Seyyid Nasrallah'tan Dünya Kudüs Günü ve gündeme ilişkin açıklama
Nasrallah "Dünya Kudüs Gününün İmam Humeyni tarafından ilan edilmesinden bu yana, siyonistlerin bu günü unutturma çabaları başarısız olurken, aynı zamanda bölgedeki milletlerin ve dünyanın Filistinlilerle dayanışması da her geçen yıl arttı. Ayrıca Dünya Kudüs Günü'nü dini ve mezhebi bir olay gibi gösterme konusundaki girişimler de başarısız oldu." dedi.
Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü, ABD-İsrail ürünü "Yüzyılın Anlaşması", İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Mekke Zirvesi, ABD'nin İran'a yönelik savaş tehditleri ve Direnişin gücü ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Seyyid Nasrallah, Dünya Kudüs Günü münasebetiyle Dünya'nın çeşitli noktalarında düzenlenen yürüyüşlere değinerek: ‘Burada bahsetmeye değer bir diğer konu da Filistin meselesini desteklemek için İran'da milyonların düzenlediği protesto ve yürüyüşlerdir.
İran halkı, her zamanki gibi üst düzey yetkililerle birlikte, Kudüs Günü yürüyüşlerine yoğun bir katılım gösterdi. Bugün, İran halkının, Trump’ın söylemlerinin aksine, İran İslam Cumhuriyetine karşı değil, Kudüs ve Filistin meselesiyle dayanışmasını göstermek için Amerika ve Siyonist Rejime karşı protesto ve yürüyüş düzenlediğine açık bir şekilde şahit olmaktayız.
Ben açık bir şekilde İran’da düzenlenen Dünya Kudüs Günü yürüyüşlerinin Washington ve bölge hükümetlerine açık bir mesaj olduğunu söylüyorum. İran’da yaşanan bu olay, İran halkının yorulduğunu düşünen kişilere bir mesajdır. Bu halk Kudüs için oruçlu bir şekilde saatlerce yürüyüş düzenlemiştir.’
Şu anki vazife ABD-İsrail yapımı "Yüzyılın anlaşması"nı yok etmek
Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının başka bir bölümünde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Yüzyılın Anlaşmasını tanıtma ve uygulama çabalarına değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Şu an ki vazifemiz, Yüzyılın Anlaşmasını yok etmektir. Çünkü bu anlaşma geçersiz bir anlaşmadır ve Filistinlilerin, İslam ve Arap ümmetinin haklarını zedeleyecektir.
Yüzyılın Anlaşmasını başarısız kılacak güce sahibiz. Kuşkusuz direniş ekseni, hedeflerine ulaşmak için Yüzyılın Anlaşmasına karşı duracaktır. Bu konuda herhangi bir şüphe yoktur.
Bölge halklarının bir parçası olarak, Filistin’e karşı ve aynı şekilde İslam ve Arap Ümmetine karşı büyük bir suç ve cinayet olan Yüzyılın Anlaşmasının gerçekleşmesini önleyebileceğimize dair büyük umutlarımız var.
Yüzyılın Anlaşmasının asıl amacı Filistin meselesini unutturmaktır. Tabi Amerikalılar, 2011'den bu yana Filistinlilere bazı tavizler vermek suretiyle Filistin meselesini unutturmak için ortam hazırlamaya çalışmış ama buna rağmen başarılı olamamışlardır.
Şimdi de daha önce de söylediğim gibi, Yüzyılın Anlaşmasının asıl amacı Filistin meselesinin unutulmasıdır. Amerikalılar ve Siyonistler bu yola başvurarak artık Kudüs, Mescid-i Aksa, Gazze Şeridi ve Filistinli mültecilerden bahsedilmemesini sağlamaya çalışmaktadırlar.
Binyamin Netanyahu ve Donald Trump’ın şu anki çabaları, Yüzyılın Anlaşmasını uygulamaya ve Filistin meselesini yok etmeye odaklanmıştır. Eğer Amerika, Yüzyılın Anlaşmasıyla halkların Filistinlilerin taleplerini takip etmelerine ve Filistin meselesini desteklemelerine zarar vereceklerini zannediyorsa yanılıyordur.
Ne yazık ki, Washington’un Arap ülkelerindeki halk devrimlerini yolundan saptırmayı ve yanlış tarafa yönlendirmeyi başardığını görüyoruz. Gerçekleşen olay budur.
Direniş her geçen yıl daha da güçleniyor
Direniş ekseninin Amerika Birleşik Devletleri ve Siyonizm’in Yüzyılın Anlaşmasını gerçekleştirme çabaları karşısında duracağını açıkça belirtiyorum. Bugün direniş ekseninin özellikle 1980'lerden bu yana geçmiştekinden çok daha güçlü bir hale geldiğine şüphe yoktur.
Filistin direnişi de öncekine kıyasla çok daha güçlü hale geldi ve şimdi “Gazze bombalanırsa Tel Aviv bombalanır” denklemine yaklaştı. Bugün, Filistin direnişinin gücü, gelecekteki olası herhangi bir savaşta işgal altındaki toprakların büyük bir kısmını kontrole geçirebilecek bir noktaya geldi.’
Nasrallah konuşmasının başka bir bölümünde Suriye krizine ve batı ve Arap ekseninin aldatıcı çabalarına değindi ve şunları söyledi: ‘Suriye, uzun kriz yılları geçirmesinin ardından ayağa kalktı ve hiç şüphesiz gücünü yeniden kazanacaktır.
Bugün İsrail’in Lübnan’daki direnişten çok korktuğunu görüyoruz. Bugün, Siyonist yetkililer ve bu rejimin askeri komutanları açıkça Lübnan’daki direnişin caydırıcı ve askeri gücünden bahsediyorlar.’
Irak bölgesel rolünü tekrar kazandı
Hizbullah Genel Sekreteri, Bağdat’ın bölge gelişmelerindeki durumuna da değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Irak bugün bölgesel rolünü yeniden kazandı. Irak bugün bölge gelişmelerinde güçlü, mücahit ve etkili bir millete sahiptir.’
Seyyid Hasan Nasrallah, Arap liderleri tarafından en son Mekke’de düzenlenen Arap zirveleri ile ilgili olarak şunları söyledi: ‘Bu Arap zirvelerinin düzenlenmesi, aslında Riyad yetkililerinin yardım çağrısıdır. Bu toplantıları düzenlemek ve Suudilerin başkalarından yardım istemesi, onların Yemen halkı karşısındaki yetersizliğinin, aczinin ve başarısızlıklarının bir göstergesidir.’
Mekke zirvesi Suud'un Yemen'e daha çok saldırı için yalvardığı bir toplantı
Hizbullah Genel Sekreteri aynı zamanda Amerika’nın ve Donald Trump’ın Arabistan’a hiç çekinmeden sunduğu desteğe değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Trump en nihayetinde de Suudileri gerektiği gibi destekleyemedi. ABD'nin Yemen savaşında Suudi Arabistan’a verdiği silah desteğinin Riyad'ın işine yaramadığını gördük ve bugün Suudi yetkililer çeşitli toplantılarda Arap ülkelerinden yardım istiyorlar.
Hiçbir toplantı, Suudi Arabistan'ın Yemen halkı, ordusu ve Yemen'deki halk güçleriyle karşı karşıya gelmesine yardımcı olamaz çünkü Yemen halkı, inançlı, bilge ve fedakardır ve Suudiler onlara karşı hiçbir başarı elde edemezler. Kral Salman’ın Arap ülkelerini zirve düzenlemeye davet etmesi aslında Onun Arap ülkelerine Yemen’e karşı mücadelede Riyad’a yardım etmeleri için yemin ettirmesidir. Mekke zirvesi aslında Suudi Arabistan'ın Yemen'de kendisine yardım edilmesi için yalvardığı bir toplantıdır.’
Seyyid Hasan Nasrallah, Arabistan’daki son olaylara ve Yemen ordusu uçaklarının bu ülkenin petrol tesislerine düzenlediği saldırılara değinerek, “Bu saldırıyı kınayanlara, dört yıl boyunca kesilen insanlara karşı sessiz kaldıklarını ve bugün Al-i Suud’a yaranmak için bu saldırıyı kınadıklarını söylüyorum” dedi.
Nasrallah şu hatırlatmalarda bulundu: ‘Bugün İran büyük bir bölgesel güçtür. İran'ın çeşitli yeteneklere sahip olması onu bölgesel bir güç haline getirmiştir. Oysa Suudi Arabistan kendi başına güçten yoksun ve Amerika’ya dayanan bir ülkedir. Ama İran, gerçek anlamda güçlü ve gelişmiş bir ülkedir.
Suudi Arabistan nasıl bir güçtür ki, Trump, “eğer bu ülkenin uçakları Washington’ın desteği olmadan havalanırsa, Amerika’nın izni olmadan da inemez” demiştir.’
Trump İran'dan telefon almak için çok bekler
Hizbullah Genel Sekreteri, Amerika Başkanının İran’ın Washington’la müzakerede bulunmak istediği yönündeki son açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: ‘Trump, İran’dan bir çağrı almak için uzun süre beklemelidir.
Bugün, bazıları İsrail sanki güçlüymüş gibi konuşuyor. Fakat gerçek şu ki, İsrail 2019’da hiç olmadığı kadar güçsüz.
Bugün, İsrail’in heybeti her zamankinden daha azaldı. İsrail’in kara kuvvetlerinin gücü de her zamankinden daha az ve şimdi savunma konumundalar.’
Seyyid Hasan Nasrallah, ABD’nin bölge ülkelerinin zenginliklerini yağmalama çabalarına dikkat çekerek şu ifadelerde bulundu: ‘Trump bölgedeki ve dünyadaki tüm ülkelere baskı uygulamaya çalışıyor, ama Amerika artık eskisi gibi değil. Bugün Amerika, ordusunu bölgeye gönderen ve sonunda başarısızlıktan başka bir sonuç almayan bir Amerika’dır.’
Nasrallah aynı zamanda, Amerika’nın İran’ın İslam Cumhuriyeti’ne karşı baskılarına değinerek şunları söyledi: ‘Bugün Amerika’nın İran’a karşı baskıları arttı çünkü direnişin bütün mensupları Filistin meselesine destek olmak için İran’a sığındı.
Bugün John Bolton, Netanyahu ve bazı Körfez ülkeleri rejiminin İran'la savaş davulu çaldıklarını görüyoruz. Ancak, İran'a karşı bir savaş gerçekleşmeyecektir çünkü İran çok güçlü bir ülkedir. Bir yalancı olan Bolton, amacının İran İslam Cumhuriyeti'ni devirmek olmadığını söylüyor ama daha önce münafıkların yıllık toplantısında 2019’da Tahran’da Yeni Yıl kutlaması yapacağını söylemişti.
ABD'nin İran'a açacağı savaş ülke sınırlarıyla kalmayıp bölgeyi alevlendirecek
İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı çok fazla kötülük olmasına rağmen İran'ın güçlü bir lidere ve güçlü bir halka sahip olması, bu ülkeye karşı savaşı önleyecektir. Trump, İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı savaşın bu ülke sınırları içerisinde kalmayacağını ve tüm bölgeyi alevlendireceğini bilmelidir.
İran'a karşı bir savaş yapılırsa, bu, Amerika’nın bölgedeki bütün çıkar ve güçlerinin yok olacağı ve başta Suudi Arabistan ve İsrail olmak üzere bütün komplocuların çok ağır bedeller ödeyeceği anlamına geliyor.
İran'a karşı savaş gerçekleşirse, Trump cumhurbaşkanlığı seçimlerini bırakacaktır. Trump çıkarlarını, bölge ülkeleri arasında onlardan daha fazla para alabilmek için İran fobi yaratmakta görüyor. Trump, bölgede bir savaş yaşanması halinde petrolün varil başına fiyatının 200 veya 300 dolara ulaşacağını çok iyi biliyor.
Tüm göstergeler, İran'a karşı savaş hipotezinin çok düşük olduğudur. Trump'ın kendisi bile, böyle bir savaşın ABD için çok fazla maddi ve manevi zarar vereceğini kabul etmiştir. Bugün, Suudi Arabistan ve arkadaşları, İran'a karşı bir savaşın gerçekleşmeyeceğinden emindir. Trump’ın önceliği İran, Çin, Venezuela ve Kuzey Kore ile ekonomik savaştır.’
Suudi Arabistan ve müttefikleri aciz durumda
Seyyid Hasan Nasrallah aynı zamanda Mekke’de düzenlenen toplantıya da değinerek şunları söyledi: ‘Mekke Zirvesi'nin son bildirilerindeki neredeyse tüm ifadeler İslam dünyasının temel ve merkezi meselesi olarak Filistin meselesi değil, İran'ın tehdidi hakkındaydı.
Arap ülkeleri, Mekke’de düzenlenen zirvelerinin sonundaki bildirinin sadece son iki satırında Filistin meselesinden bahsettiler. Bu zirve ve daha önce düzenlenen toplantılar sadece, Suudilerin ve müttefiklerinin bölgedeki acizliğini ve yenilgisini göstermektedir. Irak’ın Mekke Zirvesi’ndeki tutumu takdire şayandı.
Seyyid Hasan Nasrallah, Lübnan heyetinin Mekke zirvesindeki duruşu hakkında da şunları söyledi: ‘Lübnan heyetinin Mekke zirvesindeki duruşunun kabul edilir olmadığını ve kınandığını açıkça söylüyorum. Bu duruş, Lübnan halkının duruşunu ifade etmemektedir.
Lübnan heyetinin Mekke zirvesindeki duruşu, hükümetin onlara dayanarak Lübnan parlamentosunda güven oyu aldığı Lübnan hükümetinin taahhütleriyle çelişiyor. Bu çok önemli bir konudur.
Biz direniş olarak, sınırların çizilmesi konusunu belirlemekle sorumlu Lübnanlı yetkililere, petrol ve doğal gaz alanında Lübnanlıların haklarını karşılayacakları konusunda güveniyoruz.’
Hizbullah Genel Sekreteri Hizbullah’ın füze gücü hakkında ise şu ifadelerde bulundu: ‘Siyonist rejimin hedeflerini hedef alabilecek ve denklemleri değiştirebilecek hassas füzelere sahibiz. Lübnan’da direnişe karşı İsrail’in herhangi bir askeri saldırısı, Hizbullah’ın doğrudan ve güçlü tepkisi ile karşı karşıya kalacaktır.
İsrail Hizbullah'ı hedeflerini hedef almıyor çünkü Hizbullah'ın çok güçlü olduğunu ve cevap vereceğini biliyor. Kendimizi ve ülkemizi savunmak için silahlara sahip olmak ve silah yapmak bizim hakkımızdır.’ (Ajanslar)