Gürcistan'a neden yeni bir "gül devrimi" lazım?

"Gürcü Batı yanlısı STK aktivistleri ve muhalifler demokrasiyi değil, vergi makamlarının ya da yurttaşlarının haberi olmadan hamilerinden para almaya devam etme haklarını savunuyorlar."
Çevirmenin notu: Gürcistan’da “yabancı etkinin şeffaflığı” konusundaki ABD’deki muadilinden tercüme edilen yasa tasarısı, bu haftanın başında protestoları tetikledi. İki gün sonra, iktidar partisi inisiyatifinden vazgeçme kararı alarak tasarıyı çekti. Protestolar, tarafların siyasi pozisyonlarına bakarak Ukrayna’da 2014’te yaşanan Maydan olaylarıyla kıyas ediliyor. Fakat protestoların tek nedeni ilgili yasa tasarısı da değil. Nitekim muhalif “Girçi” partisinin sözcüsü Tsotne Koberidze, gösterileri sürdürme kararı aldıklarını açıkladı. Gerekçe olarak yetkililerin protestolar sırasında gözaltına alınanları henüz serbest bırakmaması ve tasarının çekilmesi konusuna “hukuki açıklık” getirmemesi gösterildi. Aynı zamanda Tiflis’teki olaylar Batı’nın da ilgisini çekti. ABD’nin Tiflis Büyükelçiliği, tasarının ilk okumada kabul edilmesinin ülke demokrasisi açısından “kara bir gün” olacağı yönünde açıklama yaptı. Brüksel de benzer bir reaksiyon gösterdi; Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, tasarının Gürcistan’ın Avrupa Birliği’ne katılma emellerine aykırı olduğunu savundu. Yasa tasarısının gündeme gelmesinden çok önce, iktidardaki Gürcü Rüyası’nın Ukrayna konusunda Rusya’ya açıktan tavır almayıp yaptırımlara da katılmamasının yarattığı hoşnutsuzluk söz konusuydu. Ocak ayının başlarında da Batı taraftarı Birleşik Ulusal Hareket, eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin serbest bırakılması talebiyle gösteriler düzenlemişti. Bununla beraber Kremlin, gösterilerde ABD’nin parmağı olduğunu söylerken Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da yaşananları Kiev’deki Maydan gösterilerine benzetti. Rusya’nın lordlar kamarası olan Federasyon Konseyi’ndeki devlet egemenliğini koruma komisyonu başkanı Andrey Klimov’un açıklaması daha dikkat çekiciydi: “Kendini Amerikan sömürgeciliğinden kurtarmak isteyen herkesin bu tür sınavlara tabi tutulur. Bazıları bunları aşar. Örneğin Ukrayna baş edemedi. Şimdi Gürcistan bir tür bağımsızlık sınavına giriyor. Ve en azından kısmen bağımsızsa tam bağımsızlığını savunması gerekir. Sınavda başarısız olursa Tiflis, ikinci bir Kiev olma riskini taşır”.
Gürcistan’da neden yeni bir devrime ihtiyaç var?
(Gevorg Mirzayan — Vzglyad 9 Mart 2023)
Batı, Gürcistan’da yeni bir Maydan örgütlüyor. Rus uzmanların büyük kısmı, Tiflis ve Gürcistan’ın diğer kentlerinde gerçekleşen binlerce protestoyu bu çerçevede yorumluyor. ABD ve Avrupa Birliği’nden doğrudan destek alan protestolar, Rusya’nın hibrid savaşına karşı savunma olarak gösteriliyor. Rus yorumculara göre amaçları, Tiflis’i Rusya aleyhindeki yaptırımlara katılmaya zorlayarak Rusya’nın güney sınırlarında gerilim ya da mümkünse yerel bir savaş meydana getirmek.
Bana öyle geliyor ki mesele bundan daha karmaşık. Batı, Gürcistan’ı Rusya’ya karşı savaşmaya zorlamıyor; Tiflis’in ABD’nin himayesinden çıkmak için yeni adımlar atmasını engellemeye çalışıyor. Ve bu konuda Batı’ya hem Gürcü muhalefeti hem de Amerikan himayesi altında yaşamaktan doğrudan menfaati olan bir dizi sivil toplum örgütü aktif olarak yardım ediyor.
Halkın bilmeye hakkı var
Tüm bu yaygara Gürcistan parlamentosunun “yabancı etkini şeffaflığı” yasa tasarısını ilk okumada kabul etmesiyle başladı. Bunu anlamı basit: Gürcistan’daki kâr amacı gütmeyen tüm kuruluşlar ve medya kuruluşları, gelirlerinin yüzde 20’sinden fazlası yurt dışından geliyorsa yabancı temsilci statüsü almak zorunda. Söz konusu kuruluşlar bu statü ile resmi olarak kayıt yaptırmak [aksi takdirde 9 bin 500 dolar para cezası ödemek] ve gelirlerini her yıl beyan etmekle yükümlü olacak.
Hepsi bu. Yabancı acente statüsünü ihlal etmekten dolayı cezai kovuşturma yok, bu uygulamanın şahıslara genişletilmesi de; yani benzer Amerikan yasasının meşhur uygulamaları burada yok. Sadece yabancı ülkelerle olan ilişkiler hakkında kamuoyunun, gelir ve gider yapısı hakkında da devletin bilgilendirilmesi var. Tasarıyı hazırlayan iktidardaki Gürcü Rüyası partisi milletvekili Givi Mikanadze ise, “Gürcistan toplumu hangi kuruluşların hangi kaynaklardan finanse edildiğini bilmeyi kesinlikle hak ediyor” dedi. Başbakan İrakli Garibaşvili de “Ülkemizin istikbali artık ne yabancı ülkelerin casuslarına ne de uşaklarına ait. Ülkemizin ve halkımızın istikbali yurtseverlerin elinde” açıklamasını yaptı.
Fakat bu şeffaflık beklentisini Gürcistan’daki herkes makbul görmedi. Yasa tasarısına muhalefet [özellikle de Birleşik Ulusal Hareket] ve aslan payını alan yerel STK’lar karşı çıktı.
Böylece [Birleşik Ulusal Hareket’in Gürcistan’ı Rusya’ya karşı kolektif Batı mücadelesinin sunağına koyma arzusunu paylaşmayan mevcut hükümeti itibarsızlaştırmak için her türlü bahaneyi kullanan] “milliyetçiler, yeniden “Rusya’nın çıkarları doğrultusunda ihanetten” söz etmeye başladılar. İki temel argümanları var. İlk olarak yabanı etkinin şeffaflığı yasasının yabancı acentelerle alakalı Rus yasasının karbon kopyası olduğunu, yani tanımı gereği zararlı olacağını savunuyorlar. İkincisi Birleşik Ulusal Hareket ve diğer muhalif aktörler, tasarının Rusya tarafından — sadece “yabancı acente” kelimesi nedeniyle — Batı’yı itibarsızlaştırmak için dayatıldığına inanıyor. Mevcut hükümeti desteklemeyen eski Gürcü Rüyası milletvekilleri tarafından yapılan ortak bir açıklamada, “Bu teşebbüs, dost ve ortak ülkelerin yanı sıra Gürcistan sivil toplumunun da şeytanlaştırılmasına ve düşman güçler olarak gösterilmesine neden oluyor ki bu kesinlikle kabul edilemez” ifadelerine yer verdi.
STK temsilcileri ise yasa tasarısının kabul edilmesinin Gürcistan’dan keskin bir sermaye çıkışına ve Batılı fonlar ve yapılar tarafından Gürcü kuruluşlarına yapılan yatırımlar ve genel olarak finansmanda büyük ölçekli bir azalmaya yol açacağı konusunda şiddetle uyarıyor. Batılı vakıflar, Gürcistan’daki kâr amacı gütmeyen kuruluşların büyük bölümün finanse ettiği için — siyasetten şarap imalathanelerine kadar — fonların kesilmesi gerçek bir ekonomik çöküşle sonuçlanacak.
Sermaye şeffaflığı sevmez
Çöküşü anlıyorum da STK’lar neden yasanın kabul edilmesinin fonların kesilmesine neden olacağını düşündüler? Yasa, Batı’dan gelen fonları hiçbir şekilde sınırlamadığı gibi Batı parasıyla geçinen Gürcü STK’larının faaliyetlerine de herhangi bir kısıtlama getirmiyor. Batı neden fonları kessin ki?
Bunun birkaç nedeni olabilir.
İlki ve en bariz olanı: Gürcistan’da gerçekleşen belirli kitlesel eylemlerde yer aldıklarını gizlemeleri artık mümkün olmayacak. Hem siyasi hem de kamusal faaliyetlerle ilgili STK’lara fon sağlamanın tüm amacı, yerel yapılar aracılığıyla gizlice lobi faaliyetleri yürütmek. STK’daki yatırımcıların listesi sadece hükümet tarafından değil, toplum tarafından da bilinirse bu kuruluş tarafından yürütülen çeşitli eylemlerle veya “bağımsız uzmanların” kim oluğu çabucak ortaya çıkacak. Bu durumda Batılı yapıların böyle bir plana yatırım yapması ve Gürcü muhiplerine maaş ödemesi ne kadar mantıklı olur? Örneğin Batı’nın çıkarları doğrultusunda Gürcistan’ın Rusya’ya karşı savaşa dahil edilmesini destekleyen aynı Birleşik Ulusal Hareket değil mi? Birleşik Ulusal Hareket’in lideri Levan Bejaşvili, yasa tasarısının “sivil toplum ve örgütler üzerindeki devlet kontrolünü güçlendirmeyi, otoriter bir rejimin kurulmasının temeli olan özgür basını ve eleştirel görüşü yok etmeyi amaçladığını” söyleyerek öfkesini dile getirdi.
İkinci neden ise yabancı etkinin şeffaflığına ilişkin yasa tasarısının sadece ilgili tarafların listesini değil, aynı zamanda Gürcistan’daki STK’lara yapılan Batı yardımlarının hacmini de — ayrıca bu yatırımlarının harcama yapısını da — şeffaf hale getirebilecek olması. Yani basitçe ifade etmek gerekirse devlet makamları bir STK’nın lobi faaliyetleri [rüşvet olarak okunabilir] için yurt dışı kaynaklı ne kadar para harcadığını ve yabancı yatırımcısıyla birlikte ne kadarını “kestiğini” öğrenebilir. Devletin elindeki bu tür bilgiler Gürcü STK’ları ciddi biçimde itibarsızlaştırabilir.
Rusya Bilim ve Kültür Merkezleri Başkanı Yevgeniy Primakov’un da doğru biçimde belirttiği üzere “Gürcü Batı yanlısı STK aktivistleri ve muhalifler demokrasiyi değil, vergi makamlarının ya da yurttaşlarının haberi olmadan hamilerinden para almaya devam etme haklarını savunuyorlar... Demokrasilerde halkın, siyasi süreçlerin arkasında kimin eli olduğunu bilme hakkı vardır”.
Bağımsızlık oyunu
Bir noktada hem muhalefet hem de STK’lar boşuna küsmüş gibi görünüyordu. Gürcü Rüyası, kendi bakış açısını savunma kararlılığını gösterdi; şantaja başvurmadı, provokasyonları görmezden geldi ve sokak ayaklanmaları karşısında geri adım atmadı. Ancak Batı, açıktan öfkelenenlerin tarafını tuttu. Bunun nedeni sadece Gürcü “sivil toplumuna” yaptığı yatırımı savunması değil, aynı zamanda Gürcü makamları, Batı’nın standartları karşısında ülkelerinin egemenliğini ele almaya çok hevesli oldukları içindi.
Gürcistan’ın egemenliğini kazanmaya dönük hamlesi şimdi değil, Tiflis’in Moskova ile ilişkilerin kısmen normalleşmesi yönünde bir rota belirlemesiyle başlamıştı. O dönemde Gürcüler bunu ekonomik nedenlere bağladılar ve Washington da buna itiraz etmedi. Özel harekatın başlamasından sonra Gürcistan [Kiev’den gelen sayısız talebin aksine] değil Güney Osetya ve Abhazya’da ikinci cephe açmayı, Rusya aleyhindeki yaptırımlara katılmayı bile reddetti. O dönemde Gürcüler, bunu kendi hayatta kalma mücadeleleriyle açıkladılar ve Washington da [öfkeli ve kaba Kiev’in aksine] bunu kabul etti. Fakat şimdi Gürcü makamları [Washington’un anlayışının sonsuza kadar sürmeyeceğini ve ülkenin — özellikle de Ukrayna cephesinde işler ABD için kötü giderse — yönlendirileceğini fark ederek] açıkça Batı için çalışan ve yönlendirme sürecine katılabilecek olanları afişe etmeye karar verdi. Bu da Washington’un sabrının taştığı nokta oldu.
ABD, protestocuların tüm söylemlerini açıkça benimsemekle kalmadı, aynı zamanda mevcut yetkililere yönelik eleştirilerinde de son derece sert davrandı. Amerikan büyükelçiliğinden “Parlamentonun Kremlin’den esinlenilen bu yasayı geçirme arzusu, Gürcü halkının Avrupa’yla bütünleşme ve demokratik gelişim yönündeki net tavrıyla bağdaşmıyor. Bu yasanın uygulanması Gürcistan’ın stratejik ortaklarıyla olan ilişkilerine zarar verecek ve pek çok Gürcü kuruluşunun yurttaşlarına yardım etmek için yaptığı önemli çalışmaların altını oyacak” açıklaması geldi. Sonlara doğru, iktidar partisinin “Avrupa-Atlantik dayanışmasına bağlılığını” sorguluyorlar.
AB de aynı şeyi söyledi ama sadece insan hakları ihlalinden söz etmediler. AB Komisyonu, yasa tasarısının Gürcistan’ın AB’ye adaylık statüsü kazanabilmesi için yerine getirmesi gereken 12 koşuldan ikisini [sivil toplum örgütleri için elverişli bir ortamın yaratılması ve sürdürülmesi ve basın özgürlüğünün tesis edilmesi] ihlal ettiğini açıkça belirtiyor. Aslında Brüksel, protestocuların söylemlerinden tekini destekliyordu: Bu yasa tasarısının Gürcistan’ın Avrupa’yla bütünleşme hayalleriyle çeliştiği. Eğer bu tasarı kabul edilirse Gürcistan AB’ye giremeyecek.
Şimdi ise ABD ve AB’nin Tiflis’te gerçek bir hükümet krizine yol açacağı anlaşılıyor. Mesela ülkenin Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili’nin “Kimsenin ihtiyacı olmayan bu yasa durup dururken ortaya çıkmadı. Moskova tarafından bize dikte ettirildi” sözleri. Kendisi zaten tasarıyı veto edeceğini söylemişti.
Bu da iktidar partisinin önünde iki seçenek olduğu anlamına geliyor. Ya egemenliği için savaşacak ve sonuna kadar gidecek ya da tasarıyı geçirmeyi reddedecek ve böylece sadece saygıyı değil, aynı zamanda ülke egemenliğinin beslendiği temelleri de kaybedecek.
(Gevorg Mirzayan — Vzglyad - Çeviri: Emre Köse, emrekose.substack.com)