Kabir konuşuyor
Her nefesin ardından, her gündüzün sonunda, her gecenin ucunda ölümün soğuk nefesini hisetmesin mi?
Evet, ey fani! sen fani idin, dünyada geçiciydin ama bilmedin; sana çok defa söylendi ama hiç dinlemedin! Eğer biraz dinleseydin, gerektiği kadar tevecüh etseydin, belki şimdi fayda verirdi.
Sana verilen bedenin fani olduğunu, gençliğinin ve güzeliğinin eskiyip gittiğini bilebilirdin!
Herşey senin için ibret ve işaretti ama görmedin.
İşte şimdi beka yurduna geldin! istemeye/istemeye getirildin...
Ey Mevta!
Söyle bakalım beka yurdu için ne hazırladın?
Şimdiye kadar ne yaptıysan dünya için yaptın ve sonunda hepsini de dünyaya bıraktın!
Eğer gözüne haram girmeseydi, böcekler yiyemezdi.
Haram yemeseydin, Kurtlar seni yemezdi.
Eğer infak etseydin, malın sana kabirde fayda verirdi! Dünyada çaba sarf etseydin, Burada rahat ederdin.
Dalmıştın dünya rüyasına hiç sabah olmayacağını ve bir gün ansızın kabirde uyanacağını düşünmedin!
Söylesene mevta, ne oldu sana!
Ölüm hep yaşlı dedelere ve beli bükülmüş ninelere mi gelir zannetin?
Mezarda yatan nice gençleri görmedin mi?
Mezarların başında ağıt yakanların, feryatlarını da mı işitmedin!?
Kazalar, hastalıklar, her türlü afet ve felaketler kimin içindi!
Ölümün nice sebepler ardında gizlendiğini, her sebeple gelebildiğini görmedin mi?
Seni gaflete düşüren ve ölümü unuturan şey neydi?!
Rabbimiz! bizi, ölümü çokça hatırlayan ve ölüme hazırlanan salih kularından eyle, Kabrimizi nurlandır.
Bizi salihler ile birlikte haşreyle.
(Eymen Çelik)