İngiltere yeni bir dünya düzeni mi kuruyor?
Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini verdiğim mülakat, Britanya’nın köklü muhafazakâr yayını The Spectator’da Katy Balls imzasıyla 28 Mayıs 2022' tarihinde yayımlandı. Okur, Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis’in Birleşik Krallık’ı yere göğe koyamazken AB’ye, özellikle de Almanya ve Fransa’ya yönelik soğuk tutumunu kolaylıkla fark edecektir. Brexit Britanyası’nın Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerine verimli bir kapı araladığı görülüyor. Öyle ki, Ukrayna konusunda ABD’den bile şahin davranan Birleşik Krallık hükümeti, Brüksel küskünlerini yanına alarak bir tür Avrupa Commonwealth’ine göz kırpıyor:
BK’nın Ukrayna ve Polonya ile geçen şubat ayında kurduğu üçlü ittifakı biliyorduk; şimdi, İtalyan gazetesi Corriere della Serra’nın haberine göre, bu üçlünün yanına üç Baltık ülkesinin eklenmesi çalışmaları da tam gaz sürüyor. Haberde, bana göre hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu altı ülkenin yanına daha sonra Türkiye’nin de eklenebileceği yazıyor. Şaşırtıcı değil, zira AKP iktidarının son 10 yılda zora düştüğü her anda, Birleşik Krallık hükümetinin hem siyasi hem de ekonomik olarak elini uzattığını görmemek mümkün değil. Hatırlanacaktır: 15 Temmuz sonrası iktidara hemen destek ilan ilk batı ülkesi Britanya olmuştu (15 Temmuz’da lafla destekten daha fazlasını yaptıklarına inanıyorum), BK’nın o zamanki Ankara Büyükelçisi (daha sonra MI6 şefi oldu), iktidara yakın Yeni Şafak’ta “AB’yi bırakın, sizi İngiliz Milletler Topluluğu’na alalım” makalesi yayımlamıştı, çok gürültü koparan Kavala bildirisine imza atmayan tek büyük Avrupa ülkesi Britanya idi. Brexit, yalnızca Doğu Avrupa ülkelerine değil, AKP Türkiyesi’ne de yeni bir kapı açtı. Bu konuya daha sonra tekrar dönebilmeyi umuyorum. Metindeki yay parantezler “()” yazara, köşeli parantezler “[]” bana aittir.
Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Liz Truss
Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis ile mülakat
‘Çin tamamen bize karşı’: Litvanya Dışişleri Bakanı ile mülakat
Vilnius, Litvanya’daki bir kulenin 16. katında, ticaret savaşı başlatacak kadar kışkırtıcı bir plakaya sahip bir ofis var. “Tayvan Temsilci Ofisi”, Çin’in ticaret ortaklarına dayattığı bir kuralı çiğniyor: Tayvan’ın resmi ofisler açmasına asla izin verme. “Taipei” veya başka bir şey de, sadece “Tayvan” deme. Litvanya kısa süre önce önemli bir ilkenin tehlikede olduğuna karar verdi: Küçük ülkeler büyükler tarafından zorbalığa mı uğramalı? Litvanya, aksi düşüncede ve Tayvan’ın, fiili bir elçilik olarak kabul edilen yerde kendi adını kullanmasına izin verdi. Bu, demokrasileri savunma ve özgürlüğü destekleme zamanı geldiğini söyleyerek Vilnius’un riski göze alışıydı ve şimdi benzer düşüncedeki ülkelerle ittifak kurmaya çalışıyor. Bu durum Pekin’i çok kızdırdı.
“Bu, Çin’e bize tamamen karşı olması için gerekçe verdi,” diyor Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis. “Çin ile olan ticaretimiz öncelikli olarak sahip olduğumuzun yüzde 0,3’üne indirildi.” Pekin, büyükelçisini geri çekti ve onu gümrük sisteminden çıkararak Litvanya’dan ithalatı bloke etti. Avrupa Birliği, Çin’e karşı Dünya Ticaret Örgütü’nde dava açtı fakat aralarında Alman ticaret lobisinin de bulunduğu bazı çevreler Litvanya’nın faaliyetleri hakkında kaygılarını dile getirdiler.
Landbergis –Litvanya’nın Pimlico’daki1 büyükelçiliğinde buluştuğumuzda güvenle konuşan, nazik, kumral saçlı bir politikacı– Doğu ve Batı arasında bir “özgürlük ağı” inşa etmekten söz eden [Birleşik Krallık] Dışişleri Bakanı Liz Truss ile görüşmek üzere Londra’da. Bu, Landsbergis’in desteklediği bir görüş. “Şu sorudan yola çıkıyor: Küresel güvenlik düzeni 24 Şubat’tan (Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden) önce nasılsa öyle kalmaya devam mı edecek? Ve Litvanya, Baltık veya NATO’nun genişletilmiş doğu kanadı halkları edemeyeceği konusunda hemfikir.”
Birleşik Krallık, diyor Landsbergis, yeni bir uluslararası düzeni şekillendiriyor: Ukrayna’yı ilk silahlandıran ve İsveç’le Finlandiya’ya savunma paktını ilk teklif eden oydu.2 Landsbergis, “Britanya, son üç ay süresince, değişen jeopolitik durumda liderliği üstlenmeye hazır olduğunu kanıtladı,” diyor. “Brexit’ten sonra pek çok sorunun olduğu bir sır değil: Britanya yolunu tekrar bulabilir mi? [Bu durumda] Nasıl olurdu?”
Bu sorular şimdi cevaplanmış durumda: Landsbergis bu hafta, “gerçek bir dost” dediği Truss’la ortak bir savunma ve güvenlik anlaşması imzaladı. Geçen ay, Ukrayna’da Vladimir Putin’in “aşağılanmaması” gerektiğini söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dansa daha az etkilenmiş görünüyor.
“Bazı liderlerden –Batılı liderlerden!– ateşkes olması gerektiği yönünde tavsiyeler duyuyoruz. Putin’i küçük düşmekten kurtarmamız gerektiğini falan. Bu, çoğumuz için endişe verici bir mesaj,” diye anlatıyor. “Eğer saldırganı küçük düşmekten kurtarmak için Ukrayna’nın toprak vermesine izin verir ya da onu buna zorlarsak bu geri kalanımız için sorun yaratır. Ya birileri Tayvan’dan Çinli liderlerden birinin küçük düşmesini engellemesini isterse? Ya da Litvanya gibi bir NATO ülkesinden herhangi bir saldırganın küçük düşmesini engellemesini isteyip onların toprak elde etmesine izin verirse? Hangi ülke saldırıya uğrarsa, o ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğü ilkesini savunacağız, o ülkenin bunları savunmaya hakkı var ve savunmasına yardımcı olacağız.”
Tayvan söz konusu olduğunda, diyor, “ilkeler tamamen aynı. Devasa roketler ve tanklar tarafından değil, ülkenin uluslararası kabul görmüş sınırları içinde var olma hakkına sahip olduğu ilkesiyle korunuyoruz.” Landsbergis, Ukrayna savaşının şu anda bununla ilgili olduğunu söylüyor. “Tayvan ve Litvanya’nın geleceği –küresel güvenlik düzeninin geleceği– Ukrayna’da tanımlanıyor. Kurallara dayalı bir düzene bağlı olan küçük ülkeler için savaş veriliyor.”
Ukrayna savaşının sonucu ne olursa olsun, Putin şöyle dursun, Rusya ile birlikte çalışmaya geldiğinde geriye dönüşün olmadığına inanıyor: “Putin Rusyası veya Putinist Rusya ile eski işlerin olağan seyrine, normalleşmeye geri dönme imkanı görmüyoruz, çünkü başka biri tarafından yönetilebilir ve yine de Putinist kalabilir. Yani bu, bu ülkenin halkımız tarafından tehlikeli olarak görüleceği anlamına geliyor. Bağlarımızı, kesinlikle kaçınılmaz olan zorunlu ihtiyaçlarla sınırlandırmalıyız.”
Landsbergis’in dedesi, dünyanın Rusya ile “Batı” olarak bölündüğü bir zamanda, Litvanya’nın ilk Sovyet sonrası meclisinin başkanıydı.3 1990’da Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan eden ilk cumhuriyet olan ülke, huysuz komşularıyla başa çıkma konusunda biraz deneyime sahip: Rusya, Kaliningrad Oblastı anklavı4 ile ülkenin sınır komşusudur.
Landsbergis, “Demokratik olmayan ülkelere bağımlılık konusunda çok temkinliyiz,” diyor. “Rus gazına ve petrolüne bağımlı olduğunuz zaman ne yaşandığını gördük. 2008’de bağımlılığımızı azaltmak için yola çıktık: Artık tamamen özgürüz.”
Landsbergis’in sadece 40 yaşında, yalnızca dışişleri bakanı değil, aynı zamanda koalisyon hükümetinin bir parçasını oluşturan Litvanya’nın en büyük partisi anti-komünist Anavatan Birliği’nin5 de başkanı olmasının nedenini belki de bu tutum açıklıyor.
Litvanya’nın bir süre önce Rus enerjisinin her zaman için zincirleriyle birlikte geldiğini öğrendiğini söylüyor. “Litvanya'da hoşlanmadıkları kararlar için gaz fiyatlarını yükselteceklerdi. Dolayısıyla, yanlış türden bir parti seçimi kazanırsa, önümüzdeki kış için gaz fiyatlarını artırabilirler. Neden? Çünkü yapabiliyorlar. Dolayısıyla bunu görünce dedik ki: Tamam, bu felakete yol açar, bağımlılığı azaltacak yollar bulmamız gerekiyor.”
Aynısı Çin için de geçerli, diyor. Tam da bu nedenle demokratik dünyanın otokrasilere ekonomik bağımlılığını azaltması gerekiyor. “Ticaret ortağı olarak Çin’e ihtiyacımız yok demiyorum, ama ona Pasifik bölgesindeki veya genişletilmiş Asya bölgesindeki ortaklarımızdan biri olarak ihtiyacımız var diyorum – yani, daha fazla ülkenin olduğu, ilişki kurabileceğimiz daha fazla ticaret ortağının olduğu yerde.
Landsbergis, “Batı” teriminin bugünün ayrım çizgilerine pek de uygulanamayacağına inanıyor. “Her zaman ‘batılı’ olan neyse onu savunduk ama bu artık uygulanabilir değil,” diyor. “Küresel ortam hakkında konuşmalıyız. Kurallara dayanan düzen için küresel bir ittifaktan. Japonya’nın bunda çok önemli bir yeri var. Başkan Biden’ın temelde bize ve bölgemize yakın pek çok şeyin tartışıldığı Tokyo ziyaretini takip ediyoruz. Avustralya, Güney Kore ve keza Tayvan’ın geleceğini de dikkate almalıyız.”
Peki bunca şeyi Birleşmiş Milletler değilse kim koordine edecek? Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip beş üyesinden ikisi ve bu da BM’yi yeni bir demokratik ittifak için olası bir kanal haline getirmiyor. Landsbergis, G7’nin cevap olabileceğini ileri sürüyor. “Eğer Güvenlik Konseyi şu anda felç olmuşsa, G7’nin belirli kararların doğabileceği ve teklif edilebileceği ‘demokratik bir güvenlik konseyi’ olduğunu söyleyebilir miyiz?” diye soruyor. “G7’deki kararlar (Karadeniz) limanlarının blokajının nasıl kaldırılacağını formüle edebilirse, o zaman Ukraynalılar dünyanın geri kalanının ihtiyaç duyduğu gıdayı sağlayabilirler.” Kraliyet Donanması’nın tam da bunu yapmak için mayın tarama gemileri gönderdiği anlaşılıyor. Savunmanın geleceği, diyor, Avrupa’nın stratejik özerkliğinden çok bu küresel ittifaklarda. “Rusya’nın Ukrayna’yı istilası, transatlantik ittifakının, etrafından dolaşabileceğiniz ve paralel bir yapı oluşturabileceğiniz bir şey olmadığını gösterdi. Bu işte hep beraberiz. AB, BK, Kanada. İttifakın Avrupa kıtasında var olmasının mutlak bir nedeni, hayati bir nedeni var.”
Bütün bunların onun için kişisel olduğunu kabul ediyor. “Bizim için bunlar gerçek. Yalnızca haberden ibaret değil. Bu, bizim başımıza geldiğini veya benzer bir şekilde olduğunu kabul ettiğimiz bir şey –Ukrayna’da apaçık olduğu boyutlarda değil– ama bunu hatırlıyoruz ve bunun tekrarlanmasını istemiyoruz.”
“Savaşın ilk haftalarında Rus askerlerini Ukrayna’da gördüğümde, aynı –tamamen aynı görünen– askerlerin benim başkentimde gezdiklerini hatırladım,” diyor. “Vilnius’un ana caddesi boyunca geçit törenleri olurdu. Aynı görünen insanlar, aynı görünen araçlar. O zamanlar “Z” yoktu, Kızıl Yıldız’ları vardı. Fakat burada bunlar yaşandı: Yaşadığım, çocuklarımın yaşadığı yerde. Biz bir şekilde onları kapı dışarı etmeyi başardık ve şimdi geri dönebilirler. Çok yakındalar. Bunun yaşanmasına izin vermemek için her şeyi yapmalıyız.”
(Katy Balls, The Spectator - Çeviri: Erman Çete, ermancete.substack.com)