyor ve bu cümleyi kuruyor. Kadınla erkek arasında eşitlik olmadığı önkabulünden hareketle de: "Niçin erkekler için örtünme mecburiyeti yok da, kadınlar için böyle bir mecburiyet öngörülüyor?" sorusunu öne çıkartıyor.
Acaba?
Gerçekten acaba erkek için örtünme mecburiyeti yok mudur?
Kadının örtünmesi bay profesörün sandığı gibi erkek tarafından mı dayatılmıştır?
Demek, onun penceresinden bakıldığında manzara böyle görünüyor.
Demek erkeğin de örtünme mecburiyeti olduğunu bilmiyor. O, aslında erkeğin zaten şimdiki elbisesi içinde bile nizamî olarak örtülü bulunduğunu fark etmiyor. Bu yanlışa yalnız o değil, çoğu kimse kolaylıkla düşüyor. Nitekim profesörün görüşüne destek çıkmak isteyenler: "Ya erkekler de sarık takmaya kalkışırsa ne olacak?" demekten kendini alamıyor. Kadının başörtüsünün karşısına sarık çıkartılıyor. Böylece konu abese indirgenmiş oluyor.
Erkeğin sarık takma zorunluluğu yok. Özenen olursa takabilir. Erkek için zorunluluk göbeğin altından diz kapağına kadar olan mıntıkanın kapatılması ile mukayyettir.
Kadın için de başörtüsünü şöyle veya böyle bağlama, şu veya bu kumaştan başörtüsü kullanma zorunluluğu yok. Başın ve gövdenin örtülmesi söz konusu...
Kimilerinin sandığı ve ileri sürdüğü gibi örtünme son tahlilde cinsellikle de ilgili değildir. Nitekim Hz. Aişe nin başı açık olduğu halde kapıyı açması üzerine onu uyaran Allah ın Resulü ne, onun: "Efendim, kapıya gelen kimse kördü" def inde bulunması karşısında: "O kördü, ya sen?.." demesi manidar değil midir?
Burada, örtünmenin cinsellikle ilgili bir sakınma olmadığı, dahası görünmeyle bile ilgili olmadığı aşikâr olarak bellidir.
Mutlak eşitlik isteyen birinin, örtünmek isteyen kadına, örtünmek istemeyene duyduğu kadar saygı duyması beklenir. Konunun dinî yanı halen aslında tartışma dışı kalmıştır. Konu, seküler düzlemde tartışılmaktadır.
Öte yandan, örtünmenin diğer toplum katmanlarına da sirayet edeceği hususunda duyulan kaygı veya kamuda hizmet verenin örtünmesi gerekliliği, hizmet alanın örtünmeyebileceği gibi tartışmalar tümüyle abesle iştigal etmektir. Hele CHP nin, ilköğretim öğrencilerinin ve kamu memurunun örtünmeyeceğine dair hükümetten teminat istemeye kalkışması sadece abes değil, batıl bir taleptir de...
Toplumun geleceğinin ipotek altına alınmak istenmesini hangi hukuk himaye edebilir? Böyle bir vaat veya teminat verilse bile, bu vaadin ve teminatın hukukî geçerliği olmaz, geçersizdir.
Biz, başörtüsü tartışmasının karşısında, bu toplumun entelektüel taifesinin ne kadar acıklı bir fikir ve muhakeme perişanlığı içinde olduğunun ortaya çıkmasını kazanç saymakla yetinelim!
İnsan ve fikir malzememiz esef ki, bundan ibarettir. Bu ülkenin geleceği bu malzemeyle mi kurulacak derseniz, ona da verecek cevap bulamıyorum. Bildiğim şey şu, İmam Gazali ye atfedilen cümle: "Cahillerle tartışmaya girmeyin, ben onları hiç yenemedim." Bir de: "Cahille ye iç, sohbet etme!" derler.
Rasim Özdenören / Yeni Şafak