İran-Suudi Arabistan görüşmeleri neden önemli?
Ezeli rakipler İran ile Suudi Arabistan’ın güven inşa etmek ve düşmanlıkları sona erdirmek için uzlaşmacı görüşmelerinde bazı anlaşmalar sağlandı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir-Abdullahiyan’a göre, ilişkileri düzeltmek için bazı görüşmelere ihtiyaç var, ancak görüşmeler doğru yönde ilerliyor ve “iyi bir mesafe” kaydedildi.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal Bin Ferhan da, Suudi Arabistan hükümetinin geçen ay İran’ın yeni hükümetiyle doğrudan görüşmelerin ilk turunu yaptığını teyit ederek, İran’ın çözümlenmemiş konuları halletmek için bir temel sunacağını umduğunu söyledi ve “Bunu sağlamak için çabalayacağız ve çalışacağız.” dedi. En azından iki komşu ülkenin özellikle Yemen ile Suriye dâhil herkes için istikrarın süreceği bir bölgeye dönüşüm umudu varsa, diyaloğa, dikkatli ve gerçekçi bir şekilde gerçekten mümkün olabilecek şeylere odaklanmanın zamanı geldi. Her iki tarafta yerleşik hale gelmiş güvensizliği tersine çevirmek için iyi niyet eylemleri önemlidir.
TAHRAN YÖNETİMİ BÖLGEDEKİ DIŞ POLİTİKAYA ODAKLANIYOR
İran ile Suudi Arabistan, Suriye ve Yemen’deki çatışmalarda karşı taraflarda yer alıyor. Bu devam eden görüşmeleri savaştan zarar görmüş ülkelerin yararına yapabilir. Onlar ayrıca, Arap komşularıyla iyi ilişkilerin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yapılan anlaşmalara göre daha önemli olduğunu anlayarak, İran’ın bölgesel tecridine son verebilir. Hepsinin içinde en iyisi, bu büyük diplomatik atılımı yapmak, Batı’nın kendilerine dayattığı başarısız durumdan çıkmak için diğer ülkeler için bir model olarak hizmet edebilir. Böylece, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi başkanlığında yeni İran yönetiminin, ABD ile nükleer anlaşmazlığı çözmek gibi diğer konular üzerinde bölgesel diplomasiye öncelik vermesi şaşırtıcı değildir. Tahran yönetimi, nükleer anlaşmayı canlandırmak için acele etmiyor, fakat bölgedeki dış politikasına odaklanıyor.
Bunun ABD Başkanı Joe Biden’ın Afganistan politikası ve savaşı kaybetmesiyle de ilgisi olabilir. Washington’ın desteğine inanan birçok bölge ülkesi artan terk edilmiş ve hayal kırıklığına uğramış müttefikler hattına katıldı. Emperyal felaket ve Asya’ya dönüş, şaşırtıcı olmayan bir şekilde birçok ülkeyi Washington’ın sözlerine ve vaatlerine bir kez daha güvenmek konusundaki cesaretini kırdı. Sonuç, ABD küresel itibarını kaybetti ve ona hiçbir şekilde güvenilemeyeceği ortaya çıktı.
Bu koşullarda Tahran ile Riyad, diyaloğa yeniden başlamakla ve özellikle Suriye ile Yemen olmak üzere bölgesel politikaları ve planlarını yeniden düşünmekte doğru şeyi yapıyor. ABD, iki ülkenin bölgesel sorunlarını çözmek için hiçbir şey yapmayacak. ABD’nin zayıf liderliği ve bölgedeki moral bozucu etkisi herhangi bir düzenin oturmasını sağlamadı ya da gerilimi düşürmedi. Şimdi bölgedeki ülkelerin kendi sorunlarını çözmesi dizginleri ele almasına bağlıdır.
RİYAD VE TAHRAN BÖLGENİN ÇIKARLARINA DAYALI İLİŞKİLERİNİ CANLANDIRMALI
Resmi Washington’ın kapalı çevresinin dışında İran ile Suudi Arabistan arasındaki görüşmeler, Husi milislerin ana destekçileriyle diyalog kurarak Yemen krizini çözmeye yardımcı olabilir ve olmalıdır. İran için Riyad yönetimiyle iyi ilişkiler Araplar arası ilişkileri normalleştirebilir ve ABD yaptırımlarını engellemenin yolunu açabilir. Aynı şekilde Arap ülkelerinin desteği Suriye çatışmasının sona erdirilmesinde önemli rol oynayacaktır.
Elbette Riyad ile Tahran karşılıklı zemine ve bölgenin çıkarlarına dayalı ilişkilerini canlandırırsa muhtemelen kazanacaktır. Suriye ile Yemen’deki insandan kaynaklı insani felaketler sonsuza kadar gidemez. Diğer ülkelerin ayrıca İran ile her zaman komşu kalacaklarına ve ABD’nin onları sonsuza kadar desteklemeyeceğine dair aynı sonuca varmaları gerekmektedir. Diyalog ya da anlaşmalar olmadan bölgesel barış ve güvenlik olamaz. Önümüzde zorlu bir yol var, ancak bu aşılabilir ve somut sonuçlar elde etmek için gereklidir. Orta Doğu’daki tüm ülkelerin, bölgenin birliği ile güvenliğinin güçlü şekilde onaylanmasında ve ABD’nin askeri varlığı ile müdahalesinin sona ermesinde ortak çıkarları vardır. Birçoğu Suriye ile Yemen çatışmasında taraftır ve karşı durulmaz şekilde azalmakta olan açık uçlu ABD askeri varlığından memnun değiller.
İRAN VE SUUDİ ARABİSTAN’IN SORUMLULUĞU BÜYÜK
Suudi Arabistan ile bölgedeki diğer ülkeler için Afganistan’daki bozgun, yaptırımlar ve diplomatik baskının başarısızlığı, Suriye ile Yemen krizleri ve ABD’nin Asya’ya odaklanmasındaki değişimin de arasında bulunduğu faktörler, diplomasinin, İran ile ilgili durumda ilerleme konusunda tek yol olduğu anlamına geliyor. Onlar ABD’nin güvenilmez olduğunu ve herhangi bir ülkenin kolayca askeri sanayi kompleksin ve hava savaşı hevesinin bir sonraki hedefi haline gelebileceğini biliyorlar.
İdeolojik farklılıklarına ve Yemen ile Suriye’deki çatışmalarda aynı yerde olmamalarına rağmen, Tahran ve Riyad, uzlaşmacı görüşmelerinin sürmesi gerektiğini tam olarak kavrıyorlar. Tüm bölgenin kaderinde önemli etkiye sahip yeni diplomatik yaklaşımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla iki ülkenin büyük sorumluluğu ve ayrıca fırsatı var.
(Bobby Naderi, CGTN - Çeviri: CRI)