ABD’nin Hint-Pasifik stratejisinde “U” dönüşü
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden “Çin’i kontrol altına alma” stratejisini uygulamaya koymak için cesur planlara sahip ve büyük ölçüde başarılı olacağına inanıyor. Bütün dünyadan devletleri Çin’in dünyadaki ekonomik ve diplomatik etkisini zayıflatma çabalarında birlikte davranmak için bir araya getirmek istedi.
Yine de, Biden yönetimi planlarının başarılı olamayacağını anladı, çünkü Çin zaten birçok ülke ile canlı ve güçlü ekonomik bağlara sahip ve bu ülkeler çinden uzaklaşmakta tereddüt gösteriyor. Bu yüzden, Biden ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken “Asya’ya Yöneliş”, “Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (ABD, Avustralya. Hindistan ve Japonya) gibi eski dış politika yönergelerini düzeltmek zorunda kaldı ve Beyaz Saray ABD’nin Hint-Pasifik Stratejisi hakkındaki bir raporunu da 11 Ocak’ta düzeltti.
Washington Kuşağı düşünce liderleri, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon yetkilileri Çin’in yükselişini sabote etmek için mükemmel planlar hazırladıklarını düşündü. İngiltere, Avrupa Birliği (AB), Japonya, Avustralya ve Hindistan’dan destek aldılar ama “Çin’i kuşatma” fantezileri Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 24 Şubat’ta Ukrayna’da “özel askeri operasyonları” açıklayınca çöktü.
Sonuç olarak, dünya Rusya birlikleri Ukrayna topraklarında girdiğinde sonsuza kadar değişti. Washington hangi ülkenin “en büyük tehdit” olduğu konusundaki tutumunu değiştirmek zorunda kaldı ve şu an için öyle görünüyor ki, bu artık Çin değil Rusya. Buna uygun olarak, ABD yeniden Avrupa kıtasına odaklanmak ve sevgili “Asya’ya Yöneliş”lerine kısa bir ara vermek zorunda kaldı.
HİNDİSTAN RUSYA’YI YÜZÜSTÜ BIRAKMAK İSTEMİYOR
Ek olarak, ABD, AB ve İngiltere Rusya’ya karşı çok sert ekonomik yaptırımlar getiriyor ama herkes onları desteklemiyor. ABD’nin kilit bir ortağı olan Hindistan Rusya’ya yaptırım koymayı reddettiği ve ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni (BMGK) ABD’nin Ukrayna’da biyolojik silah laboratuvarları olduğu iddialarının yakından incelenmesi isteğini kabul etmeye çağırdığı için, ABD’nin Hint-Pasifik stratejisi ıskartaya çıkabilir.
Hindistan Savunma Bakanlığı silahlarının yüzde 60’tan fazlasını daha yeni ABD’nin yaptırım koyduğu Rus silah yapımcısı şirketlerden satın alır ve onlarla bağlantılı olarak üretirken Delhi ve Moskova hala yakın ikili ilişkilere sahip. Dolayısıyla, Delhi yaptırımlara katılmayacaktır, çünkü böyle yaparlarsa “silahsızlandırılmış olma” riskine girerler.
Rusya’yı Ukrayna çatışması tuzağına düşüren Washington Delhi ile ikili ilişkilerini kopardı. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ABD’yi Hint-Pasifik stratejisinde destekleme hevesi gösterdi ama kremlin ile uzun süredir devam eden ilişkilerinden vazgeçmeyeceklerdir, özellikle de Rusya petrol ve gaz ithalatına devam ettiği dikkate alınırsa. Hint hükümeti resmi tarafsızlık tutumunu ciddiye alıyor ve diğer ülkelerin dış ilişkilerine karışmak istemiyor ve böyle bir niyeti yok. Delhi tarafsızlık tutumuna bağlı kalarak Rusya-Ukrayna krizini çözmek için “diplomasi ve diyalog yoluna” girmek istiyor ve bu dünyanın yüksek çıkarlarına uygundur.
Bu arada Hindistan’ın BM Daimi Temsilcisi T.S. Tirumurti Rusya birliklerinin Ukrayna’da ortaya çıkardığı biyolojik silah laboratuvarları ile ilgili endişe duyduklarını açıkladı. Brezilya, Çin ve Rusya’nın yanı sıra Hindistan da konunun “Biyolojik ve Zehirli Silahlar Sözleşmesi” (BTWC) çerçevesinde derinlemesine incelenmesini destekliyorlar. NDTV’nin haberine göre, Tirumurti “bu bağlamda, Hindistan’ın bütün kitle imha silahları kategorisini yasaklayan kilit bir küresel ve ayrımcı olmayan silahsızlanma Sözleşmesi olarak BTWC’ye verdiği önemi vurgulamak isterim.” dedi.
Hindistan’ın Brüksel, Londra ve Washington’ı reddetme cesareti Delhi ve Batılı güçler arasında derinleşen bir fark yaratacaktır. ABD, Hint-Pasifik stratejisini Hindistan’ın sağlam ortaklığı olmadan başarıya ulaştıramaz. Modi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile çekici dostluğundan Washington’da elde edeceği kısa dönemli siyasi puanlar için vazgeçmeyecektir ve Hindistan diğer ülkeler Ukrayna’ya asker göndermeden Kiev’in uzayan bir askeri çatışma senaryosunda Moskova’yı yenemeyeceğini biliyor.
DÜNYA BİDEN’I ZAYIF OLARAK GÖRÜYOR
Putin’in Ukrayna’daki “özel askeri operasyonları” ABD’nin Hint-Pasifik stratejisindeki ciddi bir kusuru da gözler önüne serdi. Washington artık dostlarının ve müttefiklerinin kararlı bir askeri savunucusu olarak görülmüyor. Belki de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, Rus birliklerinin topraklara girmesi durumunda ABD, AB-İngiltere ve NATO’nun kendisine yardıma geleceğini tahmin etti ama Ukraynalılar iyimser varsayımlarında hata yaptılar.
Biden 2 Mart’taki Ulusa Sesleniş konuşmasında ABD askerlerini Ukrayna’ya göndermeyeceğini açıkladı. Bütün Avrupa ülkeleri de aynısını yaparak Biden’ı takip ettiler. ABD güç göstermekte başarısız oldu ve Ukraynalılar makus talihlerinden kaçamazlar.
Şu halde, Hint-Pasifik stratejisi anlamını yitirdi. Hindistan zaten Rusya’ya yaptırımlara karşı çıkarak bu konudaki şüphelerini ortaya koydu. Delhi Beijing’le diplomatik gerginliği artırmaları durumunda Washington’ı kurtarıcısı ve cankurtaranı olarak görmüyor. Bu yüzden, Washington’ın “Çin’i kuşatma” anlaşmasının kilit bir taktiği olarak ABD’nin Hint-pasifik stratejisinin varlığı sona erdi. ABD Dışişleri Bakanlığı yeni “Çin’i durdur” planları çizmek için çizim masasına geri dönmek zorunda kalacak. Gelecekteki bu yeni maceralarında da başarılı olma ihtimalleri yok.
(Thomas W. Pauken II, CGTN - Çeviri: CRI)